İşte,nihayet ilk görev yerim olan Giresun,Keşap, Karabulduk nahiyesindeyim.Nahiye merkezine geldiğim ilk gün:’’ Burda çalışamam ben.’’ deyip istifa edip gitmeyi düşünmüştüm içimden.Bir vadiye dere yatağı boyunca uzanan kasaba merkezinde,gözüm Karabulduk Ortaokulu’nu aradı ilk önce.Okula benzer bir yapı göremeyince, merakla sormuştum ilk karşılaştığım orta yaşlı beye.’’ Şu tepeyü biraz çıkacaksun; epeyce gidup sağa döneceksün; tekrar tirmanacaksun...’’ gibi uzun bir tarifin son bölümlerini dinleyemedim bile.. Adamın
lafını kesip:’’ Ben kasabanıza öğretmen olarak atandım,kiminle görüşebilirim? ’’ diye sordum. Adam hoş geldiniz bile demeden yanımdan uzaklaştı. Arkasından bakakaldım öylece. neden böyle hiçbir şey söylemeden gittiğine
bir anlam vermeye çalışırken yanında kravatlı bir bey ile geri geldi.Adam:’’Ben Niyazi Şahin, hoş geldiniz hocam.
Nasıl yardımcı olabilirim? ’’ deyince,biraz rahatladım.Bir an önce okuluma gitmek; okul müdürüyle konuşmak istiyorum dedim.Niyazi Bey, yanındaki adama:’’Bana Mustafa’yı bul; ipini de yanına alıp buraya gelsin! Çabuk ol! ’’
deyince Mustafa denen kişinin eşyalarımı taşıyacak kişi olduğu anlaşıldı.
Mustafa’nın sonraları bu kasabanın tek yük taşıyan erkeği olduğunu,sırtında odun, çalı,ot benzeri şeyler taşıyan kadınları gördükçe anlayacaktım.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim