Ekildikçe azalan, azaltan ve yıpratan bir ağaç gibiyim. Meyva vermem, versem de hammına koyayım.*
Şehvet rüzgarının, dehşet veren şiddeti yalpalar beni silkeler kökümden.
Ya ben deliyim ya da sen yitik.
Bir oda dolusu tencere utancı var yüzlerimde; kırmızı kart görmüş topçunun öfkesi ve geceleri bilhasa şair paranoyası.
Fakat senin...
Senin öyle mi?
Gülüşünde
direk dibine yapılan plase şıklığı var; dudağından mukaddes öpmeler, parmak uçlarından avucuma ilahi bir paradoks...
Sen prenses olursun yaşadığınca
Ben hamam böceği veyahut tahtakurusu mezarlığımda.
Belki ben yitiğim, belki sensiz.
Her yenilgi yıpratır ve her terkedilen Gazi sayılmalıdır kanaatimce.
Geç dilenmiş özür gibi yaşıyorsam, isabetsiz yağmurlar gibi dökülüyorsam ve kusuyorsam gerçeğin acı tadını: bu ulvi bilmece gersin düğümü!
Hayat dediğin zaten bitmez dediğin şeylerin toplamıdır*
ve sikik bir tabureye atılan tekmeyse
bitişin küpüdür!
Kayıt Tarihi : 21.1.2021 22:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!