Bir gülücükte, dudağının köşesindeki kıvrım olabilmek
Saç tellerinde ölebilmek
Urgan edebilmek sevgini boynuma
Yüzündeki ifadedir, sana sevgim
Gözündeki şaşkınlığın nefretidir
İçindeki düşüncedir, kızgınlığında
Kahvehane nefesli insanların şehri
Bu şehir.
Gerçeklerin öldüğü, yalanların doğduğu şehir.
Kibar beyfendilerin, türk filimlerinde kaldığı,
Kibarlığın nonoşluk olduğu şehir
Bu şehir.
Bir yarım kadar bütünsün
Herhangi birisi kadar salak
Bir hayal kadar gerçeksin
Nasıl istersen iste yaşamak
Bir umut kadar, hayat
Bilmiyorum, seçtimmi hayatta var olmayı
Bilseydim seçer miydim aceb hiç var olmayı
Köşede can çekişip köpek gibi ölemediğimi
Bildiğim halde bilmemezlikten dahi gelemediğim
Yokluk kadar derin olmak ama kaplayamamak evreni
Nokta kadar küçük olup hiç bir kalıba girememek
Alaca-karanlık
Güneş batmış ufuktan,
Hava ılık,
Bir meltem esiyor
Alaca-karanlık
Sen, kutuptan kutuba kaçıyorsun,
Ben, gerçeğe koşuyorum.
Sen, yanlışın farkındasın,
Ben, doğruda coşuyorum.
İstanbul'da bir yağmur,
İsa'nın göz yaşları.
Ağlama büyük peygamber,
Hata benim, o güzel.
Limbus, ölümdür
Görmek, cinayettir
Dağların yıkılmasıdır, limbus
Evrenin çöküşüdür.
Varlığın yokluğudur
Yıldızların dökülmesidir
Eksiklik olmasaydı kusursuz mu olurdu varlık?
Yoksa kusursuzluk mu eksikliktir, der bir aydınlık.
En ince ayrıntıda ayağı takılan düşünce
İçinde evreni kaplayan noktalığı düşünce
Sen, tüm güzelliklerin kaynağısın, Aslı'sın
Sen, her saçın telinde bir ezgi, bir şarkısın
Sen, saçı leylî, yüreğimde büyük sancısın
Sen'i sevdim güzelim, Mevlâ'm bana acısın.
'Görelim Mevlâ neyler,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!