Nasıl demokrasi bir kurallar rejimidir. Demokrasi toplum da; (halkta değil) var oluşun ve davranış kılınıp, kılınamayacak tutumların, bellilikle yazılıp somutlanır oluşudur. Otoritenin toplumsal, halka ait yaşayışla etkileşmesidir. Sizden isteyeceklerini, size sunacağı hizmeti yükümlülüklerini, tespit ediştir. Ya da sizin otoriteden isteyip, davranış sereceğiniz, normatiflikleri toplumdan alıp, topluma verme iletişiminizi düzenler.
Bunların yaşamsal olmasıdır ki, bunu talep kılar oluşunuz, toplumsal haklarınızdır. Üretme ve kullanım yararı vermeyecek hiç bir tutum ve düşünme soyutçuluğu toplumda talep olur bir demokratik hak ve özgürlüğünüz olarak mütalaa edilmez.
Otorite de sizden yüküm istiyorsa, bu otoritenin yaptırım gücü olmaktadır. Otorite yaptırım gücünü, kurucu ilke ve felsefeden alarak meşrulaştırır. Bu nedenle halkın demokrasisi ve laikliği olmaz. Demokrasi ve laiklik, otoritenin yaptırım belirişinin yaşamsal sınırlılıklarıdır. Laiklik topluma ait siyasetin tutumudur. Dinse inançların tutumudur. Laiklik demokrasi içermez. Ama demokrasi laiklikle vardır. Tıpkı, ne biçimde olursa olsun, insan öldürmenin demokratiklik içermediği gibi. İnançları da, kendinizin üretip seçemediğinizden, inanç bir demokrasi kapsamlı içerme değildir. Halka ait, bir hoşgörü zeminli, telakki ürünüdür.
Demokrasi ve haklar, bir kurallı olmanın, otoriterlikle stabil kılınmasıdır. İstikrar ve düzenlilik toplumsal yaşayışın ilişkileniş biçimidir. Nerede, nasıl, ne şekilde davranır olacağınızın; Ya da bunlara uygun davranış geliştireceğinizin bilinir olmasıdır. Sizin ve otoritenin, sorumlu oluşun, özgür davranışını gerçekleyecektir. Yani, siyasi demokrasi ve haklar, özgürlükler, sizin otorite kıldığınız yapı ile sizin aranızda ki bir belirleniş ve gerçeklenmedir.
Değilse kişisel inisiyatifin, her durumun cevaz verir olmasında, istenecek, yerine getirilecek bir hak olurluk değildir. Demokrasi ve haklar, bir sorumluluğun, talebini kullanırken, aynı zamanda da, bizim sorumluluklarımızın, kendini dayatmasıdır da. Nedense bu, böylece anlaşılmaz! Neden kendi sorumluluklarımız da, hep başkasında beklenen, bir muallâkta hak ve özgürlük sayılmakta? Kuralsızlıksa, nerede, ne zaman, ne yapar olunduğunuzun bilinir olmamasıdır. Kestirilirlik yapılamamasıdır. Olmayacak yerde, olmayacak tutum koyuştur. Bu ancak ve ancak, yeni var oluşların koşuludur. Toplumsal Özgürleşme talebidir.
.
Yani kedililiktir. Bizim yatkını olmadığımız, demokratik olarak toplumdan isteyeceğimiz haller değildir. Bu bir bireyin demokrasi ve hürleşme talebi değildir. Bu kaosun, kendi gelişmesinin, kendi yeter oluşudur. Yani halkın dinamik davranışıdır. Kişilerin halk içinde kurallı iken, kuralsızlaşabilir denemeler biriktirme, gevşek şevsel tutumlaşışıdır. Ki çok yerinde, fevkalade yapıcı zengin oluşum çeşitliliğidir.
Yani istikrar ve düzen, toplumda; kurallar yönetimini tutum eder. Kurallarla yönetim toplumda olurken, ortaya istikrar ve düzen çıkar. Halkta ise, kaostan çıkan yararlardan düzensizliklerden, istikrar ve düzen; kural üretmek, olmaktadır. Buralar yetenek havuzudur, halktan kişilerin ve bireylerin, grupların; kişisel ve inisiyatifi olan kılgısal deneme yanılma mahiyetli edimleri vardır. Halkta, kaos üretme ve kaosta istikrar çıkarma, yetenek ve becerisi vardır. Toplumsa kaosla üretemez. Halk içindeki bireyin, (bireyliği çıkartılmıştır) statüsü soyutlanmıştır. Nerede ise, halksal ilişkide de statüsü, hiçliğe inmiştir. Burada inancı, kanat önderlikleri revaç bulmaktadır. Halk içinde, Laboratuarı ve teknik desteği, elinde alınmış bir biyolog; artık sizin bozuk gen transfer klonlamanızı, halk içinde iken yapamaz, davranamaz duruma indirgenmiştir.
Sanatın ana tema ve temayülü buradadır. Kaostaki her hangi bir uca, yön vermeyi, sizinle etkin kılış, sizi; yön verir olmaya sokan, dissipatif yapılaştırıştır sanat. Yani, öznel bir halk işleyişinin var oluş sürecidir. Toplumsa; toplumsal ilişkinlikle, ayağı yerde oluşun güveni ve somutluğuyla, bir nicelik ve nitel yol alışın sürçleşmesidir. Bir had bilmez, bu halk devinimini, toplumda hak ve demokrasi diye isterse, bu; kuralsızlığın, demokrasi anlayışı olmasıdır. Ki, halkta anarşi ve kargaşaya yapmayan bu tutumlar, topluma getirilince anarşinin, kargaşanın nedenini oluşturur. Çok vahim bir akıl perdelemesidir. Böyle gidişler cahil oluşun, toplum ve halk oluşun yapılanışını bilmemenin yol ve yöntemdir.
Bunu şöyle, basit bir söylemle belirtelim. Sizin toplulukta genelde kimseye zarar etmeyen ve etmemesi gereken, benimseme ve yaparlıklarınız vardır. 1300 adım koşmanız, 2 saat yürür olmanız, 16 saat Film izlersiniz, Ayşe Hanım'ın altın gününe katılırsınız, ağaca bakıp tırmanmanız, ne bileyim, fevri her hangi bir hareketiniz halkta olması gereken sınırlar içindedir.
Bunlar kabul edilirlik alanında iken, yaygınlaşabilir. Hatta size, tınlatmış gözü ile bakacak olanlar da, bu tutumları yeğler olabilirler. Bunlar olması gereken serbest, öznel inisiyatifli, subjektif durumlardır. Ne gibi yarar ve olumsuzlukların tutumlaşacağı kişisel ve grupsaldır. Düzenli kılınışla, halkta yaygın bir tekrar ediş kazanabilir. Oysa asıl işi, sınırlı zamanı ve sınırlı üretimini, kurallarla üretmek olan TOPLUMDA, 1300m koşma, ağaca tırmanıp uyuma, 2 saat yürüme isteğiniz, 16 saat film izleme lüksünüz, Ayşe Hanım'ın altın gününe katılma talebiniz vs. olamayacaktır.
Ne var bunda? Bu bir insan hakkıdır! Bu bir özgürlüktür! Demokratik talep ve yaşayıştır demeniz, zemin sapması, zemin kayması olur. Kör dövüşü ve demokrasiyi anlamama sulandırması olacaktır. Dahası alan kargaşası olmaktan öte bir şey doğurmayacaktır. Bu, bir delinin kuyuya taş atıp, kırk akıllının da, atılan bu taşı çıkarmak için:'' yok insan hakkıydı! Yok değildi! Yok, falan sözleşmede şöyleydi de, Fransa'da böyle uygulandı! Demek ki oluyormuş! '' diyen; tam bir salata, boş söz yapar oluşun saçmalığını, anlamsız yasallaştırma, meşrulaştırma gayretidir.
Örneğin toplumun özgürlüğü ve özgür düşünmesi varken, otoritenin erkin, hükümetin, hükümet birimlerinin, düşünce özgürlüğü, düşünce açıklama diye bir ifade ve açılımı dahi söz konusu olamaz. Bu durumu yasalara uygun proje koyarak seçilerek gelişle otoritenin yetkisinde zaten yapıyor olacaktır. Çünkü kendileri meşru bir otoritenin uygulayıcısı ve otoriteyi ortaya koyan, koyacak olan yetkilenmedir.
Bir hak gaspı ya da düşünce özgürlüğü konacaksa, demokratik haklar çerçevesinde; toplum işleyişine uygun, toplum bireylerinden ve halktan, otoriteye gider tutum olmalıdır. Hak ve özgürlükler otoritenin zorunluluğuna karşı dileyişlerdir. Yani bunlar otoriteden istenir. Değilse otorite olan, bana özgürlük veriniz demez. Otorite yasal zorunlulukla belirmedir. Aksi, sapla samanı karıştıran bilmezliktir. Ve toplumsal kargaşadır. Yürütmenin düşünce özgürlüğü beyanı, otoriteye aykırıdır. Böyle bir durum, otorite dışı kanaatlerini ortaya koyar.
Otorite dışı kanaatler, otoritenin eksen kılınması olur. Bu hal, eksen etrafında mutat varlaşma ve dönüşün, yok kılınmasına gider. Tam bir ''kör kör parmağım gözünedir' deme olacaktır. Ki bu siyaset, karanlık tezgâhlarının beni aşinalaştırdığı, dar anlamalı, prangalı inanmaların bakışının akis edişi gibi okunabilir. Böyle gruplaşmaların, düzeni ve sistemi anlayıp, yapılaştırma davranışı oluşturma, yetenekleri yoktur. Sadece aklına eseni karar verip, taassupla o işe koşalar. Yapabileceğini sandığı, kolay oluş vehim aculluğun dil ve çenebazlığıdır. Düzenli, sağlıklı işleyen yapılarda bu taşkınlık; erkin yetki paylaşımı ve bu tür taşkınlıkların denetimi ile karşılıklı eşgüdümle sağduyu zaten dengeleyecektir.
Sürecek 24
Bayram KayaKayıt Tarihi : 21.11.2009 20:26:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/11/21/inanc-laiklik-hosgoru-24.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!