İLYAS’IN SİNEKLERİ
İlyas küçük bir kasabada yaşayan yoksul ailenin çocuğu idi. Liseyi birinci olarak bitirdi ama yoksulluk yüzünden üniversiteye gidemedi. Askere gitti. Sonra iş için bir çok kapıya baş vurdu. Bu arada kasabanın nalbantı olan babasını da kaybetti. En büyük çocukl olduğu için anesi ve üç kız kardeşine bakmak yükümlülüğü altına da girmişti. Sonunda iş için başvurduğu Devlet Demir Yolları’ndan onu dünyanın en mutlu insanı yapan haber geldi. Başvurusu kabul edilmişti ve işe alınmıştı. Artık kasabanın tren istasyonunda hareket memuruydu. Bu haberi aldığında ayakları yerden kesilerek annesine müjdeyi verdi. Artık resmen devlet memuru olmuştu. Annesi Meryem’e “ Ana ben istasyonda hareket memuru oldum. Artık bir işim var, artık devlet memuruyum, artık maaşım var” diye müjde verdi. Bu haber Meryem’in duyabileceği en güzel haberdi.. Artık İlyas devlet memuru maaşı alacaktı. Evdeki yoksulluk bitecekti. Kardeşleri münevver, Hatice ve Fatma’nın okul masraflarını karşılayabileceklerdi. İlyas’ın alacağı maaş hepsine yeterdi. Zaten iki odalı bir evde yaşıyorlardı. Bu sevinci aldıkları yarım kilo etle yaptıkları yemekle kutladılar. Çoktan beri evlerine et girmiyordu. İlyas çok mutluydu. Artık devlet memuruydu, bir işi ve maaşı vardı. Tren istasyonunda resmen hareket memuru olan İlyas’ın artık üniforması ve şapkası vardı. Annesi Meryem oğluna general olmuş gibi bakıp gurur duyuyordu. Bununla da kalmayıp komşulara hava atıyordu. İlyas eve üç somya daha aldı. Böylece her kardeşi ayrı yataklarda yatıyordu. Kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma çok mutluydular. İlyas da aile reisi olabilmenin mutluluğunu yaşıyordu. Lise son sınıfta okuyan Münevver sınıf arkadaşı Salih’e aşık olmuştu. Salih’de Münevver’i seviyordu. Orta son sınıfta olan Hatice ve ilkokulda olan Fatma da çok mutluydular. İlyas annesi Meryem ve kardeşlerinin bütün ihtiyaçlarını memur maaşı ile karşılamaya çalışıyordu. İlyas ile bütün aile fertleri hayal edemedikleri mutluluğu yaşıyorlardı. Annesi Meryem ve kız kardeşleri bir süre sonra İlyas’ın da mutlu olması gerektiğini düşünerek İlyas’ı evlendirmek istediler. İlyas’ın aklında hiç böyle bir düşünce yoktu. Meryem, annelik görevi iç güdüsü ile oğluna kız bakmaya başladı. Cahil Meryem üniforma giyen oğlu İlyası gözünde çok büyüttü ve kasabadaki kızları beğenmez oldu. Şehirden kız bakmaya başladı. Dolmuşa binip kasabaya gidiyor ve oğluna kız bakıyordu. İlyas’ın bundan haberi yoktu ama kız kardeşleri bunu biliyorlardı. Onlar da ağabeylerinin mutlu olmasını istiyorlardı. Anne Meryem sonunda şehirde çok güzel bir kız gördü. Evine kadar izledi. Bu kız şehirdeki yoksul bir mahalle bakkalının kızıydı. Sordu, soruşturdu. Kızın adı Ganimet’ti. Kasabaya döndü ve İlyas’a artık evlenme zamanının geldiğini söyledi. İlyas bu yükü kaldıramayacağını ve daha erken olduğunu söyledi ama annesine dinletemedi. Meryem oğluna Ganimet ile evlenmesi için ısrar ediyordu. İlyas evlenmek istiyordu ama diğer taraftan sorumluklularını ve kardeşlerini düşünüyordu. Kafası karıştı. Kardeşlerine danıştı. Kardeşleri de anneleri gibi İlyas’ın mutlu olmasını istiyorlardı. İlyas annesi Meryem’in zoru ile şehre gitti ve mahalle bakkalı Mustafa’nın kızı Ganimet’i gördü ve ilk görüşte aşık oldu. Ganimet İlyası gördü ve olabilir dedi. İlyas’ın annesi Ganimet’i babasından istedi. Bakkal Mustafa Ganimet’i verdi. İlyas çok sevindi. Maddi durumları elvermediği için hareket memuru İlyas ile bakkal Mustafa’nin kızı Ganimet basit bir dini nikahla evlendi. İlyas karısını alıp eve geldi. Gerdeğe girerken zorlandılar. O gece ev sakinleri komşuda yattılar. Ganimet ilk gerdek gecesinde mutlu olmuştu ama böyle bir ev beklemiyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı. Şehirden kasabaya gelin gitmişti ve umduğunu bulamamıştı. Belki İlyas iyi kocaydı ama üç kız kardeşi ve annesi ile iki odalı evde yaşamak gerçeğini kaldıramadı. Şehirli edası ile kasabaya gelin giderken daha fazlasını bekliyordu. Hayal kırıklığı içindeydi. Kaynanası Meryem ve görümceleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın sevgi dolu yaklaşımları ona batıyordu. Zamanla mutlu olmadığını düşündü. Ganimet çok güzel bir kadındı. Kasabanın kaymakamı, Belediye Başkanı ve ileri gelenlerinin dikkatini çekmekte gecikmedi. Her akşam iki odalı evlerinden misafir eksik olmuyordu. Kasabanın ileri gelenleri adeta sıraya girmişlerdi. Gelenler elleri dolu geliyorlardı. İki odalı fakirhanede adeta bolluk yaşanıyordu.
Bütün aile mutluydu ama, tren istasyonunda hareket memuru yoksul İlyas bu ilginin kendisine olmadığını biliyordu ama bir şey söyleyemiyordu. Bütün bu ziyaretler çok güzel karısı içindi. Bakkal Mustafa’nın kızı Ganimet bunun keyfini yaşarken İlyas çıkış noktası arıyordu. Düştüğü durum boğazına sarılıyordu. Çaresizlik içindeydi.
İlyas aldığı maaşla ailesini kıt kanaat geçindirmeye, kız kardeşleri Münevver, Hatice ve Fatma’nın eğitim giderlerini karşılamaya çalışıyordu. Meryem oğlunun hep yanında oluyordu. Aza kanaat eden insanlardı Bu arada Münevver liseyi bitirdi. Salih Münevver’i İlyas’tan istedi, İlyas kardeşine sorup Münevver’i verdi.Kız kardeşini evlendirmek için İlyas’a para lazımdı. Bu nedenle masrafları kısması gerekiyordu. Gelen misafirler rahatlatıyorlardı ama İlyas bu misafirlerden çok rahatsızdı. Ganimet’in aileye katılması ile bütün düzenleri bozuldu.
Hatice ile Fatma’nın okul müdürleri ve öğretmenleri de “Veli toplantısına yengeniz Ganimet Hanım gelsin. O şehirli, bizi daha iyi anlar.” Diyorlardı. Amaçları Ganimet’i görmekti. Halbu ki Ganimet ilk okul mezunuydu. İlyas fazalasıyla bunun farkıdaydı. Ganimet güzelliğinin ve gördüğü ilginin fazlasıyla farkındaydı. Bir süre sonra yaşadığı şartlardan şikayet etmeye başladı. Kocasını, kocasının ailesini, yaşadığı evi beğenmez oldu. Artık iki odalı evde bu kadar insanla yaşamak istemiyordu ve başka eve çıkmak istiyordu. İlyas çaresizlik içinde idi. Kasabanın zengini Ali’de Ganimet’e aşıktı. Zengin ve yakışıklı Ali, Ganimet’i her gördüğünde “Sen yeter ki iste ben senin için her şey yaparım, seni çok istiyorum.” Diyordu. Sonunda Ganimet, Ali’nin isteklerini kabul etti ve Ali ile gizli gizli buluşmaya başladı. Her buluşmada Ganimet yaşadığı ortamdan şikayet ediyordu Ali ev kiraladı ve döşedi. Ganimet’e “Ayrı ev istiyordun, al sana ev.” Dedi. Ganimet evi çok beğendi ama bunu İlyas’a nasıl anlatacaktı? Ali izahı da hazırlamıştı. Ganimet, İlyas’a babası Mustafa’nın ev tuttuğunu ve döşediğini, bundan sonra masraflarını de babasının karşılayacağını söyledi. Ailesi ve karısı arasında kalmaktan bıkan İlyas bu teklifi kabul etti. İlyas ile Ganimet ayrı eve çıktılar. Ganimet’in ve Ali’nin istediği olmuştu. Artık İlyas görevde iken Ali rahatça Ganimet ile buluşabiliyordu. Ganimet’e sulananlar da artık Ganimet’in, Ali’nin metresi olduğunu bilerek bu emellerinden vaz geçtiler. Bütün kasaba bunu biliyordu. İlyas bir şeylerden şüpheleniyor ama çözemiyordu. Kayın babası bakkal Mustafa’ya bunu sormayı da kendine yediremiyordu. Ganimet bir süre sonra hamile kaldı ve nur topu gibi bir kız çocuğu doğurdu. İlyas kızına annesinin adını koymak istedi ve kızın adı Meryem oldu. Dünya İlyas için kabus olmaya başlamıştı. Devamlı olarak kulağına duymak istemediği dedikodular geliyordu. Karısının doğurduğu bebeğin bile kendinden olduğundan emin değildi. Annesi Meryem ve kız kardeşleri mahallede ve okulda yayılan dedikodularla aşağılanıyorlardı. Meryem bebeğin babası kimdi? İlyas içine düştüğü durumun parasızlılık yüzünden olduğunu biliyordu.. Paraya ulaşmanın, mutluluğun ve gücün kapısını açtığının farkına varmıştı... Çaresizdi, tren istasyonunda basit bir hareket memuru idi. Aldığı maaşla bu engeli aşamazdı. Bir taraftan kardeşleri ve annesinin giderleri, diğer taraftan karısının bitmek bilmeyen istekleri..Aldığı maaşla bunu karşılayamamanın imkansızlığı içinde çare aradı. Her türlü şans oyunu oynamaya başladı. Piyango, sayısal denedi ama fayda etmedi.Bir televizyon kanalında yayınlanan “Milyoner” adlı yarışmayı gördü. Bu yarışma bir bilgi yarışması idi. On soru soruluyordu. On soruyu bilen yarışmacı bir milyon kazanıyordu. Dokuzuncu soruyu ya da onuncu soruyu bilemeyen yarışmacı eleniyordu. Yani hiç para kazanamıyordu. İlyas kaderini değiştirmek amacı ile bu yarışmaya katılmak kararı verdi. Katılmak için başvurdu, sonra mesai saatlerinden arta kalan zamanlarda eve kapanıp kitap kurdu oldu.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
kutlarım üstad
NE SAKA AMA.....TEBRIKLER
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta