Birey, daha somuttaki toplumsal oluşunuzdur. Anacak ve ancak toplum içinde var kalır. Toplum dışında yoktur. Toplumca belirlenişinizdir. Aydın, sanatçı vs. de, bu yanı ile toplumda, bir karşılıklı hizmet transfer eder nitelikliliğinizdir. Birey, üretimini toplum için yapan yanınızdır. Bireylik ise; birey yanınızla beraber, kendi objektif ve subjektif olgunlaşmanızı, soyut somut inançlarınızı, aydın yanınızı, halk olur yanınızı içlemler. Her bireylikler aynı zamanda da birey olmayabilir. Ama bütün bireyler aynı anda bireylik taşır.
Halk, aydın olmayı sanat yaparlığı, toplamsal hareketi, izafelerse de, anlamı gereği bir bilmezliği aydın olmazlığı da içerir. Aydın olurluğu yanında cahilliği de vardır. Bu daha çok muhafazakârlık ve statükoculukla, tabusal olurlukla, bağnazlık yaparlıktır.
Bu da, bireylerin her şeyi bilemez oluşu ilkesi gereğidir. Toplum, pek çok şeyi bireyleri ile birey oluşlarla bilir. Aydın toplumun pek çok nitelik ve öznelliğini yansıtabilirken, halktan bir yığın kişiler, bunun bilincinde olamayabilirler. Halk tüm bireylerinin toplamsal niteliği gibi ise de, uygulamada, bireylik bilmezlikleri ve sübjektifliği egemendir. Üstelik halk, birçok, bedensel, zihinsel, engellilerinde içinde bulunabileceği bir karışma durumunda var bulunur. Toplum bundan farklı bir kavramdır. Sümer halkı uygarlığı derken, o görkemli uygarlığı Sümer halk bireylerinin tümünün ortaya koyup, bildiği söylenemez. Bu görkemliliği, ruhu bile duymadan, geçip giden halktan kişiler vardır.
Nasıl hayvanlık, aslanlığı, tilkiliği, koyunluğu, tırtıllığı vs.yi içerirdir. Ama tilki tek başına hayvanlığın yani tırtıllığın, koyunluğun vs.nin özelliklerini taşıyamaz ve bu özellikler onda yoktur. Lakin hayvanlıkta zürafalığın, aslanlığın, böcekliğin, vs.nin tüm özellikleri vardır. Örneğin eşek miyavlamazken, hayvan miyavlar, Tilki melemez iken, bir hayvan olan koyun meler. Yani tek tek hayvan cinslerine ait özellikler; hayvan kavramında vardır. Ancak hayvan kavramında olan tüm özellikler değil de, tek tek özellikler, hayvan cinslerine vardır. Hayvan böğürür ama bir hayvan olan aslan böğürmez. Hayvanlık aslanda kükrer, ceylanda çevik bacak olur, yılanda sürüngenleşir. Burada farklı yapılar söz konusu. Ancak genel kavramla, onun ilişkini niteliklerin göreceliliği anlatılmak, kavranmak istenmekte.
Halk genel bir kavram, birey ve bireylik daha somut ve tekilleşen durumlardır. Ve kişinin bu tekçiliği yani tüm genelliği (halkı) yansıtması olanaksız. Halk kavramının içleminin de her bir bireyde olması, koskocaman yalandır. Bu durum da şu bakımdan zorunludur: 1- Hem kişilerin her şeyi bilir ve yapar olamayış ilkesi gereğidir. 2-Hem de, Halkta aydınlar varken halkın hepsi aydın değildir. Halkta zihinsel yeteneksizler bulanacağı gibi, halkın Ya da bireylerin tümü bu yetersizliği göstermez. Yani her özellik (aptallık) genelleşemeyeceği gibi, bazı çok genellikte (aydın olup, aklını gereği gibi bilimsel kullanmak) herkese yaygınlaştırılamaz. Yani özelleşemez Ya da özelleştirilmez. Elbette özelliğin genelliğe, genelliğin özelliğe dönüşme ilkesinin, keskin ayrımını burada hatırda tutup ayırmak lazımdır.
İşte halktaki benzer çıkarsama ile aydınlığı cahilliği, sanat yaparlığı sanat yapmazlığı, okuryazarlığı, okuma yazma bilmezliği, bilimsel düşünmeyi, bilim dışılığı vs.yi ulamsal (kavramsal) olarak içerir. Bunların tümü halkta vardır ama bireylerde, tek tek ya da bir kaçı bulunur. Bu nedenle birey davranışı halk davranışı olmayacağı gibi, halk davranışının tümünü, tek tek bireyler de, gösteremezler.
Sistemlerin en önemli özelliklerinden biri de, girdileri ile kendi ürettiklerini sistemin gelişmesi içinde belli noktalarda, başlangıç koşullarına referans etmektir. Bu çıktılar daha çokta, nesnel yapılaşmalar gibi bunlara uygun, ideolojik üretimlerdir. O zaman süreç, nesnel temelli düşünme ve hakikatin ikamesi olur. Sistem doğru çalışır ve karmaşa olmaktan, kör dövüşü olmaktan çıkar. Bir sonraki sistemde, başlangıç koşullarına, sımsıkı bağlılık sürmekle birlikte üretim, yeni koşullarda yeni özellik kazanır. Yeni üretimler de faz kaymaları ile genliğin dağılımı nesnel oluşu; gelişmedeki kesikli sürekli yapıyı korur ve sürdürür.
Sistemdeki her sapma ya başlangıç koşullarına olmayan benzemezlikler, hayaller, usa aykırılıklardır. Burada hayal ve usa aykırılığın toplumun temellerinde var olan şartlara yani başlangıç koşullarına uymayan düşünceler olduğu dikkatli okurun ilgisindedir sanırım. Ya da yeni şartların yeni taleplerine, sapma olarak karşı koyarlığıdır. Bu bireyin olumlu gelişme yanıdır, sizin sanatsal ve buluşçu yanınızla, kuramsal uygulamalı kestirme yanınızı ortaya koymanızı sağlar.
Sistem üretimlerinden bazıları da, demokrasi, milli irade, halk egemenliği, hukuk, kanun, hak ve özgürlük gibi, birçok nesnel temelli, sistem üretimleridir. Bunları başlangıç koşullarına referans etmeden, soyutun ne anlama geldiği belli olmaz. Birçok belirsizliklerle konuyu yanlış algılar ve algılatırsanız. İçine, inançları ve inanç istemlerini de sokmadan edemezsiniz.
Milli irade Ya da ulusal egemenlik, cumhuriyetin öncesi başlangıcında, var olan 1-Saltanat egemenliği, 2-Hilafet yani Tanrı adına, peygambere vekâleten toplumları yönetme erki egemenliği 3-İttihat ve terakki ile daha somut yaygınlaşan, askeri erke karşı oluşturulmuş bir anlayışın kendisini ortaya koyup üretmesidir. Bu milli iradenin, oluşturduğu toplumsal sözleşmedir, yapılaşma ve anayasa kılınırlıktır. Ülkemizin temel gerçekliği budur. Bu hem Osmanlı konjonktürselliğinden, hem de yerel özelliklerle birlikte, Dünya konjonktürselliğinden çıkan bir durumdur.
Ulusal iradeye uygun yasa ve yapılaşmalar oluşur. Bunlardan biri; yasama, biri yürütme, diğeri de yargı erklerinin ayrılığıdır. Ve bir arada lığıdır. Bağıntılı ve birliktelik bütünlüğü ile aynı sistem düzleminde olurluklarıdır. Bu üç var oluş, dört ayrı durumla tutumlaşarak Milli irade kılınır. Örneğin siyasetteki yapılaşmanız olan partiler bu iradeye uygun kurulmak, çalışmak, program ortaya koymak ve halk tarafından da bu ilkelere göre seçilmek usulü ile zorundadır. Bu seçilme milli (ulusal) irade, değildir. Ancak milli iradenin bir kısmıdır.
Ulusal irade başlangıçta üçe bölünen, parçalı yapının eşgüdüm bütünleşmesi ile çıkacaktır.
Buda siyasi politikalar yanında devlet politikalarının olan kurum ve kuralların organize tamamlayıcılığıdır. Yani halk iradesi kurum ve kurallar eli ile olan bir gerçekleşmedir. Değilse halk ne zaman ne isterse olan bir anlama ve anlatım değildir. Kaldı ki halkın yetkilenmesi sadece siyasi politikaları belirler. O da, seçime katılan tüm seçmen oylarını almış da değildir. Yani halk iradesi Ali'nin Veli'nin oyları toplamı ile olacak bir durum değildir
Çünkü burada sizin, milli iradeye göre kuruluşunuz vardır. Ve bu ilkeler doğrultusunda farklı programlar koyarak, seçilmek isteyişiniz vardır. Benzer rakiplerle yarışırken, ülkeyi kalkındırmak için, refah dağıtacağınız için, ikna ve inandırıcılığınız için, programınız vardır. Hiç bir parti milli irade değildir, ancak seçmen tercihidir. Burada da ulusal iradenin seçilen kısmının parçalı oluşu ilkesi vardır. Ki seçilen tiran oluşa kaymasın diye. Mili irade burada, partileştirerek, partilere program koydurtarak nicelenip, zenginlik kazanmış, biraz da guruplaşmıştır. Bu seçmen tercihi, herkesin, ya da sizin kabul ederliğiniz değildir. Sadece, çoğunlukçu temsilliliğe toplumun saygı duyarlığıdır. Sizin uzlaşmalar yarataraktan, milli iradeye katkın olacağınız ilkesidir.
Partiler şu bakımdan da milli irade değildir, Ulusal iradenin bir kısmının bir kısımlarıdır. Çünkü ulusal irade, yargıyı, yasamayı, yürütmeyi içermekte. Seçilen parti ya da partilerden yasama oluşur. Yine bu parti ya da partilerden yürütme oluşur. Yasama yasa kor Ya da kaldırır denetleme yapar. Yasaları uygulayacak hukuk veya yargı erki kişiler, yürütme eli ile atanır, seçilir. Bu atamalar da dolaylı endirekt bir seçimli milli iradedir. Bunların üçü bir arada olmadan milli irade olmaz. Onun için bir referandumla siz %100 inanç, deseniz de milli irade olmayacaktır. Çünkü seçme bilgi işidir. Bilgi halk içinde yaklaşıkla homojen olmayıp, anormal heterojendir. Milli irade hem atanmayı hem seçilmeyi ön kılar. Birini diğerine üstün kılmak bilmezlik ve absürtlüktür.
Çünkü somut uygulama yasama, yürütme ve yargıdır. Siz isterseniz tümünü de seçimle icra kılarsınız. Normaldir. Ama buradaki yanlışlık, mevcut uygulamayı keyfilikle görmeyip, başka sistemin ilkesiyle mevcudu tartışma yanlışlığıdır. Seçilmiş mi, atanmış mı üstün? Diyerekten aptal soru, hayal soru oluşturulur. Tersten soru ortaya koyuştur. Oysa atama ve seçim bu ulusal iradenin tezahürü için üretilmiş araçsal bir yaşanırlıktır. Başlangıç koşullarıdır. Başlangıç koşullarından sapış sistemi çökertir. Bu tür soru tartışması da absürttür. Temele konu olanın gelişmesi için her şey tartışılır temelde olmayan bir şeyi tartışmak özgürlük değil gevezelik ve saçmalıktır.
Sürecek 27
Bayram KayaKayıt Tarihi : 19.9.2008 04:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Devamı dileklerimle ve tam puanla selam ve dua hocam.emeğine sağlık.
TÜM YORUMLAR (1)