Şu örneği de vermek istiyorum bu gün, 03.06.2008 yazı çalışmalarımı sürdürdüğüm bu günde 3-4 gün kadar önce, kanal D ana haberinde sanırın Malatya'da idi. Güvenlik kamerasında, kavşakta bir motosikletli göründü. Daha görünür görünmez, bir tır çıktı. Motosikletli tırın altında kayboldu. Tır söylenene göre 100 m. kadar gittikten sonra durdu. Durması ile bir adam, tırın altında fırlayıp hiçbir şey yok gibi çıktı. Gerçekten de bir şeyi yoktu.
Şimdi bu vahameti, yaşanan korku boyutunu, travmayı, olayın şokundan sonra, adamın nasıl duygular yaşadığını tahmin etmek zor değil. Kendimizden biliriz. Bir gücün kendini nasıl koruduğu, gibi bir yığın heyecan ve heyecanın anlamalarına varacaktır. Bu çok güçlü bir duygu ve duygunun izini taşır olup, unutulmaz bulacaktır. Burada ki kurtulma, “”evrenin kendi etrafında döndüğü”” içsince yanılsaması ile bitişken, bir sığınma sinilmesi olacaktır. Yani yapıdaki egosantrik (ben merkezli, her şeyin kendisi için bir amaç oluşturduğudur.) anlamanın sonucudur bunlar. Olaylar onu cezalandırmak, ödüllendirmek için, kendi çevresinde oluşuyor sanmasıdır. Bu ilkten beri, hemcinsimizle devir aldığımız bir böyle berdevamdır.
Kişinin, bu ben merkezli, tüm olay ve olguların, kendi etrafında döndüğü algısı Mantıkut (kuşdili konuştuğu) anlama ve anlatım dönemlerinden beri, kendinde yaşadığı hallerdi bunlar. Bu hal, bu duygu nereden geliyor?
Tüm varlıklarda, oluşla varlığa katılma eğilimi vardır. Bu da eskiyip dağılma, ya da bütünleşmiş biçimlenme şeklinde sürer. Bu temelde, elektriksel yapı eğimleşmeleri, kendini birleşip ayrılma, düzen düzensizlik biçiminde, organizelerle başlar. Bu hal canlılarda, hücresel birlikler, organel yapılardan, koloniler ve örgütlü organ yapılara gider iken; birey oluşla da, dışta, birlikler, gruplar, koloniler, sürüler ve toplum gibi devinen canlı yapılara ulaşmaktadır. Ulaşmaktadır. Kendini dissipatif oluşumlarla, insanda bir duygu seli olarak coşma haline vardırır. Bu hal, akılla paylaşılarak, yaşayışla birleştirilerek, yaşamdaki anlama ve temel öğrenme gidişle, bambaşka bir ulviyete yönelir. Bu iki hal de, yapının somut gerekleridir.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Sürecek demişsiniz ama ben bunu anlayamadım. Öz fikriniz nedir? Yani Yaratan aslında yok mu? İnsanların icadı mı? Halksal yaşayış ( ki bu terim bana deforme edilmiş geldi) ile toplumsal yaşayış nasıl farklı oluyor. Sürü halinde bir şeyden anlamayan bir yığın insan (halk) var ve aslında bunlar (toplumunuzda)olmasalar daha mı iyi olurdu.
Hamiş ekleseniz iyi olurdu benim gibi anlamayanlar için.
çok güzel bir yazı paylaştığınız için teşekkür ederim...SAYGILARIMLA...Fırat Sırtlan
Yüreğinize sağlık kaleminiz daim olsun saygı ve selamlarımla
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta