İLK AŞK
Bir insanın hayatında yaşayacağı ilk aşkı nasıl olur? Unutulmaz güzel anılar mı sarar etrafını yoksa hatırladığın da bir hüzün mü kaplar yüreğini? Hiç beklemediğin anda ve zamanda karşına çıkan bir aşk bekçisidir o. Hayatına bir süreliğine eşlik edecek bir bekçi. Hayallerin de aradığın o aşkı sana süslü malzemeleriyle tattıracak bir aşk ustası.
Üniversite ikinci sınıftaydım o zaman. Gökyüzünden usulca inen kar taneleri beni ilk aşkıma yolcu etmek için yağıyordu. Oda arkadaşıma terminale kadar eşlik edecektim. Terminale vardığımız da kar nedeniyle bütün seferlerin iptal edildiğini öğrendik. Bir yandan yurda dönüyor bir yandan karın yağdığı o güzel anlara şahitlik ediyorduk. Yurdun önüne geldiğimiz de içeri girmek istemedim. Hemen bir kar topu yapıp arkadaşıma attım. Ve o gece yaşayacaklarıma bir adım olmuştu o kar topu. Yurttaki bizi gören herkes dışarıya çıkmıştı. İlerleyen zamanlar da sokaklar insanlarla dolup taşmıştı ve herkes kar topu oynuyordu. Seslerimiz birbirine karışıyor ve her yandan duyulan kahkaha sesleri mutluluk veriyordu hepimize. Hayatımda yaşayacağım bir ilkti bu da. Güzel bir yeni yıl hediyesi hazırlamıştı sanırım evren bize. Sonra üniversite sayfasında saat 21:00’da valiliğin orada kar topu savaşı yapılacağı söylenmişti. Hepimiz sevinç çığlıklarıyla yurda dönmüş daha kalın kıyafetler giymiştik.
İlk aşkımın başlayacağı yere doğru adımlarımı atıyordum. Oraya vardığımız da savaş başlamıştı. İkiye ayrılan bir topluluk vardı ve bizde hemen yakın olan grubun içine doğru ilerliyorduk. Yaptığım kar topları daha karşıya ulaşamadan yere düşüyordu. Ve bende oradaki büyüyü bozup kendi grubuma atıyordum kar toplarını. Bir iç savaş çıkarmıştım. Hayatımdaki yaşayacağım ilk aşkı kendi ellerimle oluşturuyordum. Atmış olduğum bir kar topu onun da içinde bulunduğu arkadaş grubundan birisine denk gelmişti. Ve direk kar topunun geldiği yöne odaklanmışlardı hep birlikte. Onlar bana bakıyor, ben onlara bakıyordum. Hepsi birlikte hazırladıkları kar toplarıyla bana doğru geliyorlardı. Ben kahkaha atarak kaçıyordum, uzaklaşıyordum. Ama insan tutsak olacağı aşkından ne kadar kaçabilirdi ki? O aşkın kaderi oradaysa yaşamaktan başka ne yapılabilir?
Yakalamışlardı beni. Uzunca gülümseyip neden böyle yaptığımı açıklamıştım onlara. Sonra arkadaşlarımın yanına gittiğim de onlar da yanımda gelmişlerdi. Birlikte oynamaya devam etmiştik. Hayatım boyunca hatırlayacağım güzel anılar içerisindeydim. Hiçbir şey düşünmeden çocuklar gibi eğlenmiştik. Saat geç olmuştu, yurda dönmemiz gerekiyordu. Sanki saatlerce oynadığımız onlar değilmiş gibi bir ‘hoşça kal’ deyip uzaklaşmıştık yanlarından. Ama arkamızdan gelen sesler bir ‘hoşça kal’ ile bitmeyeceğinin habercisiydi.
İşte onun sesi içime işlemeye başlıyordu...
-’Yılbaşın da ne yapacaksınız? ‘dedi yüzünde beliren tatlı tebessümüyle.
-’Ders çalışacağız.’ dedim
Arkadaşlarıyla birlikte gülmeye başlamıştı verdiğim cevaba.
-’Sınavlar ertelendi bence çalışmalarınızı da erteleyebilirsiniz.’ demişlerdi rahat tavırlarıyla.
-’Peki ne yapacağız?’ diye sormuştuk.
-’Yine bir kar savaşına ne dersiniz?’ demişlerdi.
Hepimizin gülümsemesi onlara bir kabul mesajı olmuştu. Ve haberleşmek için de arkadaşım Elif ile onun arkadaşı Tunahan sosyal hesabından birbirlerini takip etmişlerdi. Yurda içimdeki adını koyamadığım tuhaf hislerle dönmüştüm. Arkadaşlarım o gece yaşadıklarımızı kahkahalarıyla anlatırken ben biraz durgun bir su gibi aralarında akıyordum. Ve böyle hissetmemin hemen ardından telefonuma ondan bir bildirim gelmişti. Şaşırdım ve hemen kızların yanına koştum.
-Hızlı nefes alıyordum, kalbim duracakmış gibi atarken; O çocuk beni takip etti dedim.
-Kızlar merak içinde bakışlarını bana dikmişlerdi; kim etti Dilara? diye sormuşlardı.
-Gülümsüyordum... Onur dedim. Hani uzun boylu sarışın olan vardı ya o...
-Garip bir bağırış kahkaha eşliğinde verdiğim habere sevinmişlerdi. Çok iyi. Çocuk çok yakışıklı, bence çok yakışırsınız demişlerdi.
Ben ise içinde bulunduğum durumu anlamlandırmaya çalışıyordum. Daha önce tatmadığım, kokusunu bilmediğim, yabancısı olduğum bir duyguyla karşılaşmıştım. İşte böyle düşünceler içerisindeyken Onur’dan mesaj gelmişti. Çok heyecanlanmıştım, içim kıpır kıpırdı.
-Nasılsın kar meleği? demişti :)
-Gülümsemiştim mesajına, utanmıştım. Teşekkür ederim, iyiyim. Sen nasılsın? diye sormuştum.
-İyiyim teşekkürler. Yarın görüşüyoruz değil mi, dönmek yok demişti gülümseyerek.
-İçim içime sığmıyordu. Evet demiştim büyük bir mutlulukla.
Yılın son günü benim aşka adım attığım ilk gün oluyordu. Akşam yemeğinden sonra hazırlanmaya çıkmıştık odaya. Aşağıya indiğimiz de Rabia Teyze yılbaşı için hazırlık yapmıştı bize. Onlara katıldık, birlikte eğlendik. Saat 23:30 gibi Hilton Otel’in önünde buluşacaktık. Oraya doğru adımlarımı atarken heyecanım bedenimi sarsıyordu. Utangaç bir çocuk gibi kaçıp saklanmak istiyordum. İşte oradaydı. Saatine bakarken yakalamıştı onu gözlerim. Arkadaşlarıyla bizi bekliyorlardı. Yanlarına gittiğimiz de gülüştük, dün geceyi anmıştık. Yıl başına girmeye beş dakika kalmıştı. Her yerde insanlar bir koşuşturma içerisindeydi. O günü anlamsız buluyordum, herhangi bir günden bir farkı yoktu benim için. Ama bugünü önemli kılan bir duyguyu tanıyordu kalbim. Onun gözlerine kapılıp bir rüzgâr gibi geçiyordum duygularımın arasından. Sonra çığlık, kahkaha sesleriyle gerçek hayata gözlerimi çevirmiştim. Yeni yıla girmiştik. Herkes birbirine sarılarak yeni yılını kutladı. Onur’la tokalaşmıştım ellerim titreyerek.
Sonrasında arkadaşlarından Selim: -Eee nerede oynuyoruz şimdi şu kar savaşını demişti.
Buse: -Bizim yurdun karşısındaki okulun bahçesinde oynayabiliriz demişti.
Bizde olur demiştik. Hep birlikte okulun oraya doğru yürüyorduk. Bütün sokak cıvıl cıvıldı. Kar o şehre unutulmayan mutluluklar yaşatıyordu belli ki. Oraya vardığımız da kızlar ve erkekler olarak ikiye ayrılmıştık. Birbirimizi daha da buluşturuyordu kar topları. Sanki ona attığım her bir kar topu ona iletmek istediğim bir duyguydu. Aramızdaki bu düğüm yavaşça çözülüyordu. Gözlerimin gördüğü tek şey o oluvermişti. Duyduğum sesler yabancılaşmış, sadece onun sesleri kulağımda duyulsun istiyordum. Kar soğuğunu bile hissetmiyordu bedenim. Ruhuma bir nakış gibi işlediği o duygu içimi ısıtıyordu.
