İlahlar Ve Tapınaklar
Söze “La ilahe illallah” (ilah yok Allah var) diyerek başlamak yerinde olur.
İlk zamanlar; ateş, Güneş benzeri şeyleri ilah sananlar, sonraları “İnsan ilahlar” edindiler. Güçlü, zeki, uyanık olanlara “İlah” dediler alt sınıfta olanlar! İnsan ilahların acizliklerini fark ettiklerinde “Görünmez İlah” arayışına girdiler, bunu da somutlaştırmak için aracı putlar ve elçileri devreye soktular! Hz. İbrahim kıssası (kuranda var) meşhurdur. Sıfırdan başlar, Güneş’i tanrı olarak düşünür ve güneş batınca da “Lâ uhibbu el âfilîne” (Ben sevmem kaybolup gideni) der.
Günümüzde çoğu insan görüntüyü kurtarmak, eleştiri ve baskılardan kurtulmak için tüm Dünya’da kabul edilmiş “Görünmeyen Tanrı” inancını benimsemiş ve “Semavi dinler” olarak adlandırılan dinleri kabul etmiş gibi yapar! Sorgulamaya kalkarsa zaten “İmansız, dinsiz” damgasını yiyeceğini bilir. Semavi dinleri tek çatı altında toplamak isteyen bazılarının amacı da toplumu “Din algısı” üzerinden standartlaştırmak, kodlamak ve yönetmek… Bu her dönem geçerli olan bir kural gibidir; krallar, halifeler, din adamları, ruhani liderler (bu tabiri komik bulurum) dinsel kodlamalardan yemlenmişler, toplumun potansiyelini bu yolla çalmışlar!
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim