Selam Can Dostlar
Daha önce değindiğimiz konuları kısaca özetler isek;
İnsanın Yaradılış Gayesi
Nereden geliyoruz?
Dünyada işimiz nedir?
Gençlik, İhtiyarlık, Ölümü. Kabri, Berzah, Kıyamet, Haşiri ,Mahşer yeri (Arasat günü) ve Siccin işlemiştik.
Bu hafta yazımızın yeni konusu İLLİYYİN olacaktır
Nereye gidiyoruz?
Sorularına cevap bulmaktır.
İnsanın bu yolculuğu nereden başlar nereye kadar gider?
“O yolculuk ise:
1-Âlem-i ervahtan,(ruhlar âlemimden)
2-Rahm-ı maderden,(anne karnından)
3-Dünya
4-Sabavetten,(çocukluktan)
5-Gençlik
6-İhtiyarlık
7-Ölüm
8-Kabirden,(cesetlerin topraktaki yerleri)
9-Berzah,(ölenlerin ruhlarının kıyamete kadar kaldığı yer, tünel)
10-Kıyamet ve Haşir(dirilmek)
11-MAHŞER-(Arasat meydanı)(Diriltilen insanların toplandığı mekân)
12-Amel defteri-Siccin (Günah işleyenlerin amel defteri)
13-Amel defteri-İLLİYYİN (Sevap işleyenlerin amel defteri)
14-Amel Defteri ve Kiramen Kâtibi iki melek
15-Hesap günü
16-Mizan(terazi)
17-Sırat köprüsü
18-Cennet
19-Araf
20- Cehennem (sakar kırmızı ateş)denen bir uzun sefer-i imtihandır.
Bu sorulardan bu günkü konumuz 13.maddede yer alan İLLİYYİN veya İLLİYYUN olacaktır.
Dünyadan sonraki ahiret yolculuğumuz devam etmektedir.
İslam'a göre İLLİYYÎN ne demektir?
İLLİYYÎN
İyilerin amel defterlerinin bulunduğu yer anlamında Kur’an terimi.
Sözlükte “yükselmek” anlamındaki ulüv (alâ) kökünden türeyen ve “üst makam, yüksek derece” mânasına gelen illiyy kelimesinin çoğuludur (illiyyûn , illiyyîn).
Kur’ân-ı Kerîm’in bir sûresinde geçen illiyyîn iyilerin kitabının bulunduğu yer olarak zikredilir
ve bu yer yazıların kaydedildiği, ayrıca Allah’a yakın olan kulların müşahede ettiği şey olarak yorumlanır
İLLİYYİN
Yazılmış bir kitap vardır (orada) Mukarrap(yakınlaşmış) melekler ona şahit olurlar" (1)
Bu ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
*"İyiler elbette nimet içindedirler. Koltukları üzerinde oturup bakarlar.
Yüzlerinde nimetin sevinç ve parıltısını sezersin.
Onlara mühürlü, halis bir şaraptan içirilir ki içildikten sonra misk gibi kokar.
İşte yarışanlar bunun için yarışsınlar. O şarabın karışımı tesnimdendir.
*“Şüphesiz iyilerin kitabı “İlliyyûn” dadır.
İliyyûn’un ne olduğunu sen nereden bileceksin?
O, yazılmış bir kitaptır.” (2)
*"İyilerin kitabı (amel defteri) İlliyyûndadır.
İlliyyûn'un ne olduğunu sen nereden bileceksin?
Bir çeşme ki Allah'a yaklaştırılanlar ondan içerler" ( 3)
Bütün bu rivayetler, İlliyyûn'un, yücelik manasıyla olduğu kadar, müminlerin ruhları
ve amelleriyle de ilgili olduğunu göstermektedir.
İlliyyûnda bulunanlar ise mukarrap melekler ve ebrar (iyiler) grubuna dâhil müminlerdir.
İlliyyûn, fâcir(günahkar) kişilerin makamı olan Siccîn'in karşıtıdır, yani iyilerin makamıdır.
İlliyyûn'un ne olduğu hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.
Bunlardan bazıları şunlardır:
Dahhak, Mücahit ve Katade'ye göre:
**"Müminlerin ruhlarının bulunduğu yedinci göktür.
Dahhak'tan diğer bir rivayete göre:
**"Bu Sidretü'l-Münteha'dır; Allah'ın bütün emirleri oraya kadar varır. Derler ki:
"Ya Rabbi, bu kulun filandır."
Hâlbuki Allah o kulunu onlardan daha iyi bilmektedir.
Allah katından, o kulun azaptan emniyette olduğunu bildiren bir mühürle mühürlü bir emanname gelir."
Bir rivayet de şöyledir:
** Müminin ruhu alındığında, yani mümin öldüğünde ruhu göğe çıkarılınca göğün kapıları onun için açılır.
Melekler onu müjdelerle karşılarlar.
Onunla beraber çıkar, Arş'a kadar varırlar.
Arşın altından onlara bir sahife çıkar ve üzerine (kulun ameli) yazılır.
Kıyamet gününde hesaptan kurtulacağını belirten bir mühürle de mühürlenir.
Bu işleri mukarrap melekler görürler”(4)
Katade'den gelen rivayete göre;
**"İlliyyûn yedinci göğün üzerinde, Arşın sağ ayağı yanındadır."
Berâ b. Âzib, Hz. Peygamber (s.a.s)'den şunu nakleder:
**"İlliyyun yedinci kat gökte Arşın altındadır."
İbn Abbas (rr.a)'den:
**"İlliyyûn yeşil zebercetten bir levhadır, Arşa asılmıştır. Müminlerin amelleri ona yazılmıştır."
Bununla beraber İlliyyûn'un Cennetin yüce makamlarından birisi olması da mümkündür.
ibn Abbas'tan gelen bir rivayette:
**"İlliyyûn Cennettedir" denmektedir.
İlliyyun'un Arşla ilgili olması, Cennetle ilgili olmasını engellemez.
Surenin 22-28. ayetlerinin, ebrar'ın Cennetteki hayatını ve elde ettikleri nimetleri anlatması da bunu kanıtlamaktadır.
İbn Ömer'den rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurur:
**"İlliyûndakiler yerlerinden Cennete bakarlar.
İçlerinden birisi Cennete baktığı zaman yüzünün nurundan Cennet aydınlanıverir.
Cennettekiler: "Bu nur nedir?" diye sorarlar.
Bu soruya: Taat ve doğruluk ehli olan iyilerin yurdu İlliyyûndakilerden birisi baktı" (5)
diye cevap verilir
Diğer bir rivayette ise şöyledir:
**"Cennet halkı İlliyyûndakileri gökyüzünde parlak yıldızın görüldüğü gibi görürler" (6)
Müminlerin amelleri İlliyyûna nakledilir ve oraya yazılırken mukarrap melekler buna şahit olmakta, bunu görmektedirler.
İlliyyûn ehlinden olabilmek, Allah'ın hoşnut olacağı salih amelleri işlemekle mümkündür.
Ebû Umâme'den rivayet edilen bir hadiste
Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
**"Aralarında batıl ve lüzumsuz söz konuşulmadan bir namazdan sonra kılınan diğer bir namaz İlliyyûna yazılır" (7)
Yani bu iki namazın ikisi de ister akşam ve yatsı gibi farz olsunlar, ister sabah
ve kuşluk namazları gibi biri farz diğeri nafile olsun, aralarında batıl bir söz konuşulmadan kılınırlarsa,
mukarrap meleklerin İlliyyûnda yazılmasına şahit olduğu amellerdendir
***o zât(Peygamber efendimiz) onların mahbub-u kulûbu
ve mürebbi-i ervahı olsa;
elbette o zât, şu kâinatta tasarruf eden Rabb'in en büyük abdidir.
Hem ekser(çoğu) enva'-ı kâinat o zâtın birer meyve-i mu'cizesini taşımak suretiyle onun vazifesini
ve memuriyetini alkışlasa, elbette o zât, şu kâinat Hâlıkının en sevgili mahlukudur.
Hem bütün insaniyet, bütün istidadıyla istediği beka gibi bir haceti ki; o hacet ise, insanı esfel-i safilînden a'lâ-yı illiyyîne çıkarıyor.(8)
---(İzahı): Peygamber Fendimiz onların kalblerinin sesgilisi ve ruhlarının terbiyecisi olsa elbette o zat yani Peygamber efendimiz
Şu kainatta tasarruf sahibi olan Rabbin en büyük kulu,
Hem kainattaki varlık çeşitlerinin çoğunluğu o zatın mucize meyvesini taşımak suretiyle onun vazifesini
ve memuriyetini alkışlasa elbette o zat şu kainat yaratıcısı olan Allahın en sevgili mahlukudur.
Hem bütün insanlar bütün kabiliyetleriyle istediği ebedi yaşama arzu ve istekleri ve ihtiyaçlarıdır ki,
o ihtiyaç ise,insanı aşağıların en aşağısı denilen esfeli safilinden alayı İLLİYYİNE çıkarıyor.
*** “(Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah(hâssaten), va'lemû ennallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).” (9)
Yani: "Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar."
“Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe(deneme meydanı) ve imtihandır
ve dâr-ı teklif (Allahın emir ve yasaklarıyla sorumlu olan yer)
ve mücahededir.( (din uğrunda gayret gösterme)
İmtihan
ve teklif (sorumlu tutma) iktiza(gerekli) ederler ki, hakikatlar(gerçekler) perdeli kalıp, tâ müsabaka(yarışma)
ve mücahede(din için çalışma) ile Ebubekirler a'lâ-yı illiyyîne (cennetin en yüksek tabakasına )çıksınlar
ve Ebucehiller(Puta tapan İslam düşmanı) esfel-i safilîne(aşağılan en aşağısı olan cehennemin en alt tabakası) girsinler.
Eğer masumlar(günahsizlar) böyle musibetlerde(felaketlerde) sağlam kalsaydılar,
Ebucehiller aynen(tıpkı) Ebubekirler gibi teslim(imana gelme) olup, mücahede(din için gayret gösterme) ile manevî terakki(manevi yükseliş) kapısı kapanacaktı
ve sırr-ı teklif (sorumlu tutulma gizliliği) bozulacaktı.” (10)
---(İzahı):Yukardaki ayetin esas ana gayesi ve insanlardan istenen gerçek yaşadığımız ve bir maksat için getirildiğimiz bu dünya deneme ve imtihan yeridir.
Allahın emir ve yasaklarına karşı sorumlu tutulduğumuz bir yaşam yeri,Din uğrunda mücadele ve gayret edip çalışma yeri,aynı zamanda bir sorumlu tutulma bir şey gerektirir oda gerçeklerin gizli,perdeli olmasını gerekli kılar.İnsanlar arasında bir yarışma gayesine ulaşsın.
Neticeleri de bu sayede alınmış olacaktır.
Bu sayede Ebubekirler a'lâ-yı illiyyîne cennetin en yüksek tabakasına çıkmış olacaklar.
Ebucehiller gibi imansız putperestlerde esfel-i safilîne denen aşağıların en aşağısı olan cehennemin en alt tabakasına girecekler.
Şayet günahsızlar, masumlar ve inanalar bela ve musibet denen felaketlerden hiç zarar görmeseler,insanların manevi yükseliş kapıları kapanacaktı,soruların gizliliği kalmayacaktı.Ebu cehil gibi imansız inançsızlar da diyecek ki Allah
Müslümanları koruyor belalar hep bize geliyor diyecekler. Onlarda sorunun cevabını kopya çeker gibi bulacaklardır. İmtihanda sorular sorulur. Cevaplar verilmez gizli kalır.
Kazananlarla kaybedenler, çalışkanlarla, tembeller bir birinden ayrılması için imtihanın sırrı gerçekleşsin.
***“Ey sefahet ve dalaletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa!
Deccal( Hakkı batıl batılı hak gösteren bozguncu) gibi bir tek gözü taşıyan kör dehan(çok zeki) ile ruh-u beşere(insan ruhu) bu cehennemî haleti (cehennem gibi bir durumu)hediye ettin!
Sonra anladın ki: Bu öyle ilâçsız bir illettir(hastalık) ki, insanı a'lâ-yı illiyyînden, esfel-i safilîne atar. “ (11)
---(İzahı): Ey ahlaksızlıkla ve zalimlikle inkârcılıkla bozulmuş ve Hazreti İsanın hak dini olan İsevilikten uzaklaşan Avrupa!
Hakkı yanlış, batılı doğru göstermeye çalışan bozguncu fitne ve fesatçılıkla aldatarak iş yapan cerbezeci olan deccal vasıflarını taşıyan, yalnız dünyayı gören tek gözlü zekan ile insanların ruhuna dünyada cehennem gibi bir azabı hediye ettin.İnsanların dünyasını harap ettin.
Sonra anladın ki;Bu dert hastalık tedavisi olmayan öyle bir illet ki;cennetin en yüksek mertebesi olan a'lâ-yı illiyyînde bulunması gereken insanın,ahret huzurunu da elinden aldın.
Cehennemin en alt tabakası olan esfel-i safilîn denilen sonsuz azap yerine atar..
***“Risale-i Nur eczaları(kitapları) mürşiddir. İnsanı haksızlıktan hakka döndürür ve hayvanlıktan insaniyete ve esfel-i safilînden, a'lâ-i illiyyîne yükseltir”(12)
---(İzahı):Kuranın bu asra bakan bir tefsiri olan Risale-i Nur kitapları insanları hakka ve doğruya götüren Kurana ve İslama çağıran bir Mürşiddir.
İnsanı haksızlıktan;hakka döndürür.hayvani duygu ve düşüncelerden insaniyete ve aşağıların aşağısı olan cehennemin en alt tabakası olan azap yerinden Cennetin en yüksek mertebesi olan “A'lâ-i illiyyîne” yükseltir.
***“Yani: Eb'ad-ı vasia-i âlemin(alemin hududsuz mesafeleri) sahifesinde Nakkaş-ı Ezelî'nin(başlangıcı ve sonu olmayan ve her şeyi sanatın incelikleriyle süsleyen Allah) yazdığı silsile-i hâdisatın(olaylar zinciri) satırlarına hikmet nazarıyla(gözetilen fayda) bak
ve fikr-i hakikatla(gerçek düşüncesiyle) sarıl.
Tâ ki mele-i a'lâdan(büyük meleklerin aleminden) gelen selasil-i resail(mektuplar dizisi) seni a'lâ-yı illiyyîn-i yakîne(kesin bilgiye) çıkarsın.” (13)
----(İzahı) Başlangıç ve sonu olmayan her şeyi sanat eserlerinin incelikleriyle süsleyen Allah.
Hududsuz sonsuz alemin sayfaları arasındaki mesafeleri satırlarla yazdığı olaylar zincirini, bu satırlarda bir gaye ve maksadın gözetildiğini gözlerinle gör.
Gerçek düşünceyle sarıl.
Büyük meleklerin âleminden gelen mektuplar dizisi olan emri ilahi olan Kuranın ayetleri, seni cennetin en yüksek makamı olan a'lâ-yı illiyyîn-i haber veren doğru bilginin kaynağının sahibine çıkarsın.
***“Öyle zaman olur ki, bir kelime bir orduyu batırır; bir gülle(bomba) otuz milyonun mahvına(yok olma) sebeb olur.
Nasılki oldu da... Öyle şerait tahtında(şartlar altında) olur ki, küçük bir hareket insanı a'lâ-yı illiyyîne çıkarır.
Öyle hal olur ki; küçük bir fiil, insanı esfel-i safilîne indirir.” (14 )
----(İzahı) Bazı anlar olur ki,yanlış yapılan ve verilen bir emir bir orduyu batırır.
Zalimane atılan bir bomba atom bombası gibi otuz milyon insanın yok olmasına sebep olur.
Öyle şartlar altında olurki;Yapılan küçük hayırlı bir iş Allhın rızasına uygun olur insanı mertebelerin en yükseğine a'lâ-yı illiyyîne çıkarır.
Bazende öyle olur ki; yanlış küçük bir iş bir emir bir ordunun batmasına sebep olur.
Bu yaptığı kötülüklerden dolayı cehennemin en alt tabakalarına insanı indirir.
***“Ey insan! Senin önünde iki yol var. Birisinden gitsen, kâinatın esfel-i safilînine(cehennemin en alt tabakası) gidersin. Diğer yoldan gidersen, a'lâ-yı illiyyîn-i (Cennetin en üst mertebesine)şerefe çıkabilirsin.”(15)
----(İzahı) Ey insan!senin önünde iki yol var.Birisinden gitsen,sonu olmayan evrenin
en alt mertebesi olan esfel-i safilîn denen cehenneme gidersin. Diğer yoldan gidersen, cennetin en üst mertebesi olan a'lâ-yı illiyyîn denen şerefli bir makama çıkabilirsin.
***“Kur'an-ı Hakîm(hikmetlerle dolu olan ) iman ve amel-i sâlih(güzel işler) ile o esfel-i safilîne sukuttan(düşmekten) insanı a'lâ-yı illiyyîne çıkarır ve delail-i kat'iyye(kesin delillerle) ile çıkarmasını isbat ediyor. (16)
----(İzahı)Hikmetlerle dolu olan Kur’an insanları Allah’a iman ve güzel işler yapmakla esfel-i safilîne düşmekten kurtarıp,insanı a'lâ-yı illiyyîne çıkarır.Kesin delillerle bu yüksek mertebeye çıkardığını ispat ediyor.
***“Bu sıdk(doğruluk) ve kizb,(yalan) küfür(inanmama) ve iman(inanmak) kadar birbirinden uzak. Asr-ı Saadette(peygamberimiz ve dört halife döneminde) sıdk(doğruluk) vasıtasıyla Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın a'lâ-yı illiyyîne çıkması ve o sıdk(doğruluk) anahtarıyla hakaik-i imaniye(inanç la ilgili gerçekler) ve hakaik-i kâinat(evrenin gerçekleri) hazinesi açılması sırrıyla, içtimaiyat-ı beşeriye(insan toplulukları) çarşısında sıdk(doğruluk) en revaçlı(değerli) bir mal ve satın alınacak en kıymetli bir meta(mal) hükmüne(karar) geçmiş.” (17)
----(İzahı)Doğrulukla yalan ne kadar bir birinden uzaksa,İnanmakla inanmamakta o kadar birbirinden uzaktır.Peygamber efendimiz ve dört halifesi döneminde,doğruluk vasıtasıyla Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın cennetin en üst tabakası olan a'lâ-yı illiyyîne çıkması,o doğruluk anahtarıyla imanın gerçekleriyle,evrenin gizli olan gerçek hazinelerinin açılması sırrıyla,insan toplulukları çarşısında doğruluk en geçerli bir mal satın alınacak en kıymetli bir vaziyet durumundaydı.
Allah hepimizi güzel işlerle yarışanlardan eylesin.Cennetin en üstün makamı olan a'lâ-yı illiyyîne çıkmamızı nasip etsin.amin...
KAYNAKLAR:
01-Mutaffifûn Suresi:83Ayetler:18-19
02- Mutaffifîn Suresi:83Ayetler:18-21
03-Mutaffifûn Suresi: 83Ayetler:22-28
04-) Es-Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, nşr. Dâru'l-Fikr, Beyrut 1403/1983, VIII, 443).
05- Ebû Dâvûd, el-Hurûf ve'l-Kırâât, -1
06- Kurtubî, el-Câmi li Ahkâmi'l-Kurân, XIX, 263; Ahmed b. Hanbel, IV, 61).
07- M. Ali Nâsıf, Et- Ta'vil Câmi'u li'l-Usûl, I, 322).
08-Sözler-R.N.K
09- Enfal Suresi 25.Ayet
10- Sözler-R.N.K
11- Lemalar-R.N.K
12- Barla Lahikası-R.N.K
13- Muhakemat -R.N.K
14- Sünuhat-Tuluat-İşarat R.N.K
15- Nur'un İlk Kapısı -R.N.K
16- Hanımlar Rehberi -R.N.K
17- Hutbe-i Şamiye-R.N.K.
HAZIRLAYIP SUNAN: OSMAN KARAHASANOĞLU
e-mail:[email protected]
Kayıt Tarihi : 10.4.2017 16:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!