Bayram Kaya - İnanç Ve Toplumsal İstem ( ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Bu yüzden, toplumda nesnel işleyişin en savunucusu kişilerden, inakçı olanlar, inakçılığa düşenler de olur. Bu tür ilerici doktrinler, ileri görüşlülükler zamanla ve saltıkçı tutumla reçetecidirler ve reçeteci inakçılığa düşmekten kurtulamaz. Bu nedenle inan, inanç, inakçılık, inancılık gibi tutumlar toplumun çatışma ve gerilim alanları olmakta. Bu bilinçle yaklaşmayan bireyler ve yöneticilerin kendileri, sorunun kendisi ve bir parçası, olup çıkarlar. Bu, yanılma o düşüncenin, o doktrinin gelişmeci, dinamik yanını göremeyip, öğretinin somuttaki halini, saltıklaştırdıkları için, inakçı olup çıkarlar.

Oysa bu saltıklaşan yan, diğer yan olan, gelişmeci dinamik yanla bağıntılı ve ilişkindir, birlikte çalışırlarsa, bir anlam ve somutluk var ederler. Yani inakçılık körü körün eliği ve pratikte kopmayı, size dayatır. Sistem ne olursa olsun, kim tarafında kurumlaşırsa kurumlaşsın. Bu kurumlaşır oluşun, nesnel dinamik ve gelişmeci yanı, değişmezlik kuralları içertilirse, o öğreti (doktrin) , kaçınılmaz olarak inakçılığa düşer. Yani gelişen kurumlar, sistemler, öğretiler inaksal olamaz. Bu yüzden inaksal, inakçı ve inalcı tutumların, toplumda, temsillilik, taşınırlık uygulanırlık talebi olamaz, olmamalı da.

Ne ussal, ne mantıksal, ne de deney ve uygulama ile doğrulanmamış bir şeyi kabul etme olan inan, Hiçbir zaman bilinemeyecek olana bağlanma ve onunla, öznel arasında bağ oluşturmadır. Yani inan, toplumsal olanın, bilginin sınırları dışındadır. İnak, eleştirmenin üstünde tutularak kabul edilen düşüncedir, inan ise, hiç tanıtlanamaz olanı, kabul ederliktir. İnakçılık bir yetkeyi (otoriteyi) , doğru kabul etme ve yetkeyi delil saymayı, tanıtlanmış kabul etmektir. İnancılık bilginin yerine inanmayı koyan tutum ve davranışlardır. Bunları tekrar bir arada tanımladım ki; gelişmeci, dinamik, somut olan toplumsal devinimle, inançların nasıl ters düştüklerinin, iyi bir ussal kıyaslaması yapılabilsin diye.

Bunları zaten biliyoruz diyen olabilir. O zamanda şu sorulmalı. Madem biliniyor da, bu inancı, inakçı ve inak tutumları, olmaması gereken yerde ve düzlemde, yani toplumsal örgütlenme ve siyasada, neden talep ediyoruz? Akıl ve akılcılık, realite bunun neresinde? Bireyin haznesinde olacak öznellik, toplumsal siyasa ile çalışır mı? Çalışırsa, inançsal görünümlü ama mutlaka nesnelliği uygulamak zorunda olan, çok ağır gelişen bir yapı olur.

Tamamını Oku