Bir oyunla başlamıştı her şey. Küçük bir oyundu. Zaman öyle yaklaştırdı ki ikisini birbirine... Ada yüreğine kilit vurmuştu yıllar öncesi,Ayad hiç tatmamıştı ilk aşkından sonra bu duyguyu.bir çiçek diktiler yüreklerine,büyüyüp kok salacaktı,çiçek açacaktı bir gün.Öyle bir aska bedellenmislerdi ki sonu korkutuyordu onları.Ama hiç belli etmiyorlardı birbirlerine.uzun uzun bakıyorlardı,uzun sessiz sözcükler yazıyorlardı.öyle bir ask yasadılar 1 yıl dediler.Söz verdiler 1 yıl sonra dokunacaklardı birbirlerine,1 yıl sonra koklayacaktı Ada Ayad’ı,1 yıl sonra öpecekti Ayad Ada’yı...Koca bir yıl geçti..Sevda sözcükleri havada uçurtma oluyordu,gidiyordu sevdiğine..aralarında kilometreler vardı.Ama öyle büyüktü sevdaları.bir gün canları yanacaktı.ölümüne dediler.Cıktılar sevda yoluna.ellerinde mavi güller,Ada’nın hırcın saclarını bıraktılar rüzgara,el ele cıktılar yola.olum yoluna...Hiç tedirgin değillerdi.Yürüyorlardı karanlık yolda...Işık yoktu.dolunayda kaybolmuştu bulutların arasında... kalplerinin atışları çınlatıyordu ortalığı.Ada’nın gözleri aydınlatıyordu önlerini,yürüyorlardı...suskundu ikiside.şehre yaklaşmışlardı.Bir kasabadan sonra şehre gireceklerdi.Biraz ilerde bir gölge gördüler...iyice yaklaşmışlardı çınar ağacının altında oturan adama..Selam verdiler,o Azra Dede'ydi tanıdı Ada birsey söylemedi Ayad’a...Yolu sordular Azra Dede'ye.Şehre nasıl gideceklerdi? Tarif etti Azra Dede 'bu yolu takip ederseniz çok uzun.ama şuradan giderseniz kestirme,yalnız pek tekin değildir.'dedi.birbirlerine baktılar Ada ile Ayad.O kısa yolu tercih ettiler.zaman kısıtlıydı.Azra Dede ikisinin ellerini tuttu 'korkmayın siz kazanacaksınız'dedi.Şaşırdılar yola koyuldular.Uzaklardan kurt sesleri geliyordu,sessizliğin ortasında iki yalnız yildiz gibiydiler…Ada durdu...'seni çok seviyorum bunu biliyorsun...benim mabedim,sığınağım,gizli bahçem oldun.mehşerde de sana sesleneceğim..seni hep sevecegim'dedi ve yere yığıldı.Son kez baktı sevdiğinin gözlerine,kapattı gözlerini..Ayad şaşkındı,sarıldı Ada’ya 'beni bırakmayacaktın hani aşkım,ölüme birlikte gidecektik,ikimizi vuracaklardı,ikimiz el ele ölecektik hani? Uyan Ada beni yalnız bırakma nolur uyan'diye haykırdı...Ada duymuyordu artik onu...yankılanıyordu haykırışı..Aldı Ada’yı kollarının arasına,bir tüy gibi hafifti..Yürüdü Ayad...Uzun bir yoldu geri dondu kasabaya,Azra Dede'nin yanına,ayni yerde oturuyordu Azra Dede,elinde mavi bir gül vardı.Yaklaştı Ada’nın hırçın saçlarına takti gülü.Ayad şaşkındı 'bende ölmek istiyorum,benimde canımı al,onsuz yasayamam 'dedi.
Azra Dede; 'sen Ada için yaşamalısın,onu varlığında sevdiğin gibi yokluğunda da sevebilmelisin,gerçek sevda yan yana olamamaktır,bu ask seni yaşatacak,onsuz yaşayacaksın.Bu sana Tanrı'nın mükafaatı..Kimseye böyle ask nasip olmaz evladım' dedi.ağlıyordu Ayad.Orada o çınar ağacının altına gömdü Ayad’ı.Bırakmak istemiyordu kara toprağa sevdiğini ama çaresizdi.Gitti çok uzaklara.hayalini kurdukları evi yaptı bir dağın tepesine,meyve ağaçları dikti. O günden sonra kimseyle konuşmadı Ayad, lal olmuştu artik..1 yıl geçmişti aradan Ada’nın öldüğü gündü..Penceresine beyaz bir güvercin kondu çiçeklerin arasından öylece bakıyordu Ayad’a..Bir ses duydu derinden…Ada’nın sesiydi bu; 'bana gel aşkım üşüyorum gel artık' diyordu ses...deli gibi yola koyuldu Ayad.O çınar ağacına gitti.Ada'nın mezarının üzerinde mavi bir gül açmıştı.Ağladı...Ağladı...Çıktı kayaların üzerine 'geliyorum aşkım 'dedi bırakıverdi kendini sonsuz boşluğa.hırçın deniz aldı onu dalgalarının arasına..Kayboldu..Ada’sına gitti Ayad..
Azra Dede belirdi Kayalıklarda 'dillere destan bir efsane daha yaşandı bitti. Gerçek dünyada mutlu olacaksınız, hiç ayrılmayacaksınız çocuklar' dedi.
O günden sonra mavi gül imkânsız aşkı simgeler, maviler ateşten gömleği giydirdi mi bir kere çıkaramaz sevgililer...
15.08.2008–04.09.2008
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla