İn cin sevişiyor simsiyah tenhalarda
Öldürmekten yılmış bir bıçağın kokusu siniyor çığlıklara
Darağacında koyu pişmanlık renkli bir dudak asıyor kendini
Ayıpların hepsi adam olmuş – bir tek ruhu kalan çarşaflarda
İşte bakın tam bu esnada – tam bu esnanın göbeğinde
Bütün kuklalar soyunmuş koşuyor kıyamete
Nasıl da yıkılıyor duvarlar gözyaşlarıyla
Ağaçlar nasıl da gömüyor toprağa kendilerini
Nasıl da yılmış yıldızlar – karanlığı ödünç alarak
İşte bakın aylar nasıl da karışmış birbirine
Nasıl da göz altları morarmış sebepsiz sevmelerin
Öyle derinleşmiş işte göz çukurları – içine yalancıların düştüğü
Tam bu esnada
Küçücük – yumuşacık – körpecik bir el
Göğün bakire perdesini kalbine doğru çekiyor
Görüyor musunuz?
Nasıl da kanıyor sonsuzluk
Nasıl bir utanç yağıyor dokunduğumuz topraklara
Sivri – çok sivri hezeyanlar batıyor göğüslere
Görüyor musunuz? – hiçbir tomurcuk kibirle sulanmaz artık
İşte o esna – bir huzurlu bir yaprağın üzerinde artık
O hiç doğmamış el bir kez daha oyuğunda
Geceyle gündüz sevişerek çözüyorlar düğümlerini
Yıldızlar sadece üşümemek için giyiyorlar karanlıklarını
Aşk bir kez daha çizdiriyor kendini tarihine
Şimdi bu şiire bir şahit lazım – o el dışında
Hiç görmediği bir büyüye inanacak kadar düşçül biri mesela
O eli düşler düşlemez bir şiiri bile yarım bırakacak biri...
Kayıt Tarihi : 15.3.2010 15:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!