yaşamı baştan çıkaran ölüm
üstünde geceliğiyle gelir
dudağında can alıcı bir öpücük
yazısız bir mezar taşı kalsın benden geriye
nasıl olsa yazacak bir şey kalmadı
tanrım konuşamadık seninle
denize doğru uzanan
düşlerin patikasında
rüzgarda dağılmış aşkları
çoktan bıraktım ardımda
kıyısında taş sektirdiğim denizler
sürükleyin beni
denize açılmış bir çocukluk
bir büyülü akıntının içinde
sonradan uzağa koyulan
yaşamın bakışları arasında
bir kıyıda unutulan
bitimsiz düşler eşliğinde
gözlerinden esrik
yalpalarken ömrüm
sürgünden dönmedi aşk
oysa ellerinde sevda lekesi hala
yaz görümlüğü mü ister vuslat
gün sayarken kalbim sana
kısa aralıklarda yaşanan bir tebessüm
ne kadar saklardıki saf bir çocukluğu
deniz çekildi masadan
son kartını koyarken masaya kader
sessiz bir gece doldurdu gözlerimi
bir soğuk indi kente
bir kısa yaşam parçası
üzerinde acının durmadığı
yüz çizerdik güneşe mesela
düş toplardık sabahları
dizlerimiz kanardı en fazla,kalbimiz değil
beyaz bir zırhla kaplı çocukluğumuz
gecenin karanlığında bir ömür
denize çıkan sabahların yokluğu
gözümü alıyor yaşamaktan
düşlerin üstüne çöken bu sis
ölüme yatsa bu uyku
bir iç kanama kadar sessiz
dökülür içime
ne varsa güzden yana
kapanır sürgüleri bir bir düşlerin
uyanır yüreğim
ölüm kokulu bir sabaha
kurulu bir hüzünmüş herşey
kesin gidiş kuşları
kanat çırparken yüreğimde
elimde kaldı unutma çiçekleri
ölü tadında düşlerim
bir çocuk kadar tedirgin
akşam karanlığına kalan
sırat kadar keskin bir acıyla biledim hüznümü
sağarmayan yaraları çoğaltır her düş oysa
saflığı gitti çoktan herşeyin
hani kurutulmuş çiçekler vardı ya ,
defter arasında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!