İnanç Laiklik Hoşgörü 10 Şiiri - Bayram ...

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

İnanç Laiklik Hoşgörü 10

Şu örneği de vermek istiyorum bu gün, 03.06.2008 yazı çalışmalarımı sürdürdüğüm bu günde 3-4 gün kadar önce, kanal D ana haberinde sanırın Malatya'da idi. Güvenlik kamerasında, kavşakta bir motosikletli göründü. Daha görünür görünmez, bir tır çıktı. Motosikletli tırın altında kayboldu. Tır söylenene göre 100 m. kadar gittikten sonra durdu. Durması ile bir adam, tırın altında fırlayıp hiçbir şey yok gibi çıktı. Gerçekten de bir şeyi yoktu.

Şimdi bu vahameti, yaşanan korku boyutunu, travmayı, olayın şokundan sonra, adamın nasıl duygular yaşadığını tahmin etmek zor değil. Kendimizden biliriz. Bir gücün kendini nasıl koruduğu, gibi bir yığın heyecan ve heyecanın anlamalarına varacaktır. Bu çok güçlü bir duygu ve duygunun izini taşır olup, unutulmaz bulacaktır. Burada ki kurtulma, “”evrenin kendi etrafında döndüğü”” içsince yanılsaması ile bitişken, bir sığınma sinilmesi olacaktır. Yani yapıdaki egosantrik (ben merkezli, her şeyin kendisi için bir amaç oluşturduğudur.) anlamanın sonucudur bunlar. Olaylar onu cezalandırmak, ödüllendirmek için, kendi çevresinde oluşuyor sanmasıdır. Bu ilkten beri, hemcinsimizle devir aldığımız bir böyle berdevamdır.

Kişinin, bu ben merkezli, tüm olay ve olguların, kendi etrafında döndüğü algısı Mantıkut (kuşdili konuştuğu) anlama ve anlatım dönemlerinden beri, kendinde yaşadığı hallerdi bunlar. Bu hal, bu duygu nereden geliyor?

Tüm varlıklarda, oluşla varlığa katılma eğilimi vardır. Bu da eskiyip dağılma, ya da bütünleşmiş biçimlenme şeklinde sürer. Bu temelde, elektriksel yapı eğimleşmeleri, kendini birleşip ayrılma, düzen düzensizlik biçiminde, organizelerle başlar. Bu hal canlılarda, hücresel birlikler, organel yapılardan, koloniler ve örgütlü organ yapılara gider iken; birey oluşla da, dışta, birlikler, gruplar, koloniler, sürüler ve toplum gibi devinen canlı yapılara ulaşmaktadır. Ulaşmaktadır. Kendini dissipatif oluşumlarla, insanda bir duygu seli olarak coşma haline vardırır. Bu hal, akılla paylaşılarak, yaşayışla birleştirilerek, yaşamdaki anlama ve temel öğrenme gidişle, bambaşka bir ulviyete yönelir. Bu iki hal de, yapının somut gerekleridir.

Komün yaşamında, bu içsel anlamalar; sezme, kanı, sanı biçimindedir. Hünerli emeğin artık zaman yaratması, amaçsız eğlenmeye yöneltti. Amaçsız eylemlerinin temelli olan oyunları, amaçlı anlama oyunlarına dönüyordu. Bu tıpkı, kırık cam parçasının çekiciliği ile amaçsız oynayan çocuğun, parmak kesisi öğrenmesine veya bulduğu her şeyi ağzına götüren çocuğun, şekerdeki tadı, diğerlerinden ayırt edici amaçlı öğrenmeye dönüşmesi gibidir. Bir yandan yeni buluşlarla, Ya da buluşu geliştirerek, yaşamını üretirken kendine zaman bolluğu sağlıyor, bu zaman bolluğuyla onun yaşamını, davranışlarını anlatan hal şekilsel hareketlerden, ritüeller doğuyordu. Dil olguları kendini gösterdi.

Artık sanı ve kanılarını, grup yaşamına aksettirebilecek zaman içinde, kendini bu alanda üretmeye de başladı. Toplumsal yaşayış bu inançsal oluşumları dinleştirdi. Toplumsal yaşayış, nasıl bir hünerli emeğin komün birliği değiştirdiği yapı ise, dinde bu uzluk hüner değişimli yapının okunup, insanın halksal, bireysel yaşayışında, kendini halka, halkı kendine katacağı sosyal var oluşa, bir eklemlenme kılışıdır. Din bunu evrensel oluşuma katan, bir kılgıyla yapılanıp, evirilmenin sancı ve yapılaşmasıdır. Yani din toplumsal gelişme ile temeldeki eğilimin, sosyalde yaşamı üreterek, evrene katılma eğilimleşmesidir.

1-İnançlarda bile, yapının öncesi idi. Kanı ve sanı olarak mana algılaması ile. 2-Yapının kendisi idi, yapının içine kendini ben merkez olarak koyuyor, her şey kendisinin ekseninde dönüyordu. 3- Sorunda kendisi (yapı) idi. Madem kötü davranışta başına bir hal geliyor Ya da bir belada iken kurtarılıyordu. Öyle ise, sorun kendisi ve davranışı idi. 4- Davranışını nesnel yaşam belirliyordu. 5- Çözümde kendisi (yapı) idi. Sadaka vererek, yardımda bulunarak iyi saydığı edimleri yaparak, kötü edimlerden kaçınarak, hatta manayı saygılaşarak, bu, ben merkezli hoşlanmayı, yapılanışı sürdürmeli idi.

Bu da, değişen yapı ile değişen davranışlara uygun, değişen inançsal cevaplar bulmakla olurdu. İnanç kendisinin hem sorunu hem çözümü olmalıydı. Nasıl yapının kendisi olur ve olabilirdi? Yaşamdaki organizenin, okunmasını tutumlayıp, halk yaşamına inançları çeşitli biçimlerde kullanarak yön veriyordu. Grup bağlılıkları ortaya çıkıyordu. Ne gruplar, ne yaşam ilişkilerini okuyuş, bir türden değildi. Bu da maddi yaşam gibi çok yönlü idi.

Yararlı zararlı, şurup zehir, olabiliyordu. Gelişmenin ırasına uygundu. Diğer nedenlerle beraber, inançlar da sanata insanın var oluş okumasını katıyordu. Hala somutun etrafında örgüleşmeli idi. Bu sanatı pratiğe döndüren bir okuma değil, saltın(Tanrı'nın) somutunu içsel gören kişisellikti. Tabiri caizse çiçekten önce çiçeğin kokusunu duyma idi. Tabi bu çiçek var olan gizlenmiş olan ama koku ile kendisini ele veren cazibe, çekeyde, bu kokuyu var edişti.

İyide çiçekten önce çiçeğin kokusu olur mu?

Halk uygulamaları, aile içi anlamalardan tutun da, gelenek, töre, batıl anlamalar, dinler, mistik yapılanmalara değin, yarar zarar, ekseninde inançlaşıyordu.

İnsanın anlama ve yorumlamaları farklı idi, inançları da farklı olmak zorunda idi. Bir inanç diğer inancı önce benimser, sonra nicelenerek ayrışır. Onu dışlayarak hem gelişir, hem onun yerine kendini koymak isteyerek, yer edinme sağlar, karşıyı gücü yeterse yok eder. Bu açıktan çatışmacılıktır. İnançların temel ırasıdır. Kötü gibi ise de gelişmesi için çok temel ve doğal yasaya uygun, kendini yadsıma ilkesine göre davranıyor. Bu iki neden1- Çeşitli inançların olması zenginlik ve gerekliliktir. Ama yaşaması için bir şey lazım. 2-Var oluşun temeli çatışmadır inançlarda bunu özüne almıştır. İyide, çatışma yenişemediği zaman ne olacak? Cevap; Hoşgörü olacak. Çeşitli inançların yaşaması içinde hoş görü olacak.

Demek ki hoşgörü de yapının içinde çıkan ve yapıyı koruyarak geliştiren bir zorunlu, halksal inançsal dinamik tutumdur. Zorunluluğu kötüyü, alt edilebilme olasılık ve riskini göze almış olmasıdır. Kendi çatışmayı kazandığı sürece sorun yoktu. Ya kendi yenilir, yok olma ile baş başa kalırsa? Farklı inançları destekler görünmesi kurnazlığıdır bu' Hem onlarla çatışarak yayılma istidadı göstermesi, hem de, karşı tarafın kendisini alt ederek, kendisinin yerine yayılmayı sağlar olacağını düşünmesi ve kendinin yok oluşa gitmemesi için, hoş görüyü dayatıyordu. Daha başlangıçta, sırtına sarması gereken, bir ileriyi görme benimsemesi idi hoşgörü. Ta ki, en güçlü kendisi olana dek.

Hoşgörü; benmerkezci insanın ileri görüşle kendini, kendi inancıyla var kılışıdır. İnançların geliştirici dışsal yanı olmasıdır. Hoşgörü kendi inancının da iç nedeni olmakta. Bu iç neden içsel niceleniş olur iken, dışa ise bir tepki koyuştur. Hoşgörü farklı var kılışların uzlaşması iken, bu farklı var oluşların da çatışma temelidir. Bu farklı kılışlar olmasa çatışma da, zıtlıkta olmayacak kendi de gelişemeyecekti. Hoşgörü çatışmanın yenişememe gibi durumunun da uzlaşma belirtisi olaraktan görünecekti. Yani hoşgörü, bir çeşit bin bir surat olup çıkacaktı. Bürülü ırası ile inancın eytişimi olacaktı. Uzlaşı ve çatışma, hoşgörüden çıktığı gibi, kendisi içsel zorunluluk, dışsal zorunluluk olup; kendi kendini ortaya serişle, bağımlı bir gerekme de olacaktı.

Sürecek 10

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 22.6.2008 13:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mücella Pakdemir
    Mücella Pakdemir

    Sürecek demişsiniz ama ben bunu anlayamadım. Öz fikriniz nedir? Yani Yaratan aslında yok mu? İnsanların icadı mı? Halksal yaşayış ( ki bu terim bana deforme edilmiş geldi) ile toplumsal yaşayış nasıl farklı oluyor. Sürü halinde bir şeyden anlamayan bir yığın insan (halk) var ve aslında bunlar (toplumunuzda)olmasalar daha mı iyi olurdu.
    Hamiş ekleseniz iyi olurdu benim gibi anlamayanlar için.

    Cevap Yaz
  • Fırat Sırtlan
    Fırat Sırtlan

    çok güzel bir yazı paylaştığınız için teşekkür ederim...SAYGILARIMLA...Fırat Sırtlan

    Cevap Yaz
  • Selahattin Bakır
    Selahattin Bakır

    Yüreğinize sağlık kaleminiz daim olsun saygı ve selamlarımla

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Bayram Kaya