Yazılar - İktidar Oyunları Şiiri - Recep ...

Recep Akıl
905

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Yazılar - İktidar Oyunları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan A Haber Kanalı’nda katıldığı bir canlı yayında sorulan bir soru üzerine Koç grubu Yönetim Kurulu Mustafa Koç ve kardeşi Ali Koç’la bir görüşme yaptığını söyledi.

Gazeteci Mehmet Barlas’ın açıkladığına göre Kuzey Irak Lideri Mesut Barzani’nin aracılığıyla alınmış bu randevuyla yapılan görüşmede Sayın Başbakan Koç Grubu temsilcileriyle ekonomik konulardan söz ettiklerini anlattı.

Her ne kadar Sayın Başbakan sadece ekonomik bir takım konulardan söz ettiklerini ifade ettiyse de bu toplantıda illa ki gündeme dair konular da açılmış ve konuşulmuştur. Türkiye ekonomisinin önemli bir bölümünü kontrol eden Koç Grubu durup dururken üstelik kendisiyle ilgili olarak ortada somur bir şey yokken Kuzey Irak Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yi de araya koyarak Başbakan’dan niçin randevu talep eder acaba?

Koç’un Gezi olaylarındaki rolü biliniyor. Üç beş ağaç bahane edilmek suretiyle uluslar arası odakların önderliğinde mevcut hükümete karşı gerçekleştirilmek istenen darbe girişiminde söz konusu dış odakların içerideki işbirlikçisi rolüne soyunan Koç Grubu ne oldu da hükümet başkanı ile bir araya gelmeyi bu kadar istedi?

Acaba, diye aklına geliyor insanın; İstanbul Sermayesinin bir tür nedamet gösterisi midir bu randevu isteği? Böyle olduğu ihtimal dâhilindedir. İstanbul sermayesi Gezi olaylarının ardından hükümetin uzatmış olduğu uzlaşma elini tutmuş olsaydı eğer Sayın Başbakan’la görüşebilmek için bu konuyu aracılara kadar götürmek zorunda kalır mıydı?


Tabi bu sorunun ardından bir başka soru da geliyor akla. Eğer Gezi olaylarından sonra bir uzlaşma sağlanabilmiş olsaydı 17 Aralık darbe girişimi gerçekleşebilir miydi ve tabi ki Mustafa Sarıgül CHP’nin İstanbul Belediye Başkanı Adayı olarak gösterilebilir miydi?

Sayın Başbakan’la Koç Grubu arasında yapılan bu görüşme bir takım dengelerin değişebileceğini de göstermesi bakımından çok önemli bir görüşmedir. Bu açıdan bakılacak olunursa eğer denilebilir ki görüşmenin ardından CHP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Sarıgül’ün üzerinin çizilmiş olma ihtimali yüksek gözükmektedir.

Evet, bu işe soyunurken İstanbul’a Belediye Başkanı olamayacağını Mustafa Sarıgül zaten biliyordu, onu ileri itenler de bunu biliyordu. Bu adaylık Sarıgül açısından asıl hedef için bir sıçrama taşıdır. Arkadan itenler içinse uzun vadeli bir planın ilk aşamalarından biri.

Aslında bu iş Deniz Baykal’ın tasfiye edilmesi sürecine kadar bile götürülebilir. Sarıgül için asıl hedef CHP genel başkanlığıdır. Türkiye üzerinde oyun kuranların hedefleri için de Koç ile Başbakan arasındaki bu görüşmeye kadar en uygun adaydı Sarıgül ama bu o kadar da kesinmiş gibi görünmüyor artık. Çünkü görüşmeden sonra ihtimaldir ki ortaya başka faktörler de çıkmış olabilir.


Deniz Baykal’a istediklerini yaptıramayacağını gören oyun kurucular Sarıgül’ü CHP’nin başına geçirmek istemelerine rağmen bunu başaramayıp rotayı Kemal Kılıçtaroğlu’ndan yana çevirmek zorunda kalmalarıysa o günün koşullarında gerçekleşmiş bir durumdur.

Oyun kurucular Sarıgül üzerinden oyuna devem etmeye kalkışsalardı eğer yerel bir takım zorluklar yüzünden amaçlarına ulaşamayabilirlerdi. Bunu gördüler ve geri adım attılar. Zaten Deniz Baykal Sarıgül’ün de aday olduğu kongrede onun ipliğini pazara çıkartmış oyunu bozmuştu.

Plan aceleye getirilemezdi. Hedeften uzaklaşmaktansa diledikleri gibi kullanabilecekleri ama Sarıgül’e nazaran CHP seçmeni gözünde daha zayıf birine, Kılıçtaroğlu’na rotayı çevirmek zorunda kaldılar. Kontrolü kaybetmektense biraz zaman kaybetmeyi göze almanın hiçbir mahzuru yoktu. Hem Kemal Kılıçtaroğlu’yla devam etmek çok daha makul bir çözümdü. Çünkü Kılıçtaroğlu tam bir sahibinin sesiydi ve nereye çekersen oraya gidebilecek biriydi. Diledikleri zaman kendisine “güle güle,” demek de kolaydı.

Artık her kesin bildiği Sarıgül’ün CHP’ye genel başkan olma hevesi Başbakan’la Koç Grubu arasında gerçekleşen bu görüşmeden sonra hevesten öteye gidemeyecekmiş gibi görünüyor. Kılıçtaroğlu ile de bu iş yürütülemeyeceğine göre ne olacak? Zaman bu soruya elbette en doğru cevabı verecektir elbette ama yepyeni bir aday niçin olmasın? Meselâ Hurşit Güneş, ya da Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu…


Eğer Mustafa Sarıgül CHP’nin başına geçerse bilinmelidir ki bu büyük bir çaresizliğin göstergesidir. Naçar kalmanın, başka hiçbir şey yapamıyor olmanın göstergesi… Yapamıyor olmak kendilerinden kaynaklanmayan ama önüne de geçemedikleri bir takım yerel zorluklar ve zorunluluklar sebebiyledir. Yoksa oyun kurucular sadece kendileri CHP’ye yön verebilseler elbette diledikleri gibi at oynatabilirlerdi ama her şeyi de kontrol etmek mümkün olamayabiliyor.

Koç Grubu’nun ısrarla Başbakan’dan randevu istemesinin temelinde yatan ana sebep, hem devletle ve hem de mevcut iktidarın temsil etmiş olduğu güç odağı Anadolu Burjuvazi ile gönülsüz de olsa uzlaşma isteğidir. Onlar da artık görmüşlerdir ki artık bu ülkede kendilerinden başka bir başka güç vardır ve üstelik bu güç kendi cinsindendir. Kendi