Her şeyin ilki bambaşkadır; hele de ilk aşk daha bir başka… Dünya avuçlarının içindeymiş gibi hissedersin adeta. Gülen bir yüzün ve mutluluk saçan bir havan vardır daima. Hayat o zaman yaşamaya bedel. Bir takım ilkler ve mutluluklar yaşarsın onunla. Ve eminim ki bu ilkler son nefesine kadar seninle beraber gelecektir. Her şeyin bir sonu olduğu gibi bu mutluluğunda sonu gelir ve rüzgârın seni çaresizce yere bırakır. Mutluluk yerini hüzne bırakır ve gider gelmeksizin. Hayat dediğin sana azap dolu zindan haline gelir. Sen ki hayata mutluluk saçan insan aniden değişir ve umutsuzlaşırsın. Daha yaşama küçük yaşta adım atmış olursun. Tek bir ümidin vardır; zaman geçsin, gözüme gözükmesin unuturum, dersin. Aradan uzunca zaman geçer, o günden sonra onu hiç görmezsin ama yine de unutamazsın. Bedenin özlemden ilk günkü gibi alev alev yanar ve söndüremezsin. Unutmak ne kelime aşkından deli divaneye dönersin. Sonuç ne olur koca bir hiç… Sen aşkından kendini kaybederken sevdiğin kim bilir hangi âlemdedir? Kendisinin gelmediği gibi üstelik bir de seni senden alır. Tutulduğun insan genelde insafsızın tekidir ve sen onun umurunda bile değilsindir. Tabi kimilerine göre böyle olur. İlkiniz vicdansızın tekiyse eğer sizin ne halde olduğunuz, nerde olduğunuz hatta kiminle olduğunuz onun için hiç de önemli değildir ve size asla değer vermez. Bunu hak etmeyen birçok insan var ve her an aşk acısıyla yanıp tutuşurlar. Nerde olursak olalım onları her yerde görebiliriz. Bazen çok yakınınızda bile görebileceğiniz aşk acısı çeken insanlar vardır. Şüphesiz, aynaya bakmak yeterli olur. Ki zaten aşk acısı çeken birisi varsa oda sizsiniz. Kendi benliğiniz alevler içindeyken, hala gönlünüz onda, gözünüzse hayallerdedir. Küçük bedeninin içinde bulundurduğun o kocaman yürek sonsuza dek sızlar. Hayatınıza ondan sonra kimler girerse girsin, sonuç hiçbir zaman değişmez ve ilk aşk asla unutulmaz. Zaman ilerledikçe sen ne kadar onun ismini, cismini unutsan da zamanın ve yaşlılığın verdiği bir takım unutkanlıklardır bunlar. Onun dış görünüşünden hatırında bir şey kalmasa bile onun geçmişini kapladığını ve hep yürekte var olduğunu asla unutamazsın. Öyle biri vardı ve sen onu hatırlamasan da kalbin daima haykırırdı aşkını. Aradan geçen yılların değiştireceği hiçbir şey olmayacağı gibi bir de onun için can feda etmeyi arzularsın. Uzunca sene acısını hep taşısan da yolun sonuna geldiğini zaten anlarsın. Ve sen kendini sonsuza dek bırakırsın. Ömür boyu hayatına birçok kişi girdi çıktı ama senin aklın ve gönlün hep ilkindeydi. Evlendin ve hatta bir bebeğin oldu ama gene sen bugünde değil geçmişteydin. Ne bugün ne yarın ve ne daha sonrası senin umurundaydı. Sen ilk alevlendiğin zaman ölmüştün ve sen daima onundun. Hayatı belki bu yüzden negatifleştiriyoruz. Şüphe yok ki sizler hala ilkinizlesiniz ve onunsunuz. Siz şimdikileri sevdiğinizi sanıyorsunuz lakin beyniniz tümüyle ilk aşkınızla atıyor.
Benliğinizi sorgulayın… İlkler daima kutsaldır… Siz siz olun ilkinizi korumayı becerin…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Mine sorulmayanı sorayım,kuzum senin yaşın kaç?
Bir sevdaya düşmeye gör
Görünmeyen gizi kalır
O ateşte pişmeye gör
Küllense de közü kalır
Unuttum sanırsın ama
Ansızın girer rüyana
Rüyan tuz basar yarana
İyi olsa da izi kalır
Tanıdık bir seste belki
Açan bir çiçeğin rengi
Gül dikeni batmış gibi
Yüreğinde sızı kalır
Hasretten yorulmuş gibi
Sevdadan durulmuş gibi
Anası vurulmuş gibi
Meleyen bir kuzu kalır
Mahmut NAZİK 2005 Mersin
Unutmak istesen bile
Kuş uçar da hatırlatır
Bülbüller gelir de dile
Gül açar da hatırlatır
Cemre düşer de toprağa
Ağaçlar durur yaprağa
Ekinler döner başağa
Kış geçer de hatırlatır
Gecede göz kırpar yıldız
Baharda açınca mavruz
Ovaya döner de nergis
Gün açar da hatırlatır
MAHMUT NAZİK 28.05.2007
DEREKÖY - BOZYAZI - MERSİN
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta