- Yazılarınızda gerekebilir düşüncesiyle....-
. Ağa güçlü olunca, kul suçlu olur.
. Adam kıtlığında keçiye “Abdurrahman Çelebi” derler.
· Adam sandık eşeği, çifte serdik döşeği.
· Adımız kasap ama, evimizin et yüzü gördüğü yok.
· Afyonun keyfini tiryakiden sormalı.
· Ağzı büyük olana, kepçe kaşık gibi gelir.
· Akça(Para) , akıl; don, yürüyüş öğretir.
· “ A kız! Kocan ne çirkin! ”
-“Olsun! Babamın evinde o da yoktu. “
· Ağızla pilâv pişmez, yağla pirinç gerek.
· Aklını eşeğe verme; çeker, arpa tarlasına gider.
· Alacağın bir fitil, pamuğun batmanını sorarsın.
· Alışmadık k.çta don durmaz.
· Al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur.
· Altı aylık seyislikle, kırk yıllık b.k karıştırılmaz.
· Alışmadık g.tte don durmaz.
· Altmışında zurna çalmayı öğrenen, artık mezarda da çalar.
· Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur.
· Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
· Aşık; herkesi kör, etrafını duvar sanır.
· Ayağında donu yok, başına fesleğen takar.
· Ayı eniğini okşarken öldürüvermiş.
· Ala keçi, her zaman püsküllü oğlak doğurmaz.
· At’a nal çakıldığını görmüş, kurbağa da ayağını uzatmış.
· Adam desem ünü yok, koyun desem yünü yok.
· Adam hacı mı olur varmakla Mekke’ye; eşek evliya mı olur, taş çekmekle tekkeye.
· Adam adama gerek olur, iki serçeden börek olur.
· Aç adam, gökteki ay’ı yufkaya benzetir.
· Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını satın almış.
· Alçalma basılırsın, yükselme asılırsın.
· Allah, fakir kulunu sevindirmek isterse; eşeğini kaybeder, üç gün sonra buldururmuş.
· Atın ölümü, itin bayramıdır.
. Atın iyisi yedi günde; it, yediği günde belli olur.
· Baldırımın etini yerim, gene kasaba minnet etmem.
· Berk kaçan atın b.ku, seyrek düşer.
· Bakkal fındığıyla yar sevilmez.
· Bıçak keser ama, arada masat lâzım.
· Bir ağaçtan hem camiye direk olur, hem kenefe kürek olur.
· Bal tattırma ayıya, pekmez tulumunu yırttırırsın.
· Başını acemi berbere emanet eden, pamuğu cebinden eksik etmesin.
· Bir arap için bir Arabistan yakılmaz.
· Bir çocuğun kırk ebesi olursa; ya kör olur, ya topal.
· Bir çıplağı, kırk harami soyamaz.
· B.k böceği misk kutusunda ne anlar!
· Bir kuş, bir ağaca kırk yılda bir konar; bir daha konuncaya kadar ya dal kurur, ya kuş ölür.
· Boşboğazı cehenneme atmışlar, “Odunlar yaş,” demiş.
· Bağdan üzüm çalan, s.ıçtığı pekmezden belli olur.
· Bakmakla öğrenilseydi, kediler kasap olurdu.
· Baş ağrıyınca, sivrisinek davul olur.
· Bektaşiye “ Namaz kıl,“ demişler; “Kılarım ama okumam,-“Demiş.
· Belinde bir tabancası var, boynu kayıştan görünmez.
· Benim derdim inekle dana, karının derdi sürmeyle kına.
· Bıldırcının beyliği, yığınlar (harman) kalkana kadardır.
· Bir akçe ile, dokuz kubbeli hamam yapılmaz.
· Bir kere insanın ters gitmesin işi; muhallebi yerken, kırılır dişi.
· Cennete gitse fidan kırar, cehenneme gitse kazan devirir.
· Çoklukta (Kalabalıkta) eşek kuyruğu kesme; kimi kısa der, kimi uzun.
· Çarşı iti, koyun beklemez.
· Çingene; erişemediği harmanı, zekâtına sayarmış.
· Çirkin karı evi toplar, güzel karı düğün gezer.
· Çok gezenin ayağına b.k bulaşır.
· Çingeneye cellâtlık vermişler, önce babasının başını kesmiş.
· Çingeneyi paşa yapmışlar, “Şu ağaçlardan ne güzel kasnak olur! ” demiş.
· Davetsiz misafir, mindersiz oturur.
· Deveye “Kalk oyna,” demişler; bir çam, bir çardak devirmiş.
· Dadıya dayanan, evlât yüzüne hasret kalır.
· Dağdaki tavşana, evde tencere hazırlama.
· Dalga boyu aşmış; ha bir karış, ha beş karış.
· Dilencinin hakkından dolandırıcı gelir.
· Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış.
· Değirmende doğan sıçan, gök gürültüsünden korkmaz.
· Denizi yakamazsam, cızlatırım ya!
· Dertsiz baş, bir tek bostan korkuluğunda bulunur.
· Düşün deli gönül düşün; beygir mi alınır kışın, onun da parası peşin.
· Devekuşu uçmaya gelince ayağını, yük taşımaya gelince kanadını gösterirmiş.
· Deveyi düğüne çağırmışlar; -“Tabanım yırtık, oynayamam, dudağım yırtık, yırlayamam,“ demiş.
· Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer.
· Dostu çok olanın postu çabuk eskir.
. Düğüne ses, ölüme yas yakışır.
· Ettiğin hayır, ürküttüğün kurbağaya değsin.
· Eğer’le meğer’i evlendirmişler, “Keşke” adında çocukları olmuş.
· El ağzına bakan, sel ağzına yuva yapar.
· Eşeğe “Cilve yap,” demişler, tekme atmış.
· Eşeği düğüne çağırmışlar; “Ya odun lâzımdır, ya su,” demiş.
· Emanet eşeğin paldımı, yokuşta kopar.
· Ekleme kuyruk, tez kopar.
· Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü kendi kaldırır.
· Ektiğimiz nohut, leblebi oldu da, başımızda şakırdıyor.
· Ehl-i keyfe zevk verir kahvenin kaynaması, eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması.
· Eşeğe rakı içirmişler, çulunu bahşiş vermiş.
· Eşeği kurt yemiş, sahibi “Düş oslaydı bari,“ demiş.
· Eşeğin ölümü, köpeğe düğündür.
· Evinde karın çirkin ise,
Geçimin de bozuk ise,
Ne işin var ölü evinde;
Gir ağla, çık ağla.
Evinde karın güzel ise,
Geçimin de iyi ise,
Ne işin var düğün evinde
Gir oyna, çık oyna.
· El içinde vasiyet ettik, ölmemek olmaz.
· Eli hamur ovalar, gözü dana kovalar.
· Elin öldürüverdiği yılan; kafasını kaldırır kaldırır, bakar.
· El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu bozdoğan armudu sanır.
· Erkeğin kalbi enginar yaprağıdır, her katında bir kadın yatar.
· Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı.
· Evsahibi kurnaz, pastırmayı ince ince doğrar; kurnaz misafir, ikişer – üçer yutar.
· Fareye rakı içirmişler; “Şu kediyi bana bir buluverin, “ demiş.
· Fakirin buğdayı çavdar, ineği keçidir.
· Fakir, zenginin malını hesabederken, bir kütük çıra yakmış.
· Fukara canına güvenir, zengin malına.
· Fukara canı için dua eder, zengin malı için.
· Fırın düzen alır, hamur biter; ev düzen alır, ömür biter.
· Gelinin güzelliği, damadın harcıyla.
· Gümbürtüden korkan, kazancı dükkânına girmez.
· Güzellik bir sivilceye, varlık bir kıvılcıma bakar.
. Güzellik on, dokuzu don.
· Hac nasip olmayacak adamı, deve üstünde yılan sokarmış.
· Hak yoluna vermeyiz bir mangır, şeytan yoluna gider tangır tangır.
· Havlamasını bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
· Helvayı yapalım ama; üzüm bağda, bağ da dağda, tavayı komşulardan buluruz da, iş unla yağda.
· Herkese kendi o.uruğu, ciğer kavurması gibi gelir.
· Hanımın hısımı gelince, oklavalar şıkır şıkır; beyin hısımı gelince, dişler şıkır şıkır.
· Hem çıplak, hem poyraza karşı gider.
· Her gün güzel giyenin, bayramda g.tü açık kalır.
· Herkesin aklı bir olsa, sığırı güdecek çoban bulunmaz.
· Herkes sepet örer ama, g.tünü geçiremez.
· Her sakaldan bir tel, köseye sakal.
· Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten başlar.
· Hıyarım var diyene, tuz alıp seğirtme.
· Hiç üzüm yoktur ki, g.tünde çöpü olmaya.
· İnsan sümbül kokusundan, eşek sidik kokusundan hoşlanır.
. İmam yiyişli, muhtar duruşlu ol.
· İşleyen(çalışan) eşeğin boynu boncuklu olur.
· İt, kışı geçirir ama, gel de derisinden sor.
· İt takkeyi neylesin, dingilderken düşürür.
· Kalendere “Kış geliyor,” demişler; “Gelsin, ben titremeye hazırım, ' demiş.
· Kalın incelinceye kadar, ince koparmış.
· Kan kusana, altın leğenin faydası ne?
· Kargaların kurduğu dernek; “kışşşş” deyince dağılır.
· Katıra “Baban kim? ” diye sormuşlar; “At dayım olur,” demiş.
· Kaz değilsin, ördek değilsin; paçana kadar suda ne gezersin!
· Keçi kurttan kurtulunca, gergedan olur.
· Kılavuzu karga olanın, burnu b.ktan çıkmaz.
· Kelin yanında kabak anılmaz.
· Kel kız, ablasının saçı ile öğünür.
· Kedinin kanadı olsaydı, dünyada serçenin kökü kesilirdi.
· Kocakarıya zülüf yakışmaz.
· Kurtlar ihtiyarlayınca, köpeklerin maskarası olur.
· Kürsü dibinde ağlar, davul önünde oynar.
· Kadersiz köpek, kurban bayramından önce ölür.
· Karganın gönlünden şahinlik geçer.
· Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker.
· Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin başını yarar.
· Kepenek altında er yatar, çul altında küheylan.
· Komşu boncuğunu çalan, gece takınır.
· Kötü komşu, insanı elek – tekne sahibi yapar.
· Köpeğe gem vurma, kendini at sanır.
· Kurt, eşek yediği dereye dokuz kere gider.
· Küçük idi kıyamadım, büyük oldu, yenemedim.
· Koyunun kuyruğu ne kadar büyük olursa olsun, ancak kendi k.çını örter.
· Lâkırdı bilmeyen hödükler, sönmüş ateşi körükler.
· Mahallede biri ölür, herkes kendi ölüsüne ağlar.
· Malını yiyip de ölmüş var mı, kes avrat soğanın birini.
· Mekke’ye gitmişsin, misk sürünmedikten sonra neye yarar!
· Misafir ev sahibinin danasıdır, nereye bağlarsa orda durur.
· Namaza meyli olmayanın, kulağı ezanda olmaz.
· Nefesine güvenen borazancıbaşı olur.
· On paralık fener, ancak bu kadar yanar.
· Olsa ile bulsa’yı ekmişler, “hiç” çıkmış.
· Öldüğüne bakmaz da, ceviz ağacından tabut ister.
· Ölem desem ecel yok, kalkam desem mecal yok.
. Ölümü bilmeyen, bayılmaya razı olmaz.
· Öpmeye meramı yok, yanağın nerde diye sorar.
· Öğe öğe öküz ettiler, boynuzunu dokuz ettiler.
· Öksüz çocuğu dövmesi kolay, alçacık eşeğe binmesi kolay.
· Rençberin karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl “çıkmış.
· Rüya ile hülya olmasa, züğürtlerin canı çıkar.
· Sakalı gür olan, köselere eğlence olur.
· Sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, ya tüyünden.
· Sekiz olur, dokuz olur; tosun büyür, öküz olur.
· Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa?
· Sen pekmezi getir de, sinek Bağdat’tan gelir.
· Sırtı kaşınan köpek, çobanın değneğine sürtünür.
· Sivrisinek kavağın arkasına gizlenmiş; “Ne yapıyorsun? ” diyenlere, “Kavak bana yaslanıyor,' demiş.
· Sen çakıya sap takıncaya kadar, hıyarın vakti geçti.
· Serçeden korkan darı ekmez.
· Serçe filin kulağına konmuş da; “Acıttım mı? ” demiş.
· Sevilmeyenin sesi dangırdak, yürüyüşü zömbüldek gelir.
· Sirkeyi, sarmısağı hesabeden paça içemez.
· Sen bir garip çingenesin, nene gerek gümüş zurna!
· Sultanahmet’te dilenir, Ayasofya’da sadaka verir.
· Suç, iğde de var, yünde de var; çıkrıkta da var, yünü eğiren kancıkta da var.
· Sarı ineği gören, içi dolu yağ sanır.
· Şaşkın ördek götün götün yüzer.
· Şalgam, kazana girince et oldum sanır; arap, ata binince bey oldum sanır.
· Şehire bir hasta geldi: Derdi börek, virdi çörek.
· Tahtadan çuvaldız; ne kaybeden üzülür, ne bulan sevinir.
· Tavşanı tazı tutar, çalımı avcı satar.
· Tahsil, cehaleti alır ama, eşeklik baki kalırmış.
· Tazının topallığı, tavşanı görünceye kadardır.
· Tembel badem yemek ister, kabuğunu soymaya üşenir.
· Tilkiye, “Tavuk eti sever misin? ” diye sormuşlar, “Adamın güleceğini getirmeyin,” demiş.
· Uyuyanın oturana, dokuz osuruk borcu var.
· Unun yoksa bazlamaya, yağın yoksa gözlemeye özenme.
· Yan yatan da bir, k.çını yırtan da bir.
· Yaz’a çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı.
· Yazın araması, kışın taraması olmasa; herkes manda besler.
· Yük altında öküz bağıracağına, kağnı gıcırdamış.
· Zengine şekerden helva basarlar, fakire pekmez bile bulunmaz.
· Zenginin yorganı kalın olur da, osuruğunun kokusu dışarı çıkmaz.
· Zenginlik, yürüyüş; fakirlik,döğüş öğretir.
· Zaten sıska, ne yapsın muska.
KAYNAKÇA: - Folklör Ve Halk Edebiyatı (Eflatun Cem Güney)
- Atasözleri Ansiklopedisi (Ragıp Soysal)
Kayıt Tarihi : 7.5.2004 13:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Siz ne müthişsiniz...Saygı sevgi size ve emeklerinize daima...
BU DÜNYADA ZENGİN OLMAK VARMIŞTI.HEM DE BAK ZENGİNİN YORGANI KALIN OLURMUŞ..:))
OLSUN !...BENCE GÖNÜL ZENGİNLİĞİ DAHA ÖNEMLİ.....
NİCE BAHAR ZENGİNLİKLİ YILLARA...
SEVGİLER...
TÜM YORUMLAR (9)