İnanç temelli ön kabullerden biri de; ”” Biz Batı'nın bilim ve tekniğini değil de, ahlaksızlığını aldık”” deme gaflet dalalet ve yanılma yanıltma bilmesinlerciliğidir. Bu sakız, bu tekerleme tanzimattan günümüze, değişme mantığına uyamamanın, kişi inanç durumunun dışa vurulan yuvarlamasıdır. Bu soyutçu mantığın, insanı kendi düşüncesine yabancılaştırma bilmezliğidir. Burada ahlakın tanımını, çıkış epistemolojisini değil de, sübjektifliğe nazaran objektifliğini belirtmeye çalışacağım.
Tüm din ve inanmalarda “”Güzel ahlak””! Söylemi vardır. Güzel ahlak nedir? Sanki güzel ahlakın, uymamız gereken belli bir biçimi, belli bir şekli varmış gibi yutturulur. Bu mantıkla biz de, Dünya'ya şöyle bakarız; Sanki bizde, gelir dağılımı bozukluğundan kaynaklı ahlak yok da, hırsızlığı bilmeyiz de; bizde, kötü ahlak yok da, bulunmaz da, biz Avrupa'dan antibiyotik ithal eder gibi, ahlak ithal ediyoruz! Bu bozuk mantık bu körlüğü yapar. Bu işin birinci yanıdır.
İkinci yanı ise, bu öznel düşünceciliğin, düşünceyi insana yabancılaştırmasıdır. Alabildiğine cahillik içerir, alabildiğine akıl bilim dışıdır. Siz Avrupa'dan bilim ve teknoloji alsanız, hatta teknolojiyi kendi becerinizle oluştursanız da, bu yaşamsal üretimin olanaklı ahlakını da (kullanımdaki çeşitliliğin dağılımını da) otomatikman üretmiş olursunuz.
Örneğin bir bilgisayar teknolojisini ister Avrupa'dan almış olun, isterseniz ilk kez siz üretin. Bu bilgisayarda birlikte; çetleşme, a mail atma, virüs geliştirme, hekırlık etme, sanalda ticaret, sanalda dolandırıcılık, sanalda evlilik ve aşklar gibi bir yığın ahlaki Ya da ahlaksızlıkları üretmiş olacaksınız, isteseniz de, istemeseniz de. Bunu engelleme şansınız yok. Çünkü her gelişmeniz öngöremediğiniz bir olanaklar alanını beraberinden getirir. Bu yüzden, bulduğunuz şey, bulduğunuz kadar değildir, daima biraz fazladır. Bunlar, o ürünün gerek amacı içinde, gerek amacı dışındaki, bir yapabilirlik olanaklarıdır. Satıcıya tüm bu olanaklarınızı bilgisayardan ayrı tutun da, bana sadece bilgisayarı verin diğer olanaklar ı yani ahlakı Avrupa'da kalsın! Da, bize sadece yazılımı ile donanımlarını verin deme, seçme şansınız var mı Allah aşkına. Bu ne usa aykırı, akıl etmezliktir, kör cahilliktir deli saçmalığıdır. Kamyon alacaksınız kaçakçılık ahlaksızlığını, kullanım tarihi geçmiş ilaç kullanım aklarsızlığını Avrupa' da bırakacaksınız! Çok keskin ve güçlü bir zekâ! Aptala takla attırır.
Bir arabayı ürettiğinizde hiç de üretim amacında olmayan, bir davranışı da üretmiş olursunuz. Belki de hiç düşünmeden. Örneğin arabayı üretmekle, içerisinde “”gezici fuhuş yaptırma”” yapabilirlik olanağınıda üretmiş oluyorsunuz. Bunu Avrupa'dan öğrenecek kadar da Aptal olmak, gerekmiyor her halde! Otobüsü alırken, oturma yeri fazlası yolcu almaktan, ayaktaki yaşlı ve hamileye vs. yer vermek ahlaki tutum beceri ve akıl edilişi, özendirme gibi otobüsün yanında batılılardan alamayız ki. Bu hal otobüsü kullanma şartlarından, kendiliğinden doğan tutumlardır bunlar. Onun için bu, Avrupa'nın kötü ahlakını aldık deme, nanesini yer oluş dezenformasyonudur. Sanki şunu da yanında istiyoruz veya şunu istemiyoruz dermişiz de, deme akıllılığı gösteremiyormuşuz gibi bir abukluk!
Yani ahlak ne idüğü belirsiz; soyut, uzaydan fırlayıp, bir yerlere gizlenip de, çıkıp gelmiş bir bir durum olmayıp. Yaşamın, bilim teknolojik üretimi ile bunun toplumdaki kullanım ilişkilerinde çıkan, bize göre; iyi kötü diye nitelediğimiz somutluklardır. Bıçakla adam kesmeyi her halde Tanzanyalılardan öğrenmedik! Bıçağı kullanan her toplum, bıçağın; bu olumlu olumsuz kullanılabilir olanağından ahlakını da üretmiştir. Soğan soyarken, savaşta ve savunmada bıçağı kullanırken iyi tutum, saymış, gasp gibi durumlarda bıçakla saldırıyı, kötü ahlaksızlık ve suç saymıştır. Bu o nesnenin kullanılabilirlik avanta sağlarlık durumudur
İnançların süreçle oluştuğu dönemde “”güzel ahlakı”” tamamlamak için gelen tüm kanaat önderleri, bilgi sayar kullanım ahlakını da, yani iyi yöne doğru! Kullanımını göstermiş miydi acaba! Bu, soyut ahlak anlayışının çok iddialı konuşulmuş bir söylemidir. “” var ve bilinir sandığı güzel ahlakı! Her durum ve şartlarda geçerli bildiği, yaşadığı dünya ile sınırlı sürerli tutumları, genelleme yanlışlığı ve hatasının ipucudur bu”” Ahlakın, konjonktürsel, toplumsal ilişkilerin işleyişindeki, nesnel ve bilgisel kullanımın koşul ilişkilerine göre, çıkıp kayıplara karışır olduğunu, az çok tahmin etseler idi, böyle kesin konuşmazlardı. Çünkü akıl bunu gerektiriyor. Ve güzel ahlak diye, güzel ahlakı tamamlıyoruz diye, şimdi esamisi bile okunmayan (...) tavırları sergilemezlerdi.
Konu daha çok temellenir, ama benim İnanç ve toplumsal talep, yazımın içeriğine göre yeterli olmakta, Görüldüğü gibi inanma körlük hem de akılsal körlük yaratmakta. Ya da bunun aldatılmasını ortaya koymakta. Ve bu söyleyişler büyük bir uysallıkla ve itaatle dinlenir kabullenilir sakız yapılır asla aykırısı düşünülmez!
Çünkü inancın temeli öznel düşüncecilik ve metafiziktir. Vargıları da usa aykırı ve metafizik olacaktır. Ve inancın somut gibi olan değişmez, ahlak anlayışı da toplumsal talepte yoktur. Toplumun ahlaki talep, norm ve yasallıkları zamanla, süreç içinde, kimi kalkarken kimi yeniden oluşturulur Ya da örgütsel eylemlerle ortaya konur.
Bu usa aykırı öznel düşünceciliğin ahlak anlayışı; insandan toplumdan bağımsız bir tutum ve tavırın zımni algılatmasıdır. Hâlbuki ahlak tamda toplum içinde ve toplumsal yaşarlıkla kendini ortaya koymakta. Toplumun dışında ahlak yoktur ve üretemezsiniz. Ve ahlakta saltık değildir. Ahlak inançların değil toplumun, toplumsal yaşayışın malıdır. Ahlak güncel koşulları ile beliren, değişme temelli, tutum ve tavır alışlardır. Oysa inanç toplum öncesi kişi telakkilerinin, toplum içine kişi ile gelmiştir. Bunun sonucu, toplum içinde ussal soyutlama ile kişi ve gruplarda, kendini çoğaltarak, yaşam şartlarına göre, anlama anlatma ile var oluşu, gerileye ilerleye sürmektedir. Daha çok bilememenin Dünya'yı kişisel çarpıtmalarla yorumlama ve yansıtma biçimidir. Artık dünya toplumun gücü ile eylemsel yorumlanmaktadır. İnanmalar kanaatler toplumsaldır. Ay'a gidileceğini aklının ucunda bile geçiremeyip, birey olaraktan da Ay'a gidemeyeceğinize, göre tabii ki Ay'ı kutsalın nuru diye yorumlarsınız. Birey yorumlamaları ile inanmalar, aptal ve cahillere bırakılmıştır.
Yazı çalışmaları sürer iken, konunun tümünü göremeden, bazı eleştiriler geldi. Bunlar süren yazı dizimde belirttiğim gibi, hala kavram kargaşası taşıyan sorular ya da, çok genel, nereye çeksen oraya gider ifadelerdir. Öznel düşünceciliğin yanılgı ve yanlışları ile sizi anlamak istemezlik tutarsızlığıdır. Güya cevap Ya da eleştiri olmaktan öte gidemiyor. İşte, bu eleştirilerin birçoğu aşağıda.
Sürecek 30
Bayram KayaKayıt Tarihi : 23.3.2008 11:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!