Küçücüktüm farkettim ki çevremin ötesi vardı
evimden öte bahçe
ve içe kapalı duvarlar
bir pencere hayali bir pencere dışarıya açılan
duvarların ötesinde mahalle komşular
ve canım memleketim
bir adı kent
bir adı şehir
güzel konuşmaya özeniyordum
öğreniyordum
öğretmen
vardı öğreten
annemden
abimden
çevremden
öğreniyordum
okula gönderdiler
bir başka dünya da okul
bir adı da mektep
aile
kardeşler ve komşu çocukları
ya okul
okulda mektep arkadaşlarım
öğreneceğim çok şey vardı
okuldaki kitapların dışında
abimin elinde okul dışı kitaplar
neler neler öğrenilirdi okuyarak
şehrimin dışında bir başka şehir
ülkemin dışında başka ülkeler
kıtalar okyanuslar
dağlar nehirler denizler
şehirler
rengarenk bir dünya vardı benim küçük dünyamın dışında
şehrimin dışında bir başka şehir
şehr-i İstanbul
ilk aşk bir kente duyulur mu
oldu işte
İstanbula aşık oldum
mümkün mü bu marazi aşktan kurtulmak
ah İsatanbul ah
ülkemin üç yanı deniz
denizi de ne kadar severim bir bilseniz
su delisi denilse yerindedir
üç yanı deniz İstanbul
adalar
Marmara boğaz
okudukça okuma isteği
yazma biraz
yaz yaz
dön dolaş
yine İstanbul'u yaz
bitmiyor ki yazmakla
yazlıkları köşkleri
denizde yandan çarklı gemileri
şirin mi şirin yelkenlileri
denizde dalgalar
köpük köpük
beyaz bembeyaz köpükleri vapurların duvağı
ah İstanbul ah
iğde çiçeklerini bilirdim bir de hanımeli
leylak menekşe gül
gülden öte ne çiçekler ne ağaçlar varmış
manolyalar ortancalar
hatmi çiçeği sakız ağaçları erguvanlar
saymakla bitmez
bir asra yakın İstanbul dile kolay
bir asra yakın
seni okudum şiirlerde kitaplarda seni şiir saydım
yazdım
bir yanım seninle dolu
bir yanım anadolu
ah İstanbul bitmedi özlemim sana
İstanbul oldum anlasana
çıkıp o hayal merdiveninden bir daha
bir daha
Hisarlarından bakacağım sana
ah
İ s t a n b u l
7/Şubat/2010/pazar
Yüksel Nimet ApelKayıt Tarihi : 7.2.2010 14:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yine adını anmadan geçemeyeceğim, hayatta ise selamet öldüyse rahmet diliyorum... Öykülerime konuk ettiğim adını şükranla andığım Orhan abim, bir sinema gişesinde çalışıyordu... O yıllarda süper güzel filmler geliyordu şehrimize... Hafızamızdan silinmeyen, filmleriyle büyüdüğümüz; aktris ve aktörlerin unutulmaz filmlerini İstanbul'la aynı günlerde izlerdik... Ve Orhan abim bana film afişleri getirirdi kocaman kocaman afişlerdi her biri. Ve yıllar yılı sakladım onları. Sanırım sinemaya olan aşkım da o afişlerle o renkli dünyayla başladı... Herkesin bebekleriyle evcilik oynadığı küçük yaşlarında benim bir sinema dünyam vardı... Bu yüzdendir ki söze her başladığımda sinemaya olan aşkımı söylemeyi unutmam... Sinema çok iyi bir buluştu; sonraları radyo ve sinema eğitimi alan kızımın kitaplarını okumaya başladım... Geç kalmıştım. Gazeteci olmayı çok düşünmüştüm ilk zamanlar. Ama belki de sinema eğitimi almak için çaba göstersem diretseydim daha iyi olurdu.. Gazetecilik hevesi de, o yıllarda kızların uzak şehirlerde okuması mahzurlu görüldüğünden kursağımda kaldı... Orhan abime hep ben evet diyorum he demiyorum diyerek düzgün konuştuğumu ve bundan hoşlandığımı, ve öyle olması gerektiğini ima ederken lisanın önemini kavramış mıydım bilemiyorum... Bize öğretilen kitap ve İstanbul türkçesiyle konuşmanın doğru oluğuydu... Tabii insan isterse yöre dilini unutmayabilir, unutmamalı da... Lâkin zaman zaman isterse konuşabilir ama toplumda ki bu hangi toplumda olduğuyla ilişkili; kabul görmesi için düzgün bir lisan kullanması gerekliydi... Şimdi diyeceğim şu ki, gençler; çok okuyun ve çok gezin tabii evden kaçmayın ama gezerek edineceğimiz bilgileri bir başka şekilde; kitap okuyarak ta yaşlı bilge dede ve ninelerle hasbıhal etmekle de ki, onlar birer canlı tarihtir; belgesel izlemekle çok şeyler öğrenirsiniz... Bilgisayar ve internet var diye tv nin pabucunu dama atmayın... Özellikle edebiyattan hoşlanıyorsanız, ilgiliyseniz ve bir şeyler karalamayı seviyorsanız cumartesi ve pazar geceleri trt 2 de çok güzel kaçırılmaması gereken kişiyi bilgiyle donatabilecek, değerli şair ve programcıların programlarını kaçırmayın derim... Üstelik tv/nin görsel yanı da var; eğlenmek maç izlemek gençlerin hakkıdır, lâkin iş hayatı bir insanın bir gencin can damarıdır. İş bulmanız için eğitiminiz bir sanatınız olmasa bile kendinize olan güveninizle, konuşma sanatına vakıf olmak, kapıları açan iyi bir anahtardır. Kapıları açan anahtarın para olmasın yanında; bir de düzgün bir kıyafet ikna edici kendinden emin bir konuşmadır. Çok okuyan çevresi ile ilgilenen tertemiz bir görüntü ve Türkçe dışında herhangi bir lisan gereklidir. ve fiziki görünüm açısından herkes güzel veya yakışıklı olmayabilir ama bakımlı olmak önemlidir.. İşsizliğin en önemli bir nedenidir bir çok kişi kendini donatmaz ama gözü hep masa başı işlerdedir... Yeri gelince yaz kış demeden bir araba üzerinde satacağınız bir iki kalem malın parasından çok, bir okul bitirmiş gibi görgü bilgi sahibi olursunuz. Yani uzun lafın kısası çalışmak çalışmak, çalışmak ve öğrenmeye talepkâr olmak...Adam sendecilikle hiç bir yere varılmaz.... Sanırım antolojideki faaliyetleri, yeni yetişen gençler de takip ediyordur... Sözüm daha çok çocuk ve gençlere şiirlerim de öyle... Herkese gönüllerince yeni bir hafta diliyorum.
AŞKIN KENTİ İSTANBUL
DÜŞLER KENTİ İSTANBUL
AHH İSTANBUL AHH
İstanbul için ne yazılsa azdır az
İstanbullu pek çok şiir sayfamda
beklerim efendim
YAZMAK SİZE YAKIŞIYOR
TÜM YORUMLAR (3)