İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 21

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

İnanç Ve Toplumsal İstem (talep) 21

Bunlar hep inan temelli siyasa üretenlerin tutumlarıdır. Devamlı kendinden öncenin güya yıpranmasına yönelik boş sözler üretirler. Oysa kendinden önceki yapılar; üretim güçlerinin ve üretim ilişkilerinin olgunlaştırılıp geliştirilerek aşıldığını, ya bilmezler veya bilmezden gelirler. Bu tipler iman gücü! Mevhumu ile kitleleri olmadık inandırmalara sürüklerler. Her başarıda bunu ön şart korlar. İmanlarından asla şüphe etmediğimiz bu kişiler, nedense hep akim kalırlar. İman gücünün gerektirdiği başarıyı asla gösteremezler. İnanasınız gelir. Sanki bu iman gücü onlarda hiç yoktur! Kitlelerde bunu, bu soruyu, talep etmediğinden oyun sürer gider.

Empati kurarak, karşı tarafın tutum göstermesini anlamada; sizin de; onu bir şeyleri sevip sevmemesi konusunda, yuvarlak sonuçla anlamanız doğru olurken, başkasının şey severliğini, “”sizin elma severliğinizle onun muz severliğini, sanki özdeşinizmiş gibi, yapma riskiniz de vardır. Hatta sizin saplantı ve sui zannınızı, psişik takıntılarınızı karşıdan da aynen varmış yanılsamasına da sizi götürür. Elbet karşı taraf da, psikolojik tavırlı olması eğiliminin olasılığını taşır. Ama bu sizin, empati olacağım diyerekten, sizin açlıkla ve müstehcenlikle baktığınız tavırlara, karşı tarafında aynı anda sizin gibi açlık ve müstehcenlikle bakıyor olduğunu sanmanız, bir kuruntuyu ya da bir nevrotik bozukluğu şekilleşeceği de unutulmamalı. Ama uzun süre içinde de öyle tezahürün olacağı da açıktır. Bu insan davranışının plastik oluşunu bilmemeyi, plastik, estetik oluşunu göz ardı etmenizi de, beraberinde içermekte. Bunlar hep inancın (duygudaşlık, sırf inancın tutumu değildir, ama konu inanç olduğu için inanma yanı ortaya konmaktadır) , değişmezlik algılatışının, genel geçer, mutlaklarmış, var sanı tutumuna dönüşmüş, aysbergin su yüzü bilinçaltı kısmıdır.

İnanç sorununu, tersten okuyup, bir özgürlük sorununu veya bir insan hakkı olarak ortaya korsanız, sapla saman karışmıştır. Çünkü inanma insanlarda bir genelliktir. Bu bağlam da bu açıdan evrenseldir. İnanma, inanç taşırlık bir haktır. Herkes inanç benimser inanır Ya da inanmaz. İnancın genellik oluşudur bu. İnandığınız, bir şey öznel inanma konusudur. Bireyseldir. Toplum katında, egemenlik ve toplumsal temcililik sunamaz. Bu yönü ile de inançlar evrensel olmaktan çıkar. Bir cumhurbaşkanını inançlı talep etmek, akıl almazlığın en dik alasıdır. Çünkü hiç bir cumhurbaşkanlığı yetki ve çalışması inançlı olmayı yada olmamayı gerekli kılmayan, nötr bir tutumdur. Siz cumhurbaşkanının inançlı oluşunda ya da inançsızlığında ne talep edeceksiniz? Veya öyle bir durum söyleyin ki, ancak inançlı oluşla ya da ancak inançsızlıkla yapılır olsun? Sadece konumuna ehliyetli olması, yasalara uygun nitelikli olup, seçilmesi, göreve bağlılığı: yapılanların yasalarla ve toplumca denetlenirliği yeterli ve gerekli şarttır. Bunlar toplumdaki haksız, anlamsız çatışma ve kör dövüşü olup, hile ve beceriksizliğinizi öteleyip kabullenemeyip, bir tür kişisel takıntı travma ihsasıdır.

İnancı sorgulayıp; ama neye inanma? Derseniz, o zaman işler çatallaşıyor. Bir türdeşlik ve bir tek inanma konusu olmadığından ve aynı bir inanma konusu, yığınlarla dallanıp şekillenip budaklandığından, yığınlarca öznel talep olunurluk çeşitlenmesi ile kimin neyi; nasıl, niçin istediği gibi, inanma çokluk tercih edilemezliğinden dolayı, o konunun evrensel oluş ortadan kalkıyor. İnançlarda bireysel oluş gelişiyor. Böylece inanmaya cevap olacak talep, her durumda nerede ise sonsuzlaşıyor. Bu maddi koşulların değil de, zihnin ürettiği fantezi oluş ve herkesçe paylaşılır olmayıp, nesnelde gerekli olmayışından ötürü ve bir toplumsal ilişki biçimi koyamayışından dolayı bireyseldir. Toplum, talebi ve yasası değildir.

Bu tartışmalar da, nesnel kanıtlama olmadığından, daima öznel dışlama ilkesi ile birbirini kâfir, zındık, küfürcü, sapkınlık bağlamından alt ederler. En sonunda çatışma kaçınılmaz olur, kim savaşı kazanırsa, öbür tarafın kâfirliği, hem kanıtlanır hem de kâfir oldukları ifşa edilerek tanınır! Bu da inançların malum bir ilkesidir. Başka inancı dışlayıp yerini alma!

Yani inanma, çevrede olup biteni anlamak için, aklın bir talebi iken; evrenseldir ve bu edim insanlarda ayrımsız ortaktır. Neye inanırlık konusuna gelince, o inanılanın şeyin sayısız farklı oluşu çatışması ile de, her insanın tercihi olup olmamakla da, globalliği yok oluyor.

Bu da, halkın içinde, inancın dışlama ilkesi ile kişilerde; inançların birbirini dışlamasına dönüşmektedir. Toplumsal hayatta olması halinde, toplumu tıkayıp kaosa ve karmaşaya, keşme keşe, güvensizlik ve huzursuzluk çatışma ortamına itiyor olacak. Tarihin ve güncelin Hindistan'ı, Pakistan'ı, Orta doğu'su, Türkiye ve Endenozya'sı, Afrika'sı vs. buna tanıktır. Nesnelde tartışmanın, bir haklı oluş mantığı ve somut var edişi varken, soyut inancın çeşitlendirilerek tartışır olmasının, ne haklılığı ne de somutlanır bir mantığı ve doğru temeli yoktur. Soyut var edişlerin aracı, olarak hoşgörüsü olmak zorundadır. Ancak nesnel temeli olan, çeşitli kılınır ve ortaya koyuşlarla tartışılabilir. Çeşitliliğin ilişki yararı ortaya konur.

Bu tür inanç çeşitliliğini ve özelliğini somutla yalım. Örneğin, Bir inanç olan anlatım şudur. Taşın; Musa'nın üzerine bırakılan elbiselerini alıp kaçması ve Musa'nın bu taşı dövmesi örneğidir. Veya Ay'ın yarılmasına inanmak. Ya da İsrail oğullarının, kendilerine, Tanrı tarafından verileceği vaat olunan topraklara inanması (Bu düşünce pratikte mazlumiyet ve canavarlık yaratmakta olan bir hile ve kurnazlıktır) bu türden örnekleridir. Bir Hintlinin Ganj Nehri'nin cennete aktığına inanması, Ganj'da yıkanarak günahtan arınıp ihtira beraatını alması, Güneş'in kara bir balçık içinde batması gibi, binlerce inan konusu, ne genel bir inanma içerirler, ne de özgürlük ve bir insan hakkıdır. Gibi değerlendirilir değildirler. Ne de nesnelde gerekli olan bir yol aracı yöntemi değildirler. Sadece bireysel ve soyut bir birey hakkıdır. Birey iç taşıyışı ve birey içsel duyuşudur. Ama inanılırsa, bu inancı bize dayatılmış edene uyarak, onların güdümüne, egemenliğine gireriz. Onun yorumları ile iyice serseme döner, artık isteneni yapmaya başlarız. Artık yağ gibi işlemlik, etkiye açık bir duruma geliriz

Bir inanırın, toplumda inanca değin, Örneğin; bir kişinin “”Ay Yüce Ruh'un nurudur. Ben böyle inanıp, düşünüyorum ve böyle ve ifade ediyorum. Senin de, kurtuluşun için ben; buna inanmanı istiyorum. Okulda bana, Ay'ın nurdan olmadığını söylemeyin. Yüce Ruh’un nuruna gidişinizi engelliyorum. Bu Tanrı işine karışmaktır””; diye böyle bir talebi olamamalı. Çünkü böyle bir inanç; ne üretimin konusudur, ne refahı artırır bir işleniş değildir. Ve böyle bir gitmeyeceğiz kalkışması yapması, hakkı ve özgürlüğü olmalı mı? Bunun müspet bilimle nasıl bağdaştıracağız? Ve inançların bilimle çatışmadığını, kızarmadan, aydın oluşla nasıl söyleyeceğiz? Bunlar, bu tür inanışlar, toplumsal işleyişe taşınamayacaktır. Sadece kişinin öznelliğinde barınacak cahilliklerdir. Halkın içinde olacak, gelişme ruh halini gösterir ipucu durumlardır.

Bakın konunun hiçbir yaşamsal temeli yok. Sadece bilmek, anlamak, merak ediş isteğine, zamanın şartlarında verilmiş, zihni ikna kanmasıdır. Böyle inanılınca, bunu söyleyene, inandırana; duyulan saygı ve hayranlık, onun çevresinde, onun isteklerine göre davranma istismarını doğurmakta. Bu istismar, kayıtsız şartsız, sizin maddi yaşamınızı düzenlemeye istediği gibi sömürmeye yönelir. İşin püf noktası buradadır. Kolektif inanç yaratma çabası; Yüce Ruh adına tartışılmaz ve karşı gelinmez, olup sizin maddi yaşantınızı düzenlemekle, üzerinizde çıkar ilişkisi kurmak isteyişin otoriter yapılanmasıdır. Halk inanç ister, oysa toplumun konusu inanç değil, bilmektir. Esasen toplum olmayan halkın, kendi benimsediği, yaşantı ve algısal tutumlarını, inanç egemenlerinin, günceldeki demokratik görünüş kisvesi altında; sömürüsü ve denetimi için, inancı topluma bir şekilde sokmak isteyen azim ve gayretin girişim isteğidir. İnanırlar bilgisizlikle ama samimiyetleriyle bunlara alet olurlar.

Sürecek 21

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 18.9.2008 12:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya