İlknur Karacasu Şiirleri - Şair İlknur K ...

0

TAKİPÇİ

İzmir 15.07.1972
Çiçeği Aşka Uyandırmak Gözlerinde Gözlerinin ıssızlığından Ürkmek gibi bir şey, Çiçeği öperek uyandırmak... Sevgiyi damıtmak kirpiklerinde İmbiklerinden süzmek şarabı... Gözlerinin ıssızlığından geçmek Menekşe günlerde; Çiçeği öperek uyandırmak aşka...







İM
KAN
SIZ
A
Ş
K
Kırlangıç açmaz bu sevda,
Süt yapmayan meme bu aşk!
Manisa,2001

İlknur Karacasu

ÇİÇEĞİ AŞKA UYANDIRMAK GÖZLERİNDE
Gözlerinin ıssızlığından
Ür ...

İlknur Karacasu

Gözlerinin ıssızlığından
Ürkmek gibi bir şey,
Çiçeği öperek uyandırmak...


Sevgiyi damıtmak kirpiklerinde

Devamını Oku
İlknur Karacasu

Boyacıyım ben abi,
Hayallere dalarım ayakkabı boyarken,
Sizin ayakkabılarınızı parlatırken
Hayallerimide parlatırım,
Dokunamam onlara kirletirim!

Devamını Oku
İlknur Karacasu

Seni özledim bebeğim! Sevinçlerini, onları ifade edişini, tepkilerini gösteriş biçimlerini, düşüncelerini tüm içtenliğinle dile getirişini, boynuma canım deyip sarılışını...Her şeyini... Her şeyini özledim bebeğim...


Bir bahar sabahıydı - Mart mı Nisan mıydı hatırlamıyorum - sevinçle çırpmıştın ellerini, gözlerin adeta çizgiye dönüşmüştü gülerken, tüm hücerelerinle,bütün varlığınla gülerdin, hatırlıyor musun? Şimdi - bu bahar - yanımda olsan yine o kadar sevinir miydin; camın köşesindeki, yuvaya gelen kırlangıçlara? Her sabah uyandığımda seni yanımda bulmaktan mutlu olur bu duygularımı dile getirirdim. Seni öpücüklere boğardım uyanana kadar... Uyanırdın... Tembelce gerinirdin önce.... Sonra seni öpmeye, sana anlatmaya devam ederdim. Sen ise her sabah onların - kırlangıçların - seslerini dinlemek için beni sustururdun... 'Hişştt! Sus! Ne güzel onları dinlemek değil mi? ' derdin. Sana içten içe hem kırılırdım hem de bu şirin çocuksu halin, hayata cıvıl cıvıl bağlılığın hoşuma giderdi... Susardım. Bende senin kadar sevinmeye çalışırdım kırgınlığımı önemsemiyerek... Şirin çocuksu haline aldanıp seni o anda affederdim. Düşünyorumda - ki, seni her zaman düşünürdüm- sevinçlerin ne kadar çocuksuydu senin,çiçeğin yeni bir yaprak verse dünyalar senin olurdu; sevincinden deliye dönerdin. Hem zıplardın hem de ellerini çırpardın... Hep büyümemeni dilerdim içimden... Hiçç büyümemeni... Ağaçlar kuruluğundan sıyrılıp yeşermeye başladı mı eve gitmek istemezdin... Bıraksalar yirmi dört saat sokaklarda kalırdın... Ah! ... Ne deliydin sen, çılgın, tatlı, deli dolu... Sanki hayat sende can bulurdu - bende sende can bulurdum! -... Hüzün gözlerinden akan yaşlarda ve ağlarken aşağı doğru masumca kıvrılan o şekilli, pembe dudaklarındaydı sanki... Hele tüm betonlaşmaya inat bir ot fışkırsa betonu delerek gözlerin dolardı ondaki yaşama direnişine, bağlılığına... Hep sana benzetirdim o hayat dolu bitkiyi - ne olursa olsun ister yabani bir ot isterse doğanın bize cömertçe sunduğu kırçiçeği - tüm acılara direnmeyi bilirdin... Yaşama sevincini yitirmezdin, hayattan bağını koparmazdın... Gözlerin her yerde papatya arardı, çiçekçilerde bile kışın ilk aradığın çiçekti...

