Kişi-insanın içleminin deki, toplumsal yanlı, birey-insan, toplumun refahını bölüşüp tüketen, çok farklı bir kişi-insana dönüşmüştür. Artık başlangıcın kişi insanı değildir. İç gözlem yapan, duygudaşlık yapan, hoşgörü geliştiren, bir yığın kişi-insan yanını üretmiştir. Başlangıcın kişi-insanından da, kopmuştur. Ama toplumdaki kişi-insanın, toplum öncesi kişi-insanı, saçını, kulağını topluma getirişi gibi, öznesi ile öznelliğini de, aynen topluma getirerek, fantezi oluşları korumuştur. Bu özne, toplumdaki kişi-insanın alt yapısını oluşturduğu ve bunun fantezileşme yarattığı da unutulmamalı. Şimdi toplumcu kişi-insan vardır (sosyo kişi insan) . İnsan; birey de olabilmiş, ala geyikleri yakalamak isteyen, koşu fantezisinde değil, toplumcu üretimle, Mars'ta yaşamı kurgulayan kişi-insandır.
Bu kişi-insan, birey-insan dışında, sevgileri, ilgileri nefretleri, kıskanmaları, gelenekleri görenekleri, dini, imanı, inançları vardır. Çağdaş insan, çağdaş ve gelişmeci, ilerici insan, bu kişi -insanın tutumlarını, özelleşmiş yanı olan, birey -insan tutumları ile karıştırmaz. Kişi-insan, birey-insandan asla kopamaz. Kişi insan, birey-insanın, hemen yanı başındadır. Birey- insan faaliyette iken, kişi-insan, tutumlarını kontrol altına alır. Birey- insan, kişi-insan heva ve heveslerinin gem almazlığı alan devresinin, etkinliğini, kısmen pasif ve avara kıldığı, patinaj kıldığı, bir bilinçlilik ve insanın insan olurluğudur. Kendini ürettiği bilinçli pratik insanlığıdır.
Birey-insan, toplumsal taleplerde, kişi-insanın hırslarını, bilinçli inisiyatiflilikle asgari yapmıştır. Yine toplumsal taleple, bazı kişi-insan tutumlar, şiddetli kılınan bir esneklik ve etkileşimlilik olmuştur. Örneğin sanat konuşu gibi. Kişi-insanın umutları vardır, birey-insanların Ya da kurumların bir projeleri vardır. Kişi insanların, inançları vardır, birey insanlar geleceği planlar. Kişi-insan karın psikolojikliğini sürer. Oysa toplumun birey insana yansıyışı: birey-insan karı olmasa da, sürümü az olsa da, sakız fabrikası yerine de, Ya da yanı başında, protezi de üretir. Bu, bir yükümsel özgürlük sel, hak ve talep sorumluluktur.
İnanç bir, toplumsal talep midir? Sorunsalına yaptığım, otuzu aşkın, deneme analiz ve kişi bakışlı çalışmam, 5. bölüm son paragrafta tespit ettiğim, iki kavramı; kişi-insan ve birey-insan kavramlarını, bu sonca yazısı ile biraz daha, açılımladım.
Kusurlar ola ki gelişmeler ola... Kusursuzluk ve tamlık evrende namevcuttur. Evrende bitmiş olan bir şey olmadığı gibi, bitecek olan bir şeyde yoktur. Bitmiş gibi olanlar, süreçte; bir olay ve olgu aşamasının, kesikli; zamanca mekânca anlaşılabilen, başka olay ve olgularla, karşılıklı etkileşecek hem çevresel (rastlantı) olurluk, hem de içsel zorunlu davranır yanıdır.
İşte temelde sistemleşmiş inançlar: Olaylarda, toplumsal düzende bir bitmişliği, sonsuza kadar böyle olurluğu ifade ederler. Her şey başlangıçta bir kesliğine yaratılmıştır derken, her şeyi insan içenliğe indirger. Bu nedenle evrime ve bilime karşı koyma gayreti güder. Böyle bir saltıkçı değişmezlik ve kişi-insan öznel haklı olurlukla, toplumun siyasasına oturmaya çalışır. Kişi-insan, değişmeden yana olabilir iken, inançlar değişmezlik ve saltık olanı bildiğini söyleyerek kişi-insanda sanılar oluşturur.
İnançlar, gerçeklerle çelişmekten, yanlış olmaktan, yanlışlara düşmekten, sorulara cevap olamamaktan, kurtulamazlar. Örneğin tüm inançlar, bitmiş en güzel ahlakı getirdiklerini savlayarak, antibiyotikli, nükleer güçlü, genetikle oynayan insanın, ahlakını biliyormuşlar gibi, bu gerçek oluşlara ters ve aykırı düşerler.
Bunlar bir bilme, zorunlu olurluğa egemen oluş pratikliği olmayıp, bilmez oluşlardır. Hiç de zorunlu olmayıp, böyle Ya da öbür türlü de, olabilecekleri, illa böyledir türü anlama ve sanılarıdır. Yanı inançtırlar. İnançların alan ve düzlemleri, pratikliğin alan ve düzlemleri ile alabildiğine farklıdır. İşte kişi-insan bu iki düzlemi, kişiliğinde bağdaştırma çözümlemesi yapabilen, bir güç oluştur.
İnançlar insanın pratiklikleri ile ister istemez bazen sessizlikle (çaktırmadan) uyşur. Ama inançlar pratik gerçeklenmenin önünde giden, saltı kavrama; olguları soyutlama; gücü ve düşünme yapma alan ve düzlemleridir. Bazısı bunu Doğa Üstü Güç'le ilişkiler. Bazısı her yürürdeki pratik olandan bir şeyler üreterek değişme esnekli kılarlar. Bazısı da bu, değişen plastik anlayışını, Yüce Tanrı'yı anlamada kullanır. Kendisi ve Yaratıcı arasındaki oluşan sevisel oluşları ancak kendisinin tadabileceği bir içsel bağ tutar. Bunu kişi-insanlarla paylaşır ve tartışır. Özelinde, dildiği gibi yaşar ve tutumlar. Günümüzde inançlar bu yolları tutumla yan deney üstücülüklerdir.
Görülüyor ki ne doğa, ne insan, ne de toplum bir kez de, yaratılmamış. Gelişen değişen şey bir kez de yaratılır mı? Hala yeni galaksiler var olmakta evrende. Yaratış ve var oluş, insanın düşünmesi ve inanmaları bitmeyip sürmekte. Değişene, değişmeyen değil değişen cevap aramakta. Bir sonraki adım, bir önceki adımla, hem oluşmakta, hem o adım, elenerek ayıklanarak içer ilmektedir. Durum oluşla sürmekte. Bu da ancak birey-insanın tutumlaşacağı bir toplumsallık alandır...
Sürecek 43
Bayram KayaKayıt Tarihi : 23.9.2008 02:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!