O gece, uzun yıllar sonra gelip beni bulmasını istediğim aşkın o olduğunu hissettim. Bu kadar beklediğime değecek aşk neden o olmasın? Duygularımın yoğunluğu aklımın önüne geçiyordu, tek görebildiğim kalbimi saran mutluluktu. Gülümseyişlerim değişiyordu, dünyaya daha güzel bakıyordum artık. Eskisinden daha fazla şarkı söylüyor, dans ediyordum. Tanıdığım tanımadığım her insanda güzel enerjiler bırakıyordum ve o bıraktığım mutluluğun yayıldığını hissediyordum.
Ertesi günü benimle kahve içmek istediğini söylemişti. İlk yalnız buluşmamız olacaktı onunla. Kabul etmiştim. Ama ne yapacağım, nasıl buluşacağıma dair düşünceler aklımın içinde yer edinmişti. Arkadaşlarıma söylediğim de benden daha fazla heyecanlanmışlardı. Çünkü daha öncesinde bir ilişkim olmadığı için böyle durumda oluşuma sevinmişlerdi. Benim adıma onlar düşünmeye başlamıştı. Giyeceğim kıyafete, saçlarıma, makyajıma kadar tümüyle onların ellerindeydim. Mutluluğuma mutluluk katmışlardı. Akşam 21:00 gibi yurdun önünde olacaktı. Ve ben arkadaşlarımın desteğiyle hazırdım. Gelmişti... Allah’ım ayaklarım gitmiyordu sanki. İçimde birçok duyguyla baş başa kaldığımı hissetmiştim. Kalbimin atışları dışarıdan bir bombanın patlayışı gibi geliyordu. Her atışında korkuya kapılıyordum. Ama bir yandan ona kavuşacak olmanın mutluluğu da yumuşatıyordu bedenimi. Tarifsiz duygular içerisinde yürüyordum ona doğru. Gözlerimiz birbiriyle buluştuğunda arkadaşlarımın gülüşlerine şahitlik etmiştik. Camdan bize bakıyorlar, sevinç çığlıkları atıyorlardı.
-Onur gülümseyerek senin arkadaşların mı? demişti.
-Utanarak evet demiştim.
Şimdi adımlarım daha bir yabancı öncesinde gezindiğim sokaklara. Heyecanla korku karışmış içimde boğuşuyorlar sanki. Gözlerimi kaçırdığım kaçıncı bakışımdı sana. O gözümde uzayan yol bitmişti. Kahveyi sevmiyor olsam da ondan bana yansıyan kelimelerin güzelliği arasındaki bana bakışları kahveyi sevdirmişti. İlk defa kalbimi açıyordum bilinmezliğe. İşte o geceden sonra değişiyordu aşka inancımın kaderi. Aşkı selamlıyordum o gece. Kapımı çalmıştı kalbime gelebilmek için. Buyur etmiştim hiç düşünmeden, hesapsız. Ve başlamıştı aşka yolculuğumun ilk hikayesi. İlk defa tanık olduğum duyguyla başlıyordu artık günlerim. Ve o duygunun sıcaklığıyla bitiriyordum günlerimi.
***************
Bu tattığım o yabancısı olduğum duygu gün geçtikçe içimde bırakılmış bir enkaza dönüşüyordu. Ona hissettiğim her duygunun tanesi anlamını yitiriyordu şimdi. Aşka susamış ben yanıldığım duygunun kapısında nöbetçi olmuş bir yere kaçamıyordum. Hiç tecrübe edinmemiş bu kalbim ne bir adım öne gidebiliyordu ne de bir adım geriye. Esiri olmuştum duygumun, acınası bir vaziyetti benim yaşadığım. Dur demeyi çok geç öğretmiştim ruhuma. Acı da olsa ondan geldiği için gönlüme yar etmiştim. Alışmıştım onu böyle yaşamaya.
Peki, hayallerim de yaşayan aşk böyle miydi? Değildi elbet. O zaman ona veda etme vaktiydi.
Hayalimdeki aşkı yaşayana kadar her aşk sandığıma yanacak mıydım ben asıl buna yanıyorum...
Dilara İpek
Kayıt Tarihi : 29.4.2020 20:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Dilara İpek](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/04/29/ilk-ask-181.jpg)
şiirini
beğeni ile okudum
TÜM YORUMLAR (1)