Devamını Oku
İlknur Karacasu

Yatak odasına dönüyorum. Elbiseni asıyorum. Giyiniyorum... Geç kalmamalıyım diyorum... Ama izinliyim ben... Üç gün daha izinliyim... Evde anıları bırakıp kapıyı çarpıp çıkıyorum. Farkediyorum ki şu beş yıl içinde ilk defa mutsuz, umutsuz ve öpücüksüz çıkıyorum evden...Hüzünleniyorum... Yoo hüzünlüydüm zaten; hüznümü katmerliyorum!


Sabah serinliği içimi üşütüyor. Bu hava bile seni hatırlatıyor. Ne çok severdin bu havaları, genzin üşüyecek illa... Nezle olacak olsan bile severdin serin havaları... Sıcaklara düşmandın... Belkide senin sıcaklığın yetiyordu sana; onun için gerek duymuyordun... Caddede akıyor trafik. Hiçbir şey durağan değil ki zaten! Yürüyorum..... Yürüyorum....... Arka fonda korna sesleri var... Sesleri algılamamaya başlıyorum! .. Kendimi mezarlığın kapısında buluyorum. Ne zaman, nasıl geldim buraya? Boş gözlerle bakıyorum. Mezarlık bomboş... Hiç mezar yok... Algılama yetimi yitirdim sanki iyiden iyiye! ... Şu koca dünyada tek sen mi öldün bebeğim? Diğer mezarlar nerede?


Devamını Oku
İlknur Karacasu

Sende en sevdiğim neydi biliyor musun? Gördüğün ilk papatyayı - nerede olursan ol - eğilir, öper, kokusunu içine çeker, hayat kokuyor derdin... Bunlar benim benim diye sevinç çığlıkları atardın etrafta seni hayretle izleyen gözlere aldırmaksızın... Benim diye attığın çığlıları duyanda seni bencil sanırdı; paylaşmayı severdin oysa... Sen sevindin mi herkesin sevinmesini beklerdin - çocukça bir bekleyiş olduğunu bilirdin ama yine de beklerdin... Herkes mutlu olsun kısacası mutlu olmayı bilsin isterdin. - Eğer seni üzen - bir kedicik ya da sokaktaki bir manzara - , - üzüntülerinde bambaşkaydı senin - bir şey varsa hemen ağlardın... Gözlerinden hüzün taşsada başkaları üzülsün istemezdin; onların mutluluğuyla bile mutlu olmayı bilirdin.



Yine bahar geldi işte... Yarı uyur yarı uyanık bitirdim geceyi... Huzursuz... Mutsuz... Üzgün uyandım... Yanımdaki yerine baktım - alışkanlık işte - yerin boş... Sevincim yarıda kaldı... Diktiğin menekşeler canlandı, çiçeğe durdu... Tabiat da... Yine kırlangıçlar geldi... Sabah sohbetleri sürüyor cıvıl cıvıl... Susturmana gerek yok.... Konuşacağım kimse yok; sen yoksun.... Boğazımda bir yumru, düğüm düğüm... Susturuyor beni... Hıçkıramıyorum bile değil; konuşmak.... Hüzünleniyorum kırlangıçları dinledikçe... Ben dilsizim sen yoksun; hüzün kaplıyor içimi iyiden iyiye... En kötüsü de olmayacaksın.... Evde her şey seni çağrıştırıyor... Sadece ev olsa iyi... Her şey... Her şey seni hatırlatıyor... Tuvalet masasında saç fırçan duruyor... Hala üzerinde son taradığında almak isteyipte almanı istemediğim birkaç tel
saçın.... Dolaptaki elbiselerinde kokun var hala... Geceliğin sandalyede öylece atılmış; az önce soyunmuşsun gibi... Radyoda ayarladığın kanalda hala... Önce elim düğmesine dokunuyor; sonra da şarkı yüreğime, içime... Şarkın çalıyor bebeğim... ' Bu mu sevda,bu nasıl aşk, beni de al sen neredeysen, geliyorum sana çırıl çıplak.....' Nasıl da duygularıma tercüman oldu senin şarkın ve ben sana mecburum sen yoksun.....'

Devamını Oku
İlknur Karacasu

Seninle tanıştığımız ilk gün canlandı gözümde... Ne kadar acelen vardı.... Durakta bekliyordum; dalgındım - o gün bütün işlerim ters gitmişti - ; birden yanımdan bana çarparak geçmiştin dönüp özür dilemiştin o zaman göz göze gelmiştik.... İçime ılık ılık bir şeyler akmıştı... Aynı otobüse bindik. Dalgınlığım geçmişti çünkü; sana dalmıştım... Arada bir farkına varıp bakışlarımı çekiyordum. Sonra yeniden bir mıknatıs gibi çekiyordun gözlerimi... Seninle aynı durakta indim - hiç alakamın olmadığı bir durak - takip ettim seni yol boyunca... Saçların uçuşuyordu; rüzgar taze kokunu getiriyordu. Dershaneye girdiğini gördüm. Bekledim. Han içindeki çayocağında abartısız on bardak çay içtim...Bekledim... Çay içtim...... Akşam oldu mu bilmiyorum yanında iki arkadaşınla çıktın. Biri erkekti yoksa evli miydin? Sevgilinde olabilirdi... Ve şu anda düşündüğüm şeye bakın peşinden gel saatlerce bekle ve sevdiği olup olmadığını bile düşünme.... Arkanızda bunları düşünerek yürüyordum... Bir kafeye girdiniz. Bende girdim. Yanınızdaki erkek ayrıldı - derin bir oh! Çektim -.
İki kahve içtiniz. O kadar çok gülüyordun ki etrafa neşe saçıyordun. Habire birşeyler anlatıyordun... Kalktınız... Bende kalktım. Otobüs durağına gittiniz. Bende peşinizden. Sabah bindiğimiz otobüse bindiniz - demek o durağın civarında oturuyordun. Allah ' ım ne güzel yakın oturuyor olmamız... -



Ertesi gün yine duraktaydım bilerek erken gelmiştim seni göremeden gidersin diye... Durakta biriyle konuştun - elinde kitapları olan genç bir çocuk - . Sana öğretmenim diyordu. Öğretmendin demek ki. Acaba ne öğretmeniydin? O gün önceki gün yarım bıraktığım işleri tamamladım... Aklımda sen! Yarın sabah olsun istiyordum bir an önce... Ertesi sabah durağa geldim. Henüz yoktun. Konuştuğun çocuk oradaydı. Günaydın, dedim. Günaydın, dedi. Saati sordum; benimki geri kalmış da, dedim. Konuyu sana nasıl getireceğimi düşünüyordum. Okuyor musun? Hayır, üniversiteye hazırlanıyorum, dedi genç çocuk. Yaa ne mezunusun? - Güldüm - Yani hangi lise normal mi, meslek lisesi mi, dedim. Sen geldin o anda... Gözlerin ışıl ışıl... Kırmızı bir kazak giymiştin rengi yanaklarına vurmuş... Çok hafif bir makyaj yapmıştın, saçların salıktı ve olabildiğince parlaktılar... Günaydın, dedik sana koro halinde. Bu fırsatı kaçırmamalıydım. Elimi uzattım ' Ben Sinan ' dedim. Ne alakasız tanışmaydı. Sonradan çok gülmüştün bana Hain Cadı! Sadece elimi sıkmıştın; mor olmuştum yani. Olsun o zaman bunları umursayacak durumda değildim. Otobüste karşılıklı koltuklara oturduk... İleri geri sohbete katılıyordum... Bana iyi günler deyip indin. Aman sabahlar çabuk olsun der olmuştum. İstediğim olmuştu sabahları selamlaşıyor bazende sorunlardan konuşuyorduk. Bir gün sana akşam kaçta çıkıyorsunuz diye soruverdim. O gün değil ama ertesi gün buluşmuştuk. Dünyalar benimdi. Sevdiğin uzaklarda bir yerdeymiş. Üzüldüm ama yılmadım. Seni kazanmalıydım. Türkçe Öğretmeni olduğunu ilk buluşmamızda öğrendim. İlk buluşma için çok sıcaktın... Etkilenmiştim gülmek yakışan bu cıvıl cıvıl kızdan... Radyoda

Devamını Oku
İlknur Karacasu

Oyuncaklarım dağılır

günlere düğümlendikçe, acı

içimde boy verir

Devamını Oku
İlknur Karacasu

Zamana attık tüm suçları
Suç, vicdan azabının kötü çocuğu
Kafamı çevirsem her yanım boşluğa
Bütünleşir dokununca

Durulanırım mavi gölgesinde huzurun

Devamını Oku
İlknur Karacasu

birikir gölgedeki mavi laciverte
gece, deniz...
yakamoz bin ışık yolu
meltemle salınır

fayton sesinin rüzgarına takılır dumanım

Devamını Oku
İlknur Karacasu

Kayboldu
Benimin mutlu yüzü
Umudun boynunda zamandan ilmek
Yalnızlık çıdam sessizliği
Kıvranır, yağmur renkli göz
Açılır korkuyla

Devamını Oku