Merhametin eline sığınıyor bir balık
Rize puslu, Rize kış, Rize parçalı bulut
Gar ana baba günü, mahşerden kalabalık
bak nasıl da yeşeriyor topraklar
santrallerin göğü karalayan dumanına inatla
yanık kömür kokusuna karışmış
papatyaların keskin kokusu
ve tarlalarda hâlâ eski geleneğe özlemle rençber izleri
gitmeli diyor ayaklar
istavritlerin ömrü bir oltadaki pusu
midyelerin telaşı incilerini döküp
ağları parçalayan bir balığın korkusu
F ırtına hafiften sarmış denizi
Balıkçı teknesi sallanır durur
Kasvetli bir hava yakar genizi
Sabah tüm tekneler sahile vurur
Fırtına hafiften sarmış denizi
İs vuruyordu göğe şımarınca bir yüzüm
Loş bir geceden dönen çıplak ayaklar vardı
Yıllanmış şişelerde tazeydi hala üzüm
Aşkı tatmayan diller ancak ondan tadardı
Sigaradan yükselip kayboluyordu özüm
Yıllanmış şişelerde tazeyken hala üzüm
Dudaklar mühürlü,boğazım düğüm
Akıp gitsin zaman diye beklerim
Bir anlık kurtuluş,beklenen ölüm
Dur bakalım sabret be Allah kerim
Özlenen ya ölü ya gurbettedir
Açık kapılı zindan etrafı tel örgüler
Ne prangalıyızdır ne elde kelepçeler
Tutsağız özgürlüğe bazen özgürlük bize
Hatta silah verdiler zindanda elimize
gözlerinde aksı tüm yıldızların
parlaklığı dehşet kokan geceler
ıslak bir yaprağıydı kirpiklerin
kuytularda mahsun orman ağacının
seni özlemek çetin kışta
karlara batarcasına
Beyhude geçti hep verimli çağlar
Yeşermeden soldu biçare bağlar
Bir müjde bekliyor bu genç dimağlar
Kalplerde parlayan umut sönmeden
Ver yüzüncü yıla yüzbin öğretmen
sırılsıklam kör gece
kirli parmaklarıyla sigara saran adam
ve kibritinin kavında parlayan yıldız
dedi hiç birşey yoktur ölüm kadar apansız
yalnız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!