İNADINA YENİK DÜŞENLER
Vahyin Mekke sokaklarında inanan Mü’minlerin gönüllerine ulvi bir serinlik verirken, Kur’an hakikatleri de rahmet olup yüreklerde yeşillenmekte, maruz kaldıkları tüm sıkıntıları da bu aşk ile bertararaf etmekteydiler.
Mü’minlerin bu rahatlığı o dönem müşrikleri hayli rahatsız etmekte, bu dinin gelişmesini ve yayılması engellemek için akla hayale gelmeyen tedbirlere baş vurmadalardı.
Kur’an’ın söylemleri karşısında aciz kalanlar, “Haydi siz de bütün tanrılarınızı da yanınıza alarak bir suresini; olmadı bir ayetini meydana getirin” meydan okumasına karşılık, çaresiz kalmışlardır. Bu çaeesizlik onları saldırıya geçirmiş, söze güç yettiremeyenler, güç ile sözü etkisiz haline getirmeye başlarlar. İslam tarihi bu zulmün misalleri ile doludur.
Birde Peygamberlik vasfını Hz. Muhammed’e yakıştırımayanlar var ki. Ben dururken oda kim oluyormuş. Elçilik görevi gelse gelse ya bana, ya da benim gibi bir iki kişiye gelmesi gerekir. Muhammed gibi bir öksüze, bir yetime, malı ve gücü olmayan birine niye gelsin diyen birileri hep olmuştu.
İşte bunlardan bir tanesi de Velid Bin Mugire idi. Zenginliği dillere destandı. Hem Mekke hem de Taif’te ciddi mal varlığı vardı. Evlatları, atları, zinetleri hasılı dünya için ne gerekiyorsa Velid’de mevcuttu. Bunun yanında o günün enteli idi. Şiirden anlar, sihiri bilir, sözü geçer, lafı dinlenir birisiydi Mekke’de. Ama neden ona gelmemişti Peygamberlik. Bekliyorlardı zaten. Mekke halkının ekserisi ona geleceğini umuyordu.
Tabiki Rabbim bu görevi isteyene değil, istediğine,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta