Şurada boy gösteren ayna da öyle
Yamultarak tutuyor geçmişin günlüğünü
Dönsem sırtımda paslanacak yağmur
Girsem kumuna tersten saplanacak sır.
Okuldan atılanların geliştirdiği haysiyetle
Büyük bir gürültüyle doyurup açlığın karnını
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Çok anlamlı şiiriniz başarılarınızın devamını diliyorum.
'dur gülme'
işte güldüm
:)))))
'matkap'..hımmmmm!..demek sen de marangozsun sevgili Baha!..babamın da vardı matkabı..çünkü o da marangozdu!..neleri mi delerdi matkabıyla,gördüklerimi sayayım:
kapı ve pencerelerin küpeştelerini(reze)takarken tahtaları delerdi..ama hiç görmedim duvarı delmeye çalıştığını:))))))ama şunu söyleyebilirim,benim görmediğim zamanlarda,deldiği başka şeyler de vardı muhakkak!...ah babacığım,yeminle onu çok özledim...özlediğim için de yanına gideeğim kesin...
sen yaz,beni de böyle deli deli konuştur bakiim....kutluyorum sevgiyle...şiirde bir tanesin..
Hep bir siluetten söz ediyorum son zamanlarda şiirleri okudukça , onların ardında gördüğüm bir siluetten...şiirin tül perdesi ardından görünen belli belirsiz bir siluet bunlar..orada gördüğüm siluetin benim kendimin yaşamım boyunca hangi an'ıma hangi ruh halime tekabül ettiğini aramak belki de bu..
siluet ötekisi olarak başlıyor içimde ve kendim olmaya çabalıyor daima..
13.000 nüfuslu bir kasabaydı o zamanlar..otobüs garajında bugünkü taksilerin yerine o zamanlar yolcu bekleyen faytonlar vardı..faytonları çeken atların sağrısını tam da faytoncunun bir elinde tuttuğu kamçısı ile okşar gibi yaptığı anda , diğer eliyle vork vork vork diye ses çıkaran garip fayton kornasını çaldığı zamanda olan harika bir tabiat olayı vardır..At belki de sahibinin kendisine karşı bu sevecen ilgisine bir karşılık vermek üzere samanla karışık ve faytonlar zamanının caddelere mahsus esansı mahiyetindeki bir yumak güzelliğindeki dışkısını parça parça yola düşürürdü..yazın yakıcı güneşi türkçemizdeki ''at boku gibi kabarmak'' deyiminin hakkını verircesine bir güzel kabarmış hale sokardı bu atın güzelliğinin bir nişanesi olan yumakları..
işte sanırım yakıcı güneşli bir öğle vaktiydi ve ben iki elim cebimde , güneşin iyice küçülttüğü gölgeme sağ ayağımla basarak yürüdüğüm dalgın halimde , yoldaki bu kurayarak kabarmış ve poflaşmış yumağa bir tekme attığım andaki sevincimin bir şiir hali olduğuna inanır ve oradaki kayıtsız eda'mı severdim..
Şairin, şiirinin arkasındaki gördüğüm siluet işte böyle bir siluetti ve o bendim...
matkabım dönüyordu ama delmiyordu
gramofon avrat filminde yusuf kurçenlinin faytoncusunu kimseler bilmiyordu..yusuf kurçenlinin faytoncuyu sabahattin aliden yüreğine nasıl akıttığını anlatsam da kimseler dinlemiyordu..
uf yaw..şiirin arkasında durmak ...ne zor şeymiş meğer...
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta