Bayram Kaya - İnanç Ve Toplumsal İstem ( ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Bunlar hep inan temelli siyasa üretenlerin tutumlarıdır. Devamlı kendinden öncenin güya yıpranmasına yönelik boş sözler üretirler. Oysa kendinden önceki yapılar; üretim güçlerinin ve üretim ilişkilerinin olgunlaştırılıp geliştirilerek aşıldığını, ya bilmezler veya bilmezden gelirler. Bu tipler iman gücü! Mevhumu ile kitleleri olmadık inandırmalara sürüklerler. Her başarıda bunu ön şart korlar. İmanlarından asla şüphe etmediğimiz bu kişiler, nedense hep akim kalırlar. İman gücünün gerektirdiği başarıyı asla gösteremezler. İnanasınız gelir. Sanki bu iman gücü onlarda hiç yoktur! Kitlelerde bunu, bu soruyu, talep etmediğinden oyun sürer gider.

Empati kurarak, karşı tarafın tutum göstermesini anlamada; sizin de; onu bir şeyleri sevip sevmemesi konusunda, yuvarlak sonuçla anlamanız doğru olurken, başkasının şey severliğini, “”sizin elma severliğinizle onun muz severliğini, sanki özdeşinizmiş gibi, yapma riskiniz de vardır. Hatta sizin saplantı ve sui zannınızı, psişik takıntılarınızı karşıdan da aynen varmış yanılsamasına da sizi götürür. Elbet karşı taraf da, psikolojik tavırlı olması eğiliminin olasılığını taşır. Ama bu sizin, empati olacağım diyerekten, sizin açlıkla ve müstehcenlikle baktığınız tavırlara, karşı tarafında aynı anda sizin gibi açlık ve müstehcenlikle bakıyor olduğunu sanmanız, bir kuruntuyu ya da bir nevrotik bozukluğu şekilleşeceği de unutulmamalı. Ama uzun süre içinde de öyle tezahürün olacağı da açıktır. Bu insan davranışının plastik oluşunu bilmemeyi, plastik, estetik oluşunu göz ardı etmenizi de, beraberinde içermekte. Bunlar hep inancın (duygudaşlık, sırf inancın tutumu değildir, ama konu inanç olduğu için inanma yanı ortaya konmaktadır) , değişmezlik algılatışının, genel geçer, mutlaklarmış, var sanı tutumuna dönüşmüş, aysbergin su yüzü bilinçaltı kısmıdır.

İnanç sorununu, tersten okuyup, bir özgürlük sorununu veya bir insan hakkı olarak ortaya korsanız, sapla saman karışmıştır. Çünkü inanma insanlarda bir genelliktir. Bu bağlam da bu açıdan evrenseldir. İnanma, inanç taşırlık bir haktır. Herkes inanç benimser inanır Ya da inanmaz. İnancın genellik oluşudur bu. İnandığınız, bir şey öznel inanma konusudur. Bireyseldir. Toplum katında, egemenlik ve toplumsal temcililik sunamaz. Bu yönü ile de inançlar evrensel olmaktan çıkar. Bir cumhurbaşkanını inançlı talep etmek, akıl almazlığın en dik alasıdır. Çünkü hiç bir cumhurbaşkanlığı yetki ve çalışması inançlı olmayı yada olmamayı gerekli kılmayan, nötr bir tutumdur. Siz cumhurbaşkanının inançlı oluşunda ya da inançsızlığında ne talep edeceksiniz? Veya öyle bir durum söyleyin ki, ancak inançlı oluşla ya da ancak inançsızlıkla yapılır olsun? Sadece konumuna ehliyetli olması, yasalara uygun nitelikli olup, seçilmesi, göreve bağlılığı: yapılanların yasalarla ve toplumca denetlenirliği yeterli ve gerekli şarttır. Bunlar toplumdaki haksız, anlamsız çatışma ve kör dövüşü olup, hile ve beceriksizliğinizi öteleyip kabullenemeyip, bir tür kişisel takıntı travma ihsasıdır.

İnancı sorgulayıp; ama neye inanma? Derseniz, o zaman işler çatallaşıyor. Bir türdeşlik ve bir tek inanma konusu olmadığından ve aynı bir inanma konusu, yığınlarla dallanıp şekillenip budaklandığından, yığınlarca öznel talep olunurluk çeşitlenmesi ile kimin neyi; nasıl, niçin istediği gibi, inanma çokluk tercih edilemezliğinden dolayı, o konunun evrensel oluş ortadan kalkıyor. İnançlarda bireysel oluş gelişiyor. Böylece inanmaya cevap olacak talep, her durumda nerede ise sonsuzlaşıyor. Bu maddi koşulların değil de, zihnin ürettiği fantezi oluş ve herkesçe paylaşılır olmayıp, nesnelde gerekli olmayışından ötürü ve bir toplumsal ilişki biçimi koyamayışından dolayı bireyseldir. Toplum, talebi ve yasası değildir.

Tamamını Oku