Kendi sonsuzluğunda kaybolan ruh.
Hayyam'ın şarabı dökülür
Kaderin bağladığı ipler sökülür.
Hallacın pamukları tutuşur,
şehirler kül olur.
Aşıklar ölür, yenileri doğar.
En sevdiklerine zarar vermek
ve en sevdiklerinden zarar görmektir,
insan olmak...
Uzun günlerin sonunda,
her şeyin aslında
Zannından başka bir şey olmadığını
Kargaşanın efendisi, giyer huzursuzluk pelerinini
Ağzında bir şeker misali eritir hurafeleri
Korkularından beslenir, insanların, ne güzeldir tatları
Sever zihinlerin karanlığında gezmeyi, ah o kokusu ne de rutubetli
İnsanların zayıf iradeleri onun bineği
Hayallerimin üzerinden bir karınca kervanı geçerken izliyorum.
Hayatımdaki belki de en istikrarlı takip bu.
Bir oyuğa varıyorum.
Elimi içine daldırıyorum.
Bir çıngıraklı yılan.
Bana zehriyle gülüyor.
Öpüyor gözkapaklarımdan aydınlık
Merhaba değil, elveda diyor, sanki umarsız.
Kirpiklerimde peyda oluyor küçük bir alkım,
Avuçlarımda biriktirdiğim buselere dökülüyor.
Yankısı titrek içimde umudun,
Uykuya sürüklenen kaotik düşüncelerimin ucunda rengarenk uçurumlar var.
Siyah, içinde sevgi barındırır mı?
Beyazın içinde karanlık hayaller var mı?
İnsanlar umuda değer mi?
Puslu bir camın ardından izlediğim günışığı
ısıtır mı kirpiklerimi...
Mutluluk vadediyor sofrası karanlığın.
Bir yudum içtiğim elzemdir kara.
Susuzluğun gölgesinde tutuşmak
Varamadan diyarına aydınlığın.
Beni hep yalnız bıraktınız, çağırmaya sesim olmadı.
Sofrasında karanlığın, büyüyor varlığım.
Beklemek getirmiyorsa gün ışığını
Bize yürümek yaraşır Güneş'e.
Yanma pahasına.
Elbet küllerimizden doğarız
Beyazın içinde bir sis, çoğalan ıssızca.
Issızlığın içinde bir çocuk,
avucunda soluk bir merkür.
Patlayan bir yıldızın saçakları alnına değiyor,
çocuğun aydınlatıyor siste yolunu.
Varacağı yer yokluk, ebedi, biliyor, gülüyor;
Tılsımlar karanlığı korudu,
Karanlığı karanlığa gebe bıraktı.
Aydınlık senden, sen aydınlıktan arınıksın.
Asla bilemezsin
Uyuyor musun, uyanık mısın...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!