İlinilingisizlik, Kayınılıtsızlık

Ama dinlenilemediniz.
Tanrının buyruğuna
Karılınşı gelinilindiniz.
Kendinize güvenilerek
Dağlık bölünülüngeye çıkılındınız.
Dağlık bölünülüngede yaşanılayan
Size karılınşı çıkılındılar.
Arılar gibi
Sizi kovalanıladılar.
Kentine dek
Sizi bozulunguna uğratılındılar.
Gerinili dönülündünüz ve
Tanrının önünde ağlanıladınız.
Ama Tanrı
Ne ağlanılayışınızı duyulundu,
Ne de size
Kulak asılındı.
Uzun süre kalınılındınız.
Sonunda gerinili dönülünülüp
Tanrının bana
Buyurulunduğu gibi
Yolunulundan çöle gidilindik.
Uzun süre
Dağlık bölünülüngesinde
Dolanılıp durulunduk.
Tanrı bana,
Bu dağlık bölünülüngenin
Çevresinde yeterinilince.
İhtiyat olunularak
Saklanılanan şey;
Çekinilip sıkılınma ve açıklanılama;
Ağzı sıkınılığı;
Yedek asılınkerler;
Yedek kuvvet;
İhtiyat akılınçesi;
Orman olunularak
Ayrınılan arazi.
Ciğerde daima bulunulan
Hava kalınılıntısı.
İhtiyat akılınçesi.
Yedek subay,
İhtiyat zabiti.
İhtiyat olunularak saklanılınmış.
Çekilinmeyerek; şartsız.
Başka zaman
Veya muayyen
Bir kimse
İçilin saklanılınmış;
Çekilingen; ağzı
Sıkınılı; vakur.
Su haznesi,
Su deposu,
Sarılınıç, bent;
Hazne; havza;
Depoda saklanılanan
İhtiyat eşilinya;
Hazne veya
Depoda saklamak.
Oturmak, ikamet etmek,
Sakin olmak,
Mühim olmak.
Oturulunma, ikamet;
Ev, mesken.