Bir inanç ister Musevilik, ister İsevilik, ister Mazdekilik, ister Hinduizm, ister Zerdüştî’mi olsunlar. Her biri oluştuğu dönem ve zamanın gelişmişlik düzeyi olan güncelliğin düşünce mantıklarıyla ve gelenek görenekti bilgileriyle, dünyayı yorumlayıcı ve dünyayı yaşantı aşıcı bakış tarzlarıyla, birer kopya kalıp oluşmuşturlar. Bu nedenle inançlar, daralan bir mantıktırlar.
Kalıp olmaları, genel olarak tartışma ve uzlaşma var etmemeleri, içinde muhalefeti barındırmaması hele dini inanma oluşla bir harfinin bile değişmemesi, karşı gelinmemesi basınçlarıyla tam bir otorite ve diktatörlüktürler. Sonuçta inanç; insanların yarar zarar oluşla kullandıkları bir sosyalci avatar yapılaşmadırlar. Oysa birlik düşüncesi karşıtların (olumlama ve yadsımanın) birliği ya da tekliğidir.
Bu dar donmuş hal kalıplarıyla ne zamanımızın hal çaresidirler. Ne de şimdiki öznelliğin düşünce mantık kalıbıdırlar. Bütün düşünce devinimlerini; deve hareketlerinden örneklerden çıkaran düşünce felsefesiyle; günümüzdeki düşüncesini evrensel devinmenin işleyişinde, iyon devinmeli kuantumdan çıkaran düşünce ve mantığın düşünce inanç felsefesi, aynı olur mu?
Hangi inanç olursa olsun, düzeyleri bağlamında ve geleceği taşımamaları bağlamında dar mantıktırlar. Bu darlığın şimdilik iki neden sel özelliğini söylemek konunun anlaşılıp yorumlanması bağlamında inancı yetilerimiz konusunda yeterli olacaktır, kanımca. Birinci neden tarihselliktir.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman