Dakikalar kala eve geldim; hayâllerimle, seninle dolu olan odama ve gerçek olan resimlerinin karşısına geçtim. İçlerinde en çok sevdiğime diktim gözlerimi, gözlerinin güldüğüne…
Zamanı değil, kalbimin atışını saydım 10’dan geriye ve iki ebedi aşık, akrep ile yelkovan birleştiğinde yeni yıldaki ilk sözlerimi söyledim gözlerine:
“Seni çok seviyorum”
İlk dokunuşumu yaptım buruk bir hâlde resmine…
Nefes alıp vermem gerektiğini bir diğer resmin hatırlattı bana, teşekkürü bir borç bilip öpücük kondurdum o resimdeki yanağına…
Bu seneki ilk öpücüğüm…
Gerçeği de öyle, ilk öptüğümsün, ilk öptüğüm…
Bir diğer resmin göz kırptı bana, resimde sevgiyle sarılmışım sana…
Çıkardım çerçevesinden, kokladım doya doya ve sarıldım, ilk sarıldığıma…
Ve bir diğer resmimiz, gülüyoruz. Hatıramıza saygı göstermek için bende gülüyorum. Ağlarken çekilmiş hiç fotoğrafımız yok; ama bir yandan da ağlıyorum. İlk ağlayışım yeni yılda, ilk göz yaşım…
Bir diğer resmin hiç bakmıyor bile bana, yüzünü dönmüştün suratıma…
O ân dokunamamıştım saçlarına; ama bu sefer engel olamadın, oynadım saçlarınla doya doya…
İlk doyuşum…
Sütlü kahvemde hazır olmuş; ilk yudumum ondan; ama nefis değil! En nefis senin sözlerindi gözlerimin içine bakarak, en zehiri de yine senin sözlerin gözlerini kaçırarak…
Duş almak istedim, suyla ilk buluşmamı…
Duşa girdim; ama eşyalarımla…
Şaşkınlıktan değil, sensizlikten…
İlk ıslanışım seninle olsun istedim, hediyelerinle; atkınla ve hırkanla…
Su, sıcacık; ama asla tenin kadar değil…
Soğuğa çevirsem, hatta en soğuğuna, o bile senin kadar üşütemez beni…
Ancak hasta eder bu havada, senin sözlerin ise mefta…
Neymiş! ? ...
“Hayatımda sana yer yok! ”
Ah be ömrüm; bu sözünde bile ben varım, ya bir ân önce geri dön ya da bu şaşkınlığını ileride çocuklarımıza anlatırım…
İlk tehditim ve ondan önce ilk sinirlenişim…
Ve ilk tehdit-i şakam…
Uzun sürdü suyla olan muhabbet…
Ben sustum, o besteledi. Bu ilk fasıl da güzeldi. Bir gün beraber dinleriz elbet! ...
Sohbetin aksine kısa sürdü çıkışım ve havluma ilk sarılışım…
Bu seneki!
Bu seneki ilk hatırlatışım…
Siyah altlı, beyaz üstlü pijamamla ilk buluşmam…
Ne olurdu sen yanımda olsan ve ben bu soğukta çıplak kalsam! ...
Şimdi doğru mutfağa ve daha sonra yatağıma; bir elimde cımbız, bir elimde ayna ile değil; bir elimde bıçak ile elma, bir elimde tabak ve birkaç mandalina…
İlk soyuşum elmayı, onunda ilk soyunuşu…
Benim ilk soyunuşum banyoda olmuştu, eşyalarımın ise ellerimde…
Bıçağı, tabağı ve meyve artıklarını mutfağa ilk götürüşüm, ilk alışımdan sonra…
Mutfağın camında kendimi ilk izleyişim…
Yaşım yirmi bir; ama derdim başımdan aşkın ve derdim yaşımdan büyük; bir ay, dört gün…
7 Ekim, 11 Kasım…
İkisi de ne mutlu gün; ama seninle…
Sensiz tadı yok; ama tuzu çok, onunda fazlası zarar…
Sen yoksan o günlerin ne anlamı var! ...
Sanırım bu ilk sorumdu bu seneki, değilse de ilk sürç-ü lisânım…
Odama geri dönüp yatağıma girdim ve gözlerimi tavana diktim, senin resimlerinden çektikten sonra…
Hep aynısı yaparım; ama bu ilk bakışım tavana…
Bu seneki!
İkinci hatırlatışım…
Akabinde ilk doğruluşum yatağımdan…
Pencereyi açışım ve gökyüzüne ilk bakışım…
Biliyor musun bu gökteki yıldızlar benim tanışım…
Her gece biri feda eder kendini benim için, senin için…
İlk dileğim…
Sen!
Yeri gelmişken; Son dileğimde sen…
Sigarayı yakışım ve içime çekişim bir marifetmiş gibi…
İçime dolan ilk o değil ama! Sensin! Senin nefesin, kokun, sesin…
Rüzgar, dost oldu sensiz geçen günlerde bana, terk edilene…
O taşıdı seninle dolu olanları ve taşıyacak ayrılığımız bitene kadar, o zaman ki kavuşana! ...
Geçmiş zaman bitti, geldik şimdiki zamana…
Yazmayı unuttuklarım olmuşsa ki muhakkak olmuştur, affola! İlk affolam…
Aklıma gelmişken;
Hani her şeyim diyorum ya hep sana, bir seferlik değiştireceğim bunu, yeni yılın hatırına:
İlk şeyim!
Son nefesim!
Seni vereceğim kalbinin gözlerine bakarken ve tenine dokunurken…
Öleceğim; ama dirileceğim. Canımın Sur’u sensin…
Üflemeyecek, dudaklarımdan öpecek ve beni öyle dirilteceksin, sana döndüreceksin. Bu ne kutlu mutluluk bilir misin! ? ...
Gözlerinde ölmek ve dudaklarında dirilmek…
Hâl böyleyken, sayılamayacak kadar çok ölmeyen Orçun seni sevmiyor demek…
İşte o zaman kâinata kıyamet gerek! ...
Sözlerimde geçen “gereği” önceden görmek ister misin?
Sen, bana, gönlünden geçenleri üfle yeni doğan güneşin ışıkları ile beraber; Sana deli de kıyameti kopartsın! ...
Tanrı’m!
Suç onda değil, bende…
Suçta değil gerçi, olan biten sevgimde…
Gökçek Tanrı’m beni affet!
Eğer affetmessen de, son isteğim var idama giden mahkum misâli:
Beni, ona hapset!
Olayım onunla sonsuza dek…
Kabul olmazsa son dileğim ve çok büyükse günahım, bana istediğini et!
Pişman değilim…
İster ceza olarak “onsuz cennetine” at, istersen cehenneminde cayır cayır yak!
O yoksa ne cennetin hârikuladelikleri ve ötesi ruhumu sarar ne de cehenneminin ateşi beni yakabilir onun dokunuşlarının yaktığı kadar…
07.18
01.01.2006
Yılın ilk gün ışıklarıyla 'Mutlu Yıllar' diliyorum sana...
Kendimi düşünüyorsam namerdim!
Diğerim! Seni, bir sonraki kendisini bekleyen 1 Ocak'tan daha... çok... özledim...
07.21
Orçun~
Urungu ŞadKayıt Tarihi : 2.5.2006 21:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Urungu Şad](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/05/02/ilk-yazi-m-alin-yazim-a.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!