İlk Aşka Düşüş
Hikmet Genç, zamanından çok önce öğle yemeği için eve geldiğinde kapıyı ana açtı:
- Hoş geldin oğul. Dedi. Bak, konuklarımız var. Yakınlarımız sayılırlar. Haydi bir sor hatırlarını.
Konuklar kendi yaşındaki bir genç kızla anasından ibaretti. Kız esmer, orta boylu, kısa saçlı, kendine güvenli, modern, olgun ve gülümseyişiyle insanı saran sarmalayan bir kızdı.
Anası orta yaşlı, beyaz yüzlü, dolgunca, başı kara tülbentli, gaga burunlu, konuşurken gözlerini gözlerden kaçırıp tavanlarda dolaştıran bir kadındı.
- Bakın anam, bu benim oğlum. Lisenin son sınıfında okuyor. Bakın, fidan fidan. Anadili gibi Fransızca bilir. Bunlar da bizim yakınlarımız yani akrabalarımız. Bu, Emine Hanım. Necati Efendi ‘nin karısı. Bu da kızı Meserret. Bankada memur. On parmağında on beceri. Muhtar ‘ın yanındaki mavi kapılı evde oturuyorlar.
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,