Acep şu yerde var m'ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Kimseler garip olmasın
Hasret odına yanmasın
Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Devamını Oku
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Bu mükemmel sözlerle batında nice gariplerin olmasını istemektedir Yunus' umuz...
Bilmektedir ki o garipler Cennet yıldızlarıdır.
Bir Düş Görmeli Nasıl Olmalı
Bir tren yolu geçer gönülde.
Ankara ilinden Eskişehir'e,
Kaç sefer yapar bir günde,
Gitti bir garip değirmene,
Kavruldu Sakarya kıyıları kuraklıkdan,
Nerden alırız unu,kimlerin unluğundan.
Seçtiler köylüler bir garibi,
O Hâk katında dahi seçilmişi.
Haydi dediler yola birde araba ona,
Un alıp gelecek ya, alda gel unu ha.
Birisi var çok cömert,
Varsa kapısına namert.
Onu dahi boş çevirmez,
Hemen istenir istenmez.
Orda dergâhı Hacı Bektaş-ı Veli,
Sen ki sadece ondan istemeli.
Çıktı yola garip açmı aç birde susuz,
Kimmiy di o? Tabi ki bizim Yunus Yunus.
Geldi kapıya istedi ki ondan unu,
Vereyim sana himmeti bırak unu.
Himmet de neydi ben alırım unu,
Bekliyorlar benden ekmeklik unu,
Gider iken yolda bakıyordu ununa,
Himmet takıldı orda gönül kuşuna.
Eyvah! himmeti almalıyım buluruz unu da,
'Geçti 'dedi,sen var Hâk'kın Taptuk kuluna.
Kapısında Taptuk'un Âşık Yunus idi,
Taptuk Emrem ona Yunus Emrem dedi.
Aşık oldu yaradana aşk kapısın da,
Söyler sözü dilinden anlayanlara.
Kuru odun taşıdı ormandan dergâha,
Hepsi düz idi yok tu eğrisi urgan da,
Yakıştırmadı odunun bile eğrisini,
Bilirdi himmet hikmetinin sebebini.
Bırakmadın topladın düz odunlardan,
Beni niye bıraktın ayırdın o ocakdan.
Molla Kasım'ı bile bilirdin derenin kenarında,
Eğri odun diye beğenmedin beni yazıklar bana.
Bir eserisin bu Dünya'da yolu Yesevi'nin,
Sevginle büyüdün gönlümüzde şahesersin.
Yürüdün durmadan ancak sen gezebilirsin,
Yürüyen dervişlerin sen ki Hazreti Pirisin.
Size gelen dervişleri ancak sen bilirsin,
O dervişlerle yürüyüp gidende senmisin?
Sen bu aşka düşeli Allah'la bilişeli,
Onlar sana hep gelip giderlermiydi?
Bir garip ölmüş dediğin senmiydin?
Üç gün sonra duyulanda senmiydin?
Soğuk su ile yuğulanda senmiydin?
Belli sözde şöyle garip bencileyin.
Sen mi garipsin sözde değil, canı özdesin,
Garip olmayan garibin manisini ne bilsin.
Sen yürümeye çalışanın düşündesin,
Söze ne hacet ki düşün sen sahibisin.
Tren yolu rayları burada tam ortada,
Gördü, asan elin de heyben sırtın da.
Görenin gözü o anda yanda ki kolda,
Yeninden belli o kol hocan Taptuk'da.
Açtı elini yürü dedi onunla,
Kim yetişir onun yürüme hızına?
Attı adımın ardı sıra heyecanla,
Takıldı kaldı demiryolu rayın da.
Geçemedi karşıya o an geldi hızlı bir tren,
Acaba omuydu çoktan kaçırılan kara tren.
Trende ki yükler geçi verdi gözü önünden,
Kime, nereye gider bunlar kara tren ilen.
O trenin vagonları hiç bitmedi gitti,
O yol sonsuzdan sonsuzamı gider idi?
Vagonların uzaması attığı adımdan idi,
Onun yürüyeceği yol ancak bir adım idi.
Ne zaman adımını atsa o tren hep geçerdi,
Olsun onun arkasında adım bile yeterliydi.
Bu hayat bile sadece bir ani düşdendi ibaret,
Bu düş bile elbet bulacak, bil bir bir nihayet,
Bir yüzü karanın bile düşün de olursa hikayet,
Bizler o düşü düşünelim belki buluruz hikmet.
Hikmetini bulmak için her daim onu onla fikr et,
O fikir, canı gönülden Ya Malik el-Mülk'ü zikr et.
Abdülkadir Kalay
şiirede o zamanın türkçe vurgular olsa tam olacak.
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta