Yukarıdaki “”irade özgürlüğü”” dediğimiz şey, aslında nesnel iç dış nedeni bilmek eylemi olurluktan başka bir şey değil. Yani doğa yasalarını bilerek, doğanın üzerinde yasalarını yürütmek, irade özgürlüğüdür. Aksi halde irade, soyut subjektif karar vererek, keyfi yaparlık asla olamaz. Ve mümkün de değildir. Ne anlama geldiği belli olmayan, idealist söylem hiç değildir. İnsanların ihtiyaçları artar, ihtiyaçları arttıkça üretim güçleri de gelişir. Ya da şöyle söylerim üretim geliştirildikçe insanın ihtiyacı haline getirirdir. Böylece insanın yasallıkları bilirliği de, artar. Yani insan özgürlüğüyle, yasalara egemen olup, yaşamını kolaylar oluşu da, artar. Özgürlük, kendisi bir ihtiyaç olan çalışma ile başlar. Bu kesinlikle unutulmasın. Çalışmadan, zorunlulukların bilincine varıp onu kurgulamadan özgür olunamaz
Özgür olanın özellikleri, olan özgürlük, insanın toplum ve doğa karşısındaki ilişkilerini tutumlaşmaktır.
Özgürlüğe değişik anlamlar vermenin, soyut, ipe sapa gelmez kafa yormaların birde; 4. bölümde belirttiğim gibi; Ispartalılar, Cermenler gibi uluslar, silahlanmayı özgürlük saymışlar, silahlanarak zor kullanmayı, hak bilmişlerdi! Bizdeki başörtüsünü toplumsal özgürlük ve talepsel bir hak bilindiği gibi. Çar Deli Petro, Ruslar' dan dan sakallarını kesmelerini ister. Ruslar uzun süre “”sakal bırakmayı özgürlük”” saydıklarından! Çara direnmişler ve bu haklarından, bu özgürlüklerinden vaz geçmeyeceklerini öne sürmüşlerdir!
Skolâstik felsefede, özgürlük, “”hiçbir irade ile etkilenmeyen serbest iradedir”” der. Bu tür yüzlerce özgürlük örneği sayılabilir. Tümü de, mızmız ve saltıkçı anlam ve anlatımlardır.
Metafizik anlayış, tüm tek yanlı soyutçu anlayışla, ÖZGÜRLÜĞÜ ZORUNLULUKLA KARŞI KARŞIYA GETİRİRLER. Birini olumlarsınız, diğerini kabul etmiş olursunuz, yani biri varsa öteki yoktur.
Alt yapıyla belirlenen üst yapı da, alt yapıyı bilinçlice etkiler ve değiştirir. Üst yapı bir türden değildir, bu nedenle, alt yapı değişirken, üst yapı bir süre devam eder. Ve değişmeye karşı kor. Bunlar üst yapının gerici unsurlarıdır. Üst yapının ilerici unsurları özgürlükleri; insan- toplum, insan-doğa, insan-insan ilişkilerinden yasalıkları ile var edip alt yapı değişmelerini etkiler ve yönlendirir. Bu özgürlük ve özgür oluştur.
Örneğin gerekirci mekanikçiler Özgürlüğü yok sayar, saltık zorunlulukçu bir bakışları vardır. İnsan zorunlulukla davranır derler. Zorunluluğu var kılınca, rastlantıyı dışlamış olurlar. Varoluşçular, insanın davranış koyuşunu,”” bilinçli irade! “” sayesinde kabul ederler. Saltık özgürlüğü var sayarlar. Bu durumda da, bilinçli irade, kendini serbestlikle davranan! Bağımlı kılmayan, zorunluluğu tanımayıp, yok sayan bir saltıklıktır.
Zorunluluk nesnelin iç nedeni iken, rastlantı nesnelin dış nedenidir. Rastlantıda, bir olay, Ya da olgu, başka olay Ya da olgu ile karşılaşır, etkir ve etkilenir. Rastlantı zorunlu olanın bir görünüş biçimi. Biri olmadan diğeri de olamaz. Birbirine dönüşen bağımlı kavramlardır.
Dış neden temel olmayan ilinekseldir (rastlantısal) . İç neden temel olan etkinliktir (zorunluluk) . Bunlar karşılaştıkları olay ve olgulara göre rastlantı Ya da zorunluluk görünümü alır. Kafasına yıldırım düşerek ölen insan, Kendi iç zorunlulukları ile ölmemiş, rastlantısal olarak yıldırımın çarpması, dış nedeni ile ölmüştür.
Burada şu iki ayrım vardır: 1-Yıldırım adamın kendi iç nedeninin ürettiği bir zorunluluk değildir, dışsaldır.2-Dış neden geliştiricide olabilir, buradaki gibi yok edicide olabilir. Yıldırım adamın ölümü olurken, havada azotlu bileşikleri oluşturarak yere indirir, bu da bitkilerin besin kaynağını oluşturur. Bu dahi doğada insan içinci erekçi davranışın olmadığının belididir. 3- Yıldırım da, kendi çevresel atmosferik koşulların, manyetik kuvvetler alanı etkileşmesinin, iç gelişmelerinin zorunlu sonucudur. Yani yıldırım düşmeden edemez. Yani rastlantı da kendi başına bir zorunluluktur. Sadece adama göre ilineksel olan bu durum; bir zorunluluğun, başka bir zorunluluğa belirişinin rastlantı olarak görünmesidir.
Olay ve olgular için, dış neden (rastlantı) gerekli olur. Örneğin iç nedenleri, iç süreçleri tam bir tohum; toprak Ya da ısı, nem gibi dış nedenlere (rastlantılara) de ihtiyaç duyar.
Yola açılan çukura, oradan geçen bir arabanın düşmesi rastlantıdır. Çukur ihmal gereği sürece, var bulunmaya devam ederse, rastlantı olan arabanın çukura düşmesi, rastlantı olmaktan çıkıp, düşüşler kaçınılmaz olarak, zorunluluk olacaktır. Bu da rastlantının zorunluluğa dönüşmesinin bağıntılılığıdır. Yani rastlantı ve zorunluluğun birbirine dönüşmesidir. Konu detaylanır boyutta, ama konumuz gereği bu kadar yeterlidir.
Özgürlük böylesine boyutlu bir kavramdır. Üstelik pek çok saltıkçı ve tek yanlı temelsiz anlamlara itilmiştir. Kişilerin inisiyatifi, kişisel heyecanları, tercihleri, duygulanımları, inanları kişisel hoşlanmaları, kişisel istekleri vs. hep özgürlük, hak sayılmış. Kendi kişi alanı toplumsal alana getirilmek istenmekte. Oysa özgürlük, zorunluluğun, eşdeyişle yasallığın, bulunduğu yerde, insanın bu yasallıkla etkileşmesi sonucunda edindiği bilgi ile davranmasıdır. Yani nedensel zorunlulukların bilincine varıp, onu engelleyen, istediği doğrultuda toplum ve insan yararları için kullanan toplum ve insan davranışıdır.
Zorunluluklar yoksa özgürlüğünüzde yoktur. Hasta oluyorsanız, ilaç bularak tedavi olup özgürleşiyorsunuz. Tepenize yıldırım düşüyorsa, paratoner bularak bağımlılıkla olan davranışınız ürettiğiniz sürece bağımsızlaşıyor, Özgürlük var ediyorsunuz. Aç kalıyorsanız, zamana bağlı kalmadan üretimler var ediyorsunuz. Bu zorunluluklar, bizi biz ve özgür yapıyorlar. Toplum içinde olmasak bu özgürlükleri asla geliştiremeyiz. İnançlar böyle bir zorunlulukla davranılan, özgürleştirici tutumlar ve dolaysı ile toplumsal talep değildirler. Ne toplumsal özgürlük ne de hak olurluk tutumu değildirler
Özgürlük, toplumun zorunluluğuyla, nesnelliğine, doğala, doğaldaki bu nesnelliğin bilinip, egemenlik altına alınırlığına uzanır. Özgürlük, bunları sağlayan, olanaklara uzanan bir toplum – toplum ve toplum-BİREY yoldur. Durum bu iken, nasıl olur da, inanç talepleri özgürlük gibi tanımlanıp ve toplumsal talebe götürülür. Bu çağdaş bilgi ve bilinçli tutumla, toplumsallıkla nasıl bağdaşır. Toplumsal işleyişin alt yapısında olmayan, Hiçbir istem, öznellik hak ve talep olarak toplumsal işleyişe dâhil edilemez. Özgürlük hak hukuk gibi kavramlar alt yapı ilişki zorunluluklarının, üst yapıya yansıyan yanlarıdır ve toplumsaldır. İnançsal hiçbir yan, toplumsal ve alt yapı yansıması değildir. Öznelliğin toplusal etkileşimi ile bilinçte yansıtılıp, içle duyup, bazı durumlarını kendi dışımızla belirttiğimiz, kişisel tarif edilemeyen düşünme ve soyutlamalardır.
Sürecek 39
Bayram KayaKayıt Tarihi : 23.9.2008 02:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!