* Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş;
sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
* Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe
herkesle dost olmaya çalış.
* Sana bir kötülük yapıldığında
verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun,
* Bağışla ve unut, ama kimseye teslim olma.
* İçten ol.
Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
* Başkalarına da kulak ver.
Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları;
çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
* Yalnız planlarının değil,
başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.
* İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen.
Hayattaki dayanağın odur.
* Seveceğin bir iş seçersen
yaşamında bir an bile çalışmış olmazsın.
İşini öyle sev ki,
başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken,
verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
* Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
* Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
* Ve unutma ki insanların yüzyıllardır öğrendikleri,
sonsuz uzunlukta bir kumsalın
tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.
* Aşka burun kıvırma sakın.
O çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir.
O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için
her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
* Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an,
ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.
* Bazı idealler o kadar değerlidir ki,
o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
* Bu dünyada bırakabileceğin
en büyük miras dürüstlüktür.
* Yılların geçmesine öfkelenme.
Gençliğe yakışan şeyleri
gülümseyerek teslim et geçmişe.
* Yapamayacağın şeylerin
yapabileceklerini engellemesine izin verme.
* Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman,
yelkenlerini rüzgara göre ayarla.
* Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil,
gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
* Arasıra isyana yönelecek olsan da
hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır.
* Onun için kavgalarını sürdürürken bile
kendinle barış içinde ol.
* Hatırlar mısın doğduğun zamanları.
Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.
* Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde,
sen mutlulukla gülümse.
* Sabırlı, şefkatli, bağışlayıcı ol.
Eninde sonunda bütün servetin sensin.
* Görmeye çalış ki bütün pisliğine rağmen
dünya, insanoğlunun biricik güzel mekanıdır.
Eserleri
Tanrı'ya 'Neden ben? ' diye hiç sormadım biliyor musun? Şimdi sancı çekerken, Tanrı'ya nasıl 'Niye ben? ' derim? . Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı.. Zorluklar güçlü.. Hüzün insanı insan yapar, yenilgi mütevazı.. Tanrı'ya asla 'Neden ben' diye sorma,ne olacaksa olur.
Doğru, Dünya’da oturmak tuhaf
Bir isim taşımak anı defteri taşır gibi.
Dünya’da oturmak kadar tuhaf bir şey,
Seni düşünmek ve bak,
Marekeş Expressi uzaklaşıyor sensiz…
Ne güzel söylemiş; Dünya’da oturmak, bir isim taşımak damga yemiş gibi ve her şeyden önce öleceğimizi bile bile yaşamak en tuhaf olay. Yok hayır ben ölenlerden değilim. Ölümsüzüm ben,çünkü aşkı asla terk etmeyeceğim.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!