Her hangi bir günde, dalgın dalgın yürürken umutsuzca, yanından geçerken görmesende, önce kokusunu duyar hissedersin onun geçişini…. Hemen sonra gözler bakmak için kayar ona doğru bir tik gibi…. İster istemez çeker kendine doğru ve tekrar bakarsın….
Dostluğun başlayacaksa zaten elektrik dedikleri akım başlamıştır… Bu bakışlar ile başlar akımın şiddeti “- ya şimşek gibi çakıp patlarsın ya da şarj olursun- “… Bir süre bu şekilde devam edersin, şarjlı günler başlamıştır artık…
Tatlı sözler, güler yüzler gittikçe ısıtıcı sıcaklığıyla başlayan ' İlk Bakışlar '… Siz biz bitmiştir… Senle ben vardır artık… Günler geçtikçe o çılgın bakış iner gittikçe aşağı doğru daha derinlere…. Kalbinedeki derinliklerinin içine içine inmek istersin, ama inemezsin… Derinliğin dibini görüp bilemediğinden iner durursun, bir iç çekersin, sen onu o seni tanımadığından… Dibi sonu yoktur aslında… Ve efkârlanırsın oracıkta derinlerdeki diplere ulaşamayınca “ boş ver taş kalbim unut gitsin” der susarsın…
Yine duramazsın bu uzun sürmez, yine yeniden onu gördüğün zaman kalbin pır pır etmeye başlar, hani sen onun gözlerine bakıyorsun olur ya, bir de o senin gözlerine takılırsa, işte o zaman dünyalar senin demektir… Bu sefer daha sağlam ve uzun bir iple denersin derinliklere inmeye… İşte benimle olan belki de masalın bu işte bu… Demiştim ya önce hissedersin sonra ilk bakışla başlar diye…
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış