Maziye zincirlenmişti birzamanlar kaderim. Kalbime de zincir vurulmuştu sanki. Fırtınalar hep içimde dolmayan bir boşluk ise benimleydi hep. Suna'nın gözyaşları durmadan akıyordu. Oturmuştu bir banka, gelene geçene aldırmıyordu hiç. Biraz evvel bir holding binasından çıkmıştı. İlk aşkı, ilk sevdiği birzamanlar komşusunun oğlu olan Ahmet'i ziyarete gelmişti. Senelerdir görmemişti onu. Öyle bunalımdaydı ki.. Yeni eşinden ayrılmış sanki bir iki laf edecek birini aramış ve Ahmet' i görmeye gelmişti. Sevinçle girdiği yerden ağlayarak çıkmıştı. Ahmet'in bir sene önce öldüğünü öğrenmişti.
Oysa lisede birlikte okurken üniversiteyi bitirip evleneceklerini söylüyorlardı birbirlerine.
--Bu ağaç bizim olsun Ahmet
--Tamam canım
Hemen kalemini çıkarıp ağaca bir kalp çizmiş ve içine isimlerini yazmıştı Ahmet.
Düşüncelere dalmıştı Suna. Apartopar banktan kalktı. Edinekapı Mezarlığına
gitti. Ahmet'i görememişti ama mezarına gidecekti. Bulacağına inanıyordu. Arkadaşları tarif etmişti.
Mezarlığın kapısında ki çiçekçiden, ençok sevdiği, birzamanlar sevdiğinin verdiği kırmızı gülleri aldı. Kapıda ki görevliye sordu. Birlikte aramaya başladılar.
İçinden durmadan
--Hadi Ahmet neredeysen bulayım diye dua ediyordu.
Sonunda buldu mezarı
--Ben kapıyı boş bırakamam hanfendi.
--Tamam siz gidin dedi Suna.
--Ahmet ben geldim.
Gözyaşları durmuyordu.
--Bak canım sana kırmızı güller getirdim. Birzamanlar sen alırdın hep bana.
Şimdi ben senin için aldım.
--Nekadar seviyorduk birbirimizi. Neden ayrıldık biz. Mutlu olacaktık oysa..
Nişan yüzüklerimizi bile almıştın. Gençlik işte mantıklı düşünemiyor ki insan.
Hem ağlıyor hem konuşuyordu Suna.
Evliliğinde çok acılar çektirmişti eşi. Devamlı aldatıyor ve manevi işkenceler yapıyordu. Sonunda dayanamayıp kızını da alıp annesinin yanına gitmişti. Aslında Ahmet'ten bir beklentisi yoktu. Çünki Ahmet'te evli ve iki kızı vardı. Yalnızca arkadaş olarak görmeye gitmişti. Trafik kazasında öldüğünü öğrenmesi onu geçmişe götürmüştü.
--Hani hatırlıyormusun canım pencereden işaretleşir önce sen çıkardın dışarı. Sonra da ben çıkardım. Önceleri kimse anlamasın diye. Otururduk çay bahçesinde.. çok güzel sohbetlerimiz olurdu. Nezaman iş ciddiye bindi. Evlenme kararı aldık. O yengen yok mu. Bizi ayırmak için yapmadığı kalmadı.
Ve bizi ayırdı. Belki sen de mutlu olamadın eşinle. Bense hiç olmadım. Bazen seni düşünürdüm. Seninle evli olsaydım mutlu olurdum. Sen beni anlıyan sevgi dolu biriydin.
Yine gözlerinde ki yaşlar sicim gibi iniyordu Suna'nın. Keşke bugün hiç uğramasaydım. İçimde ki aşk kırıntıları kalsaydı yerinde. Ama mazimin saf ve temiz aşkı köz gibi yanacak bundan sonra içimde.
Elinde ki gülleri mezarın toprağına tek tek bıraktı.
--Bundan sonra hep güllerle geleceğim. Mekânın cennet olsun Ahmet
Birzamanlar aşık olduğu deliler gibi sevdiği arkadaşını, gözü yaşlı olarak bıraktı. Hayat herzaman süprizlerle doluydu. Bazen böyle acı süprizler de insanın karşısına çıkabiliyordu.
Kayıt Tarihi : 24.4.2007 19:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
senin hikayelerin dinlendirici oluyor
birde aşk ve sevgi üzerine hele ki olunca
yüreğine sağlık
kibar
Çoğumuz sevdiklerimizin değerini bilmeyiz onların başına bir şeyler gelince yada ölünce asıl acıyı o zaman çekeriz oysa artık o duymaz ağlasakda sızlasakda faydası olmaz bu bizim içimizdeki sevginin bitmediğini gösterse bile...Duygulu güzel bir hikaye yüreğine sağlık arkadaşım
Gözyaşları durmuyordu.
-Bak canım sana kırmızı güller getirdim. Bir zamanlar sen alırdın hep bana.
Şimdi ben senin için aldım.
-Nekadar seviyorduk birbirimizi. Neden ayrıldık biz. Mutlu olacaktık oysa..
Nişan yüzüklerimizi bile almıştın. Gençlik işte mantıklı düşünemiyor ki insan.
Hem ağlıyor hem konuşuyordu Suna.
Menekşecim hüzünlü bir aşk öyküsü...Hayat bu herşey yaşanıyor ....Teşekkürler yüreğine :))
sevgiler...
TÜM YORUMLAR (4)