İlker Özlük Şiirleri - Şair İlker Özlük

0

TAKİPÇİ

İlker Özlük

Akşamın üstünde yürüyorum. Elimde sarhoş bir mektup okudukça sızıyor cümleleri. Sadece gözlerin parlıyor yüreğimde, bir kuğuyu okuyorum sonra, kanatlarını çırpıyor berrak sulara, ben okudukça ağarlaşıyor ben okudukça sızıyor hayatın temizliğinde, bir çoban geziyor sürü sürü, kavalı ile, kanlı canlı canları ile, okudukça duruyor yavaşlıyor tüm heyecanı, uyukluyor kavalının sesi, sızan bir gölgenin canlı bedenine yaslıyor kendine, sonra bir yaprak kımıldıyor dalında, okudukça düşüyor ağır ağır, bir lodosa bir poyraza vura vura keseliyor rüzgarı, bir yanı düşüyor bir yanı yeşil, toprak kokuyor hala okudukça sızıyor mis gibi toprakta. Elimde sarhoş bir mektup, hayatın en renkli yerinde, bal olan bal arıları gibi okudukça sızıyor hepsi, sonra kelebekler çıkıyor içinden, her biri ayrı renk okudukça sızıyorlar aynı zamanın içine rengarenk, içinde bir bahar gelin gibi geziyor. Okudukça önce duvağını sonra kendini seriyor papatyalar gibi, ağır ağır sızıyor hayatın kokusuna, içinde aşktan kalma mevsim dolaşıyor her yüreğe vura vura, aşktan kalma güller dökülüyor her bir yanaktan, her bir söz üşütüyor bedenleri, okudukça titriyor hepsi, okudukça sızıyor kapatıyor elleri ile yüzünü. Gözlerin parlıyor içinde, sesin tane tane yayılıyor, dudağında hüzünlü bir şarkı kendini ıslıklıyor, saçların dolanıyor rüzgarın içine, içinde biri el ele kucaklıyor güneşi, rüyaların roman oluyor. Sonra okudukça sızıyorsun mektubun en sıcak ve yeni yanmış köşesine. Tam beni anlatıyor ki bende sızıyorum senin yanıklığına. Akşamın üstünde yürüyorum. Çocukluğum geliyor koşarak, bana yetişmek için derin derin nefes alıyor sadece, bağı çözülüyor dizlerinin, bir düşüyor akşamdan, bir kalkıyor sabahtan, tatlı olan tatlı şeker gibi, cebinde bir resim seni çiziyor hala. Tıpkı balıkçı teknelerinin boyası gibi. Akşamın üstünde büyüyorum. Aslında üşüyorum içimde bir rüzgar seni savuruyor, yarım yamalak bir aşkın serseri bakışları gibi. Bir masal gibi büyüyorum küçük bir çocuğun gecesinde, büyüyorum sana kadar. Sen elim ayağım olana kadar. Akşamın üstündeyim. Yanımda gündüzden korkan her şey var, ağaçlar, çiçekler tıpkı kendi mahallesi gibi oynaşıyorlar kendi aralarında, seni beni kovalar gibi, akşamın üstündeyim. Üstümde üşüyen bir hırka, yanımda senin sıcaklığın, telaşında büyümüşüm sana kadar, uzanmışım öylece, öylece donakalmışım işte. Akşamın üstünde akşam üstü bir zamanım işte. Yanımda olması gereken kadar sen varsın işte, hiçbir evin penceresi açık değil yanımda, ben ne zaman çıksam akşam üstüne, sonunda sızıyorum işte...senin Akşam üstünde...

Devamını Oku
İlker Özlük

Seni nereye yazsam bilemiyorum, ne zaman dursan karşımda tüm cümlelerim tutuşur oluyor, eline not sıkıştırdığım bahar epey oldu gideli, sen açmazsan kendini, başka çiçeklerde solarım akşamları, kök tutmaz bedenim, yüzümü kıra çalmaz benim, acırım, kokunu yayarım her bir tarafa da, sır olur gecenin karasıyımdır. Her bir yana dağılır hasretim, her yerde sen, içime çekerim, derin derin gelirsin nefesime, o kadar çoksundur ki, iğne atsam düşmez yere, yüreğimi yaktın ya benim, gecenin ateşi oldu içim, her baktığında, her açtığında perdeni, camının önünde söndürdüm kendimi, öyle buruşuk, öyle yeni yıkanmış gibi asarım kendimi, ne zorum var bilmem ama, sen gelmezsen ben solarım kendimi. Yalın ayak gezer toprak, yalın çıplak bir gece gölgeler kendini bedenimde, her elini tuttuğumda bir gemi dalgalandırır beni, her şafağın sahibi gibi gezer rüyalarım, bir benim hayalim tutar mayayı, bir benim hayalimde iki sevgili, bir beni gezdirir zaman, bir seni görürüm deli, bir aklım başımda değildir benim, yürürüm çamurlu gözlerinin en balçık gölcüğünde, su ister yanarım, gece sigara yakar üzerimde, yine de önce ben sönerim, seni kesmez bu aşk, ne kadar susuz içsen de kar etmez gece, eline gözüne dolarsın sarhoşluğu, ben yine duramam sabaha durduğum gibi. Seni nereye yazsam bilemiyorum, mürekkebim dökülüyor dilimden, elimden geliyorsun çağlayarak, gözümün ucuna satır başı çekiyorum karadan, kara gözlü, seni nereye yazsam bilemiyorum, bahanelerimi döküyorum ardından yolunu kısaltmak için, bazen kendim dökülüyorum heyecanla, ne zaman toplasam her defasında eksiliyorum, senin adında su yolu, senin adında yağmur ve senin adında traşlı kalem, nereye yazsam, peşim sıra diziliyorum, seni nereye yazsam bilemiyorum. Sana ne zaman acıksam tokluğumun şiirleri geliyor aklıma, ve ismini görüyorum, eski Türkçe’nin nakışlı kitabında, bir çocuk gibi büyüyorsun, her yıl, her saat ve her dakika, koşarak özlediğim sokaklar gibi, sokak dediğim de, bir kadın gibi sahici, sokak dediğim de, bir erkek gibi gerçek, sokak dediğime bakma, bir aşk gibi tekme tokattır gecenin karasında, nereye vurduğu belli değildir, bir yanak kızarır, bir yürek yarar kendini, sokak dediğim deli ve doludur böyle, iğne atsam düşmez yere, sokak dediğim senin gözünün karasıdır aslında. Seni nereye yazsam bilemiyorum, onun için terk-i diyarın kervanında geziyorum, seni nereye yazsam bilemiyorum, aklıma geldikçe… seni nereye yazsam orada olacağını biliyorum, seni bu yüzden, nereye yazacağımı bilmiyorum…

Devamını Oku
İlker Özlük

Senden uzakta neler oluyor…
Sen yokken, buraların tadı tuzu kalmıyor damağımda. Öyle yavan, yalın, çıplak ayak dolanıyorum sokakları. Sen yokken, gözlerim divane oluyor hayallerimde. Birden kayboluyorum kendi gizemimde. Sen birde geceleri görmeye dur, bir bir damlıyor gündüzün serinliğine. Sanki tanrıçanın, ayaklarıyla ezdiği üzüm gibi kararıyor doldukça. Her dolduğunda kırk yılı aşmış, her damladığında asırlaşıyor gündüzün üzerinde. Sen olmadığında ben uçurum kenarında, sen olmadığında ben masmavi bir boşlukta, sen olmadığında, ben çukur arıyorum kendime, senin doluluğunda. Senden uzakta bir şehir var kendi sarhoşluğunda, bir rüzgar dolaşır başıboş, bir soluk adımlar kendi sokağındaki kaldırımları. Senden uzak olunca, bir yağmur damlası alay eder tüm ıslanmışlığımla. Uluorta bir Pazar kurulur, sere serpe çarşaflar düğün yeri gibi, düğüne geç kalmış bir yemeni sarkar, tezgahtan rüzgara, kınalı ellerin göz bebeklerine doğru. Senden uzakta belki de burada. Tüm yaşanmış hikayeler anlatılır akılların namuslu yerlerinde, kimi aşkı arar merdiven dayamış, kimi hayra yorar kendini. Sabahın erkeni makbul kılar aşkı, gün olup geçse de, kervanı arar gözlerim. Her kervan seni taşır gönlümün yelkeninde, bir deniz kızı misali. Senden uzakta, uzak siyah ve yabani bir at şahlanır, şehrin yokuşlu yollarına, kimi atsa sırtına aşka kurban edecekmiş gibi. Senden uzakta aşka merdiven dayadım seninle aynı yaşta. Bir lamba muma çevirmiş geceyi, bir bekçi mesaisi dışında, biri ney çalar yavaş yavaş yudumlar geceyi, bir sarhoş kendini mektuba adar. Hoş sarhoşun mektubu da okunmaz gecenin bir yarısında, ama içtikçe güzelleşiyor insan yarı boyalı duvarın kenarında. Senden uzak olunca her şey yeniden başlıyor. Senin boşluğun öyle kolay dolmuyor. Senden uzak olunca insan hiç adres sormuyor, senden uzak olunca bir gece daha ansızın iniyor, sen uzak olunca senden ancak bu kadar oluyor. Sen ne zaman gelsen gözüm kulağım dudaklarım doyuyor. Seni öyle özledim ki daha otobüsün kalkmadan, seni öyle özledim ki daha yüzüme bakmadan. Gel sen dön şimdi bir başına koca şehre, yolları boş duvarları boyasız, gözleri kısık, yağmurları ağlayan. Gel sen dön şimdi. Kim dönerse dönsün aldırış etmeden, gel sen dön senden uzak, yalın ayak, arkana bakmadan gözlerinin akşama düştüğü yoldan. Senden uzakta ben kaybolmadan. 26/09/2004
Bursa…
Dönmesi zor olan bir yerden… sağlıcakla kalın.

Devamını Oku
İlker Özlük

Sesinin geldiği yerleri dinliyorum.
En derin ve sonsuz nehirler gibi.
Rakım'ı fazla olan, dağlardan akıyorsun,
En kuru gölgelerime.
puslu bir baharın, yalın ayak kıraa'ları gibiyim,
Senin yürüdüğün yolları, üşüyorum aslında.

Devamını Oku
İlker Özlük

Sabahın sarhoşluğuna denk geldi, kimisi uyanık, kimisi hep dinlerdi… hepsi arkadaşımdı aslında, hepsinin rakısı sandığın üzerindeydi. Ne güzel kesmiş peyniri bizim bakkal efendi! ...ip gibi, kendi ipiyle. Aynı ipte üç yıldız, denizin parlak serinliğinde. Hepsi arkadaşımdı mahallenin çocuğu… kimisi gözünü kaçırırdı konuşurken, kimisi konunun içinde dinlerdi kendiliğinden, kiminin de sevdalısı vardı mahalleden, hep bir mahalleydi aslında içimizden geçen. En ince şiiri severdi bizimkisi, sazın en ince telinden geçerdi okurken, içinde mahallenin en güzel kızı gezerdi, arada birde kendi gezerdi, neden gezdiğini kimseler bilmezdi, biz ona bekçi misin? Derdik. Ama o yinede durmaz gezerdi, biz ne zaman of çeksek, o hemen başka bir şiir seçerdi, içinde Feraye hepimizin gönlünden geçerdi, ne mahalleliydi, nede bey kızı biz sadece onu içimize çekerdik. Bizim mahalle böyle girerdi işte sabahın geç saatlerine. Aramızda birde göçüp gidenler vardı, helva almaya diye çıkarlardı yola, kendileri hiç gelmezdi ama helvaları gayet güzeldi. Arada birde, seher nine gezerdi sokaklarda, elinde gümüş bakır taşırdı hep, içinde bulgur, biraz umut ve göz yaşı olurdu sıcak sıcak, ne meze olurdu bize, nede düşünmeden geçerdik mevzuatı, hazır yanımızdayken deniz, öylece yelkenlerdik dertlerimizi, belki ufku açılır diye. Açılırda bizde saçılırız diye… mahalleli erken inerdi düşünceye, erkenden sandıklar dizilirdi bir köşeye, bakkal İsmail, kasap recep, birde kitapçı Ruşen yakarlardı geceyi, bizim bağrımız gibi açılırdı tül perdeler, hepsi gelinlik, hepsi gerçekten severdiler. Birde bizim reisler, balığı ilk icat edenler, hep komik şeyler söylerler, ama sadece kediler gülerdi. Biz ne zaman gülsek bizim
Sandıkta balık biterdi. Bir efkar türküsü söylerdi içimizden birisi, bütün mahalle dinlerdi. Bizim mahalle, düşüncelere hep geç inerdi … kiminin yalanı yatsıya, kiminin ki sabaha kadar sürerdi, kimide yaşadığı hayatı yalan diye söylerdi, ışıklar bile fakirdi, bir yanar birde sönerdi, işte böyle bir mahalle tıpkı deniz kıyısında fener gibi. Bizim mahalle erken inerdi düşüncelere, inerdi yedi cihanın masum türküsü yüreklere, dışarıda, umut, kimse okuyamazdı mektuplarını, başlardı gece devriyesi bekçi Mehmet’in, bir düdük yatıyorduk, bir düdük kalkmıştık zaten, işe kaldırıyordu mahalleliyi, çalışmak sevda gibidir. Diyordu, bir tek sevdası da buydu aslında, çocukların topunu keserdi bazen, sonra dayanamaz birde maaşını keserdi acımadan, içinde sevgi, aslında o da bizim mahalleden. Böyle bir mahalle işte bizimkisi, kusura bakmayın sabahın sarhoşluğuna denk geldi, kimisi uyanık, kimisi hep dinlerdi. Hepside arkadaşımdı, sandıkta rakı da biterdi, mahallede gecede, yarım hayalli düşerdi boyunlarımız, sevgiler umutların içinde öylece giderdi. Bizim mahalle yarına erken girerdi…
19-05-2004 (başka bir mahalleden) …

Devamını Oku