İlk Ve Son Aşkım Söndürmesin

Hasan Hüseyin Beydil
1017

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

İlk Ve Son Aşkım Söndürmesin

ve ağrılı yalnızlık kırılmışçasına
kimi kollarımda
ve acılı yalnızlık kesilmişçesine
kimi sırtımda
varsın acında ağrında sarsın
hem bedenimi
hem ruhumu…

soyağacımın kökleri çokta umurum da değil
bulmak isterdim insanlığın köklerini
ondandır çocukluğum
ondandır gezginliğim
ondandır düşmüşlüğüm
ondandır yaramazlığım
ondandır sersemliğim
ondandır çokluğum…
insanlığın köklerinde
bilmelidir ne istediğini
bilmelidir nereye gittiğini
insanlaşmaya giden…

nasılda sırtladım yıllardır tuzu
nasılda tuzlanmıştım gelirken
özlem özlemek vagonlarla gelmişti üstüme
aklım zekam başımdayken diyorum
şimdi hemen burnumun debindeki
yurduma ulaşmalıyım delirmeden kafayı takmalıyım
aklım zekam başımdayken diyorum
şimdi hemen elimin altındaki
sürgünlüğümü yazmalıyım delirmeden kafayı takmalıyım…

ne çok sevdim
ne çok gözledim
ne çok imrendim
ah! kırlangıçlar
gelip de bir gün konmadın
gittin gittin el kapılarına
yediğim dayaklar aklıma gelirde
onca yağan kar
onca yağan yağmur
vız geldi tırıs gitti
ne hayata ne de bir yuvaya tutunamadan
sürdüm gittim
gelip de bir gün konmadın gittin
gittin gittin el kapılarına
ah! kırlangıcım…

ömür denilen törpüyse biledim
biledim biledim
bedenimi
biledim biledim
ruhumu
biledim biledim
şuncağız kalanı da
sen de biledim
biledim biledim
heyt ulan! özledim yurdumu
heyt ulan! özledim seni
meydan okumaksa
istiyorum hem özgür vatanı
istiyorum hem seni
hem hüzünlerimi hem aşkımı yaşamaksa
ilk ve son aşkım söndürmesin
içimdeki kor kor alevlerimi
yorulma yorulmayayım tut elimden
hem kendini hem beni
sabır taşında bile…

kaçan yüreğimi
kaçan uykumu
kaçan çocukluğumu
ellerine bıraktım
alıp götürdüğün çantanda sakla…

kaç insan kovaladı o gece
oysa ben kovalıyordum insanlığı…

kaç renk alıp da gelmiştim sana
kaçını verebildim
aç bak avuçlarına…

özgür vatanım yok öylesine serseriyim ki
özlediğim aşkım yok öylesine deliyim ki…

geldiler
kaç kişiydiler göremedim
geceydi ay da küsmüştü
yağdırmadı üstüme tek bir ışığını
vurdum vuruldum
düştüm kalktım düştüm kalktım
kaçtım koştum
aysızdım aşksızdım
inadına inadına yağmur nasıl döküldü ince ince
her bir yaramı nasıl dağladı
bir yanım taşıdığım tuzdandır dedim
bir yanım dökülen gözyaşımdandır dedim…

yanarım yanarım sarhoş olamadım bir türlü
oysa hep sarhoş sanırlardı
oysa beceremezdim kimseler bilmezdi…

bağırdım çağırdım
ey dünya
ey dünyalılar
ey insanlar
ey dağlar
ey taşlar
hiç mi duymuyorsunuz
hiç mi görmüyorsunuz
bunca çocuk ölürken
bunca yiğit ölürken
nasıl da geçiyorsunuz kendinizden…

dün gibiydi sanki gidişin
otobüse binişin nasıl da müebbet gelmişti
benden de önce görmüşsün aç kalışımı
benden de önce görmüştün karanfil’i
benden de önce görmüştün İstanbul’u
binişin gidişin nasıl da iç organlarımı parça parça etmişti
gidişin şehrin her gecesine ve hayatına ne ölümler getirmişti
nasıl da bağırıyordu ölüler son nefeslerinde
imdat! imdat!
ben gibi…

artık yoktun ve ay
artık yoktun ve güneş
nasıl da pislikleşmişlerdi…

çocuktum canımı en çok acıtan uzaklıktı
şimdi de canımı en çok acıtan uzaklık
sensizlik ve sessizlikse
hem çocukluğumu hem de şimdimi
en çok ağrıtan o oldu
yoksa büyümedim mi hiç…

Hasan Hüseyin Beydil
Kayıt Tarihi : 10.8.2011 16:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hasan Hüseyin Beydil