İlk Para Buluş
“El işte, göz oynaşta.” Derler ya, Hikmet Genç işte o durumdaydı. Gönlü bir türlü ders çalışmak istemiyor, önündeki kitabı okumak için kendisini ne denli zorlarsa zorlasın; okuyamıyor, okuduğunu sandıkları kafasına girmiyor, hep aynı sayfalarda gezinip duruyordu.
İşi ders çalışmaktı, oynaşı geçim derdiydi.
Ay sonuna, her biri bir ayrı yüzyıl kadar uzun yirmi gün daha vardı. Fakat cebindeki tüm parası bir tek liracıktan ibaretti ve o da her biri beş kuruştan topu topu yirmi simit parası ederdi.
Yalnız paradan yana değil, başını sokacak yerden yana da açmazlar içindeydi. Hem kendi ilinin adını taşıyan bir yurtları bulunmadığından, hem de yüz liradan ibaret yurt aylığını bir araya getiremediğinden Tanrı ‘nın her bir günü bir değişik arkadaşının yardımıyla el-alemin yurtlarında gizli ve zorlu geceler geçirmekteydi. Sandalye üstünde sabahlayarak, herhangi bir arkadaşıyla iskambil kağıtlarındaki papazlar gibi tersli-yüzlü yatarak, yurt yetkilileri kontrole geldiklerinde; onlara yakalanmamak için balkon demirlerinden karanlık boşluklara sallanarak ve ölümlere gidip gidip gelerek geçirdiği geceler hiç de az değildi.
Başını çevirip çevresine şöyle bir göz gezdirdi.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta