Korkuluklarda asılıdır ömrüm
Dur! diyenim yok
Çarşaf gibi sularda ölüm
Kimsenin haberi yok
Bir çığlık duyulur semada
Rıhtımlarda soluklarken hasret kokan denizi
Kayıklara çarpan dalgalar getiriyor mendilini.
Rüzgar ırak okyanuslardan kaçırdı sesini
Ben anlamazken o eski aşıkların dilini.
Cenge tutuşmuş bulutlarda melekler
Eski zamanlardan yadigar
Keşkeler, pişmanlıklar.
Eski dostlardan kalan
Sade bir selam var
Ben payitahtına revan olmuşum
İhtişam-ı çehrene giriftar olmuşum
Sanki hak için değil de sen için doğmuşum
Zülfüne bahtımı bağlayıp can bulmuşum
Bülbüller nasıl tanışır? Ne deyince kaynaşır?
Çalı çırpıdan yuvaları, ama ne saadet
Her sabah aynı şarkıyı edinmişler âdet
Dinlerim onları, ama ne meftuniyet
Adım adım yürüyorum uçurumlara
Bir yelin savurduğu yaprak gibi
Korkuyorum yok olmaktan
Dostumun yaktığı eski yaprak gibi
Güneşi arkana almayı kabul ettiysen
Gölgene basmadan koşamayacağını bilmelisin
Çiğnenmek istemiyorsan gölgelerini dahi silmelisin
Âşık olduğun biraz toprak biraz su
Bitti bir gün daha
Dün gitmiş, yarın meçhul
Şimdi denen an vardı elimde
Ah derken o da yok oldu
Hayallerin üzerinde yükseliyor dünyalar
Seni çöldeki kumlardan sordum
Bilmem ne kadardır kumlarda susuzum
Ne zaman düştüysem dizlerimin üzerine
Sen belirdin kumlardan saraylar içinde
Hayalin gözlerimden gitti
Dile düşmeyen bir nutka hasretim
Vakur bir sükûtla dönerken semazen
Neyzenin elinde ki kamışta matem
Hüznün dili dokuz boğumdur bazen
Göze gelmeyen bir surete hasretim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!