İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 25

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 25

Demokrasinin bir anlamı da toplumun size tanıdığı hakların ödevlerin, Özgürlüklerin istem gerçekleştiriliş biçimindeki uygulamalardır. Uygulamalar bu gerçeklenmeleri sağlamada ne kadar uygunsa, sorunlarda çözümsel ise o kadar demokratik açılım var edersiniz. Diğer bir anlamı da, vatandaşların siyasi örgütlenmeler yaparak, yasal ölçüler içinde sivil toplum örgütleri eli ile istem, dilek, düşüncelerini etraflıca sisteme ilettirir olmasıdır. Sistemi bu örgütlülük aracılığı ile denetler olması tutum ve tavrı bunun uygulanışı, yani yasal olarak yönetime katılma usullerinizdir. Yani sistem yönetiminin bu alanlardaki cevazlı yapılanışıdır.

Çoğunlukçu ya da çoğulcu bir yönetim olabilmektedir. Çoğulcu yönetimde, azınlıkların hakkının gözetilmesi esaslılıktır. Fırsat eşitliği sağlayabilen sosyal adaletçi ve kamusal alanın yönetiminde olabildiğince halkın katılımını sağlayarak oluşturulan yönetim şeklidir. Toplum demokratik adımlarla halkla buluşur.

Danışma; meşveret kendi zamanına göre olgun bir davranış bütünüdür. Ancak günümüze göre çok hamdır. Fakat bugünkü olgunlaşmanın, geçmişte atılması gereken adımlarıdır.

Şimdi meşverete gelelim eğer toplanıp danışırlık demokratik tavırsa; firavunlar dönemine de, gitseniz; beri de gelseniz, bu dünyanın her yerinde bilinen yapılan bir uygulamadır. Firavunlar, krallar, peygamberler kendi çevresindeki mahiyete danışır, görüşür, fikir alırdı. En bilinenini hatırlatayım. Antik çağdan beri, islamdan çok çok önce, Roma'da senato ve konsül vardı ve seçilirdiler. Öyle mahiyetteki beş on kişilik oligarşi de değil. Bin kişilik bir heyet olabiliyordu. Örneğin dinimizde de vardır bu anlayış. Bu ne bizim dinin, islamın buluşudur, ne getirdiği bir yeniliktir. Kaldı ki peygamberin karşısındaki grup dahi, Kureyş büyükleri, toplanıp meşveret edip karar alırdı. Çok şiddetli tartışılırdı. Dahası bu danışma, şiir olarak da tartışılırdı. Kâbe duvarına; övgü veya yergi olarak asılırdı. Halkla paylaşılırdı. Meşveret islamdan önce ve karşı olduğu sistemin bir kuralıdır. Bunlar; demokrasi, halk iradesi, gibi kavramların temelini, nesnelliğini bilmeden, hayali, soyut, izafe anlamlar vererek, yakıştırma boş söz oyunudur. Ve bir inanma sistemlerini abartıcı yaklaşımlardır.

İkinci olaraktan, Peygamberin meşveretinde günün toplumsal kesimi (sınıfları) hiç yoktu. Ne cariyeden bir heyet, ne köleden, ne çiftçiden ne çobandan, dahi tüccardan, diğer hizmet erbabından katılım söylenemez. Yerleşke paylaştıkları Yahudilerden, heyet de olamazdı. Sadece peygamber, savaşçıları ve tüccar, yerel egemen olan, aristokrat olan dava arkadaşları; Ömer, Ebu Bekir vs. vardı. Örneğin bu toplantıda Ebu Bekir'in hangi sıfatını, kullandığını bilmeniz mümkün değildir. Dava arkadaşı oluşunu mu? Kayın baba oluşunu mu? Tüccarlığını mı? Aristokratlığını mı? Vs. temsil ettiği de, pek söylenemez. Bu sınırlılık ve seçkinlik, demokrasi ve katılımcı yönetim olur mu? Ya da bu adımların tarihte ilk olduğu söylenebilir mi? Ama M.Ö. 4000 yılından o güne gelişte, iyi bir aşamadır.

Üçüncü olaraktan bu meşveret kurulu, pek pek, hiç denecek kadar az, ekonomik ve siyasi kurul olmamıştır. Zaten diken üstünde oluşları sürekli savaş ve çapulu öngörüyordu. Bu yüzden altmışın üzerinde seriyyeleri vardır. Bu savaşın dışındaki eylemlerdir. Bu meşveret neredeyse sadece savaş kararı kuruludur. Ekonomik, hukuki ve siyasi kararı; Bir Olan Allah vahiy ediyor, peygamber tebliğ ediyordu. Heyet uyguluyor, bu haberi yayıyorlardı. Böyle bir irade karşısında meşveretle vergi konabilir mi? Heyet, ilahi sözün karşısında hukuk ihdas edebilir mi? Cahilye Arab'ının çapulda aldığı 1/4 pay vergiyi ilahi yasa,1/5 olarak ilahileştirilecekti o kadar. Fakirlere sadakayı bile kurul değil, İlahi irade vahiy ile vaz edecekti. Çok demokrasili! Olan o döneme, bu meşvereti demokratik bulanlar bu günün neyini o güne göre eksik bulmaktadır. Neden şikâyet ediyorlar anlayan anlatan beri gelsin?

Tarihte hiç bir toplum; gelin biz inanç temelinde, toplanalım devlet kuralım. Ve birlikte oruç tutup, birlikte namaz kılalım. Hep beraber zekât verip, dua ederek, zikir edelim. Birlikte meleklere cine inanalım. Bunların üstünlüklerini tartışalım, cennet cehennemin özelliklerini bilelim, sayalım, kapı sayılarının farkını tartışalım. Bunları öğrenelim, öğretelim, kendimizi böyle ifade eden tercihler yapalım, Kadınlarımız örtünsün evde otursun, gibi bir yığın özneliye gerekçelerle TOPLUMSAL TALEP dile getirip, toplum oluşturmamıştır. Bu iyi akılda tutula. Böyle olduğu içindir ki inanç; bugünkü toplumsal talebin içinde yoktur.

Bu nedenler biraz incelenince, hiç birinin kişileri bir arada tutucu, bir birine bağlayıcı unsur olmadığı görülür. Korku ve yıldırmalarla bağ oluşturulur. İnançlardaki birlik bağı KORKU temellidir. Yani birliğiniz korkunuz geçene değindir. O güne denk düşer meseleler, istekler toplumsal taleplerinizin bir benzeri, inanç yaptırımları olarak size gelir. Çünkü toplumdaki keskin yoksulluk ve fakirliği, öyle; rızıklar farklı dağıtıldı, oturun oturduğunuz yerde, der gibi, sadaka verin, sadaka alın diye açıklayamazsınız. Açıklanamadığı içindir ki, bu günkü paylaşım ve yaşam biçimine gelinmiştir.

M.S 10. Yüzyıla kadar devletlerin iki karakteri göze çarpar. Yerleşik hayatı başarıp uygarlık var edenlerle, yerleşikliği tam sağlayamayıp savaş (ganimet) politikalarına başvuran oluşumlar kalıcı veya geçici birlikler oluşturmuştur. İkinci türden uluslar kalıcı olamayan uluslardır. Elbet bu ganimet odaklı devletlerde uygarlık çıkaracaklar bu sizin ekonomik yaşantı gücünüzün tezahürüdür. Savaşçı güçte bu tezahürde bol bol bir var bir yok misali bulunacaktı. Yerleşik toplumlarında savaş gücü vardır. Ama pek pek saman alevi olmazlar.
Birinci tür ulusların söylenceleri masalları pek çoktur. Üretemedikçe paylaşamadıkça o dönemlere göndermelere girer. İkinci tür ulusların somut koşulları daha belirgin ve süreklidir.

Vatanı, vatan olduğu için değil de, Yüce Ruh için sever, savunmasını da Yüce Ruh için yaparsınız. İnsanlara yardımı, paylaşımı zorunluluktan değil de, Üstün ve Mutlak Güç için istersiniz. Yüce Ruh istedi diye okursunuz. Yüce Ruh istedi diye evlenirsiniz. Sanki istemese idi evlenmeyecekmişsiniz gibi... İnsanları Allah Allah diyerek öldürürsünüz. Her şeye gücü yeten mutlak ve üstün iradeye, vekil olursunuz! Yüce Ruh tek iken, bir Yüce Ruh daha varmış gibi, öbürüne nispet! Yüce Ruh'un dostu olursunuz! Birinin düşmanı varsa, ancak düşmana karşı, berikinin yanında, dost olacağınız hiç akıla gelmez. Gelse de ne yazar... Bir Yüce Ruh, inancına zan getirdiğimizin dahi, farkında olmayız çok kere.

Dinsel inançların, insanları dayanışmaya götüren yanı; bir Yüce Ruh oluşu ve ubudiyet kutsiyetidir. Bu Yüce Güç’e duyulan, hayranlık, sevgi, korku, yalnızlığını sığındığı, her hali ile onu kabul eden Mutlak Güç ve Egemen Yaratıcı olgusudur. Bu sevgi ve kendini teslim ediş hali Yüce Ruh'un emri bildiği tutumları, ne pahasına olursa olsun, inanma sahiplenme, gayret ve yarışını, uhuvvet duygusu, vahiy konusu etrafına kenetler görünürse de, kısa sürede çatışmalarla ayrışır.

Toplumsal istem (talep) : insan-doğa; insan- insan; insan- toplum; nesnel temelli yasallıklı ilişkilerini öngörür ve bu temellerle organik bağlar ilişkiler var eder. Bunların tümü yaşamın yeniden ve yeniden üretimidir.

Bunların nesnel düşüncelerini, yani düşüncenin hakikatliğini; var etmek ve bu hakikiliğini yaşamın, pratiğine -gerçekliğine uygulamaktır. Eğer uygunsa, yaşamda olumlama anlamında karşılığı vardır. Bu onun yasallığını, kurallığını belirtir. Uygun değilse çeşitli çatışmalarla ya aşılır, ya yanlışlığı ortaya konur, talebi karşılamamış olur. Bu talebi karşılayamayan, talebin nesnesi ve organik ilişkisi olmaktan çıkar.

İnanç istemi ile sizin karşınıza önce, doğaüstü ve doğadan aşkın, ne olduğu bilinmeyen, güçler anlamlar var edilir. Doğada hiçbir karşılığı yoktur, varsa da sizin ilgi bilgi ve duyum alanınızın dışındadır. Bu bizde bir iç yansıyış yeni bir biyo işlemsel düzey mi! Bilemiyoruz. Bu yüzden akıl ve bilim dışıdır şimdilik.

Size önce, dokunulmaza karşı çıkılmaz oluşun, itirazsız ram olunurluğunu, bir iyice öğreti olarak belletilir. Bu gücü ve anlamı, yani manayı kabul edersiniz. Artık onu her yerde çok rahat görürsünüz. Bir onu mu? Cin, şeytan, peri, iyi saate olsunlar da bunun cabası...

1- Bu kanıyı nesnelin, öznelden öznele (ustan us çıkarma) , yansımasından çıkarabilirsiniz. Büyük ölçüde bilgilerle denetlenendir. Sürekli akılda var edilen, düşünmeler olabilir. Bu biçim inanmalar var edişle, kendinizi anlarsınız, kendinizi anlatırsınız. Kendinizi içten yorumlarsınız. Kendi içselleş iminizde, sizin davranışlarınızla, sizi, siz olarak algılatacak, insani diyeceğimiz; değişken, plastik anlama tutumlarınızı ve ilişkilerinizi, belirlersiniz. Sizi de, ikili ilişkilerinizde karşı tarafa, karşılıklı algılatır. Ve bu anlamaları saygı ilkenize konu ederek, tutumlarınıza temel yaparsınız. Bu da sizin bireysel ve ulvi tekçi özelinizdir.

2-Birde sözcüklerin soyutluktan ziyade, somut oluşları vardır. Güzellik, vicdan, doğru, hak, özgürlük gibi sözcükler, alabildiğine soyut sözcüklerdir. Fakat bunlar yaşamda sonucu şiddetli olabilen somutluklarda var eder bir göreceliliği taşırlar. Güzeli göremezsiniz ama güzel bir binayı görürsünüz, vicdanı göremezsiniz ama vicdani sayılan bir tutum ve yasal uygulamayı bilirsiniz ve vicdani olmayan tutumlardan vicdani olanı ayırırsınız. Böylesine nesnel olabilen kavramlarla edimlerimizin, edinilmiş anlayışlarla yargılanması da, vardır. Bu tür anlamalara nesnel mantıksallıkta içertilirler. Böylece sözcükler ne idüğü belirsiz anlamlar olmaktan çıkar. Artık üç sayısını üç elma, üç taze kalem diye somutlarsınız.

Vicdan sizin, nesnel yaşantınızdaki, üretim ilişkilerinizin size dayattığı algılatmanın akılsal kıyasıdır. Örneğin üretim aracı toplumun derseniz, başka bir vicdani kanaatler, inanmalar var edersiniz. Yok, eğer üretim araçları, bireyin olmalı derseniz, daha başka, bambaşka, vicdani kanaatler elde edersiniz. Soyutluklarla da vicdan üretirsiniz. Sonu, psikolojik dramlara uzanmayı da vaat eder.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 18.9.2008 23:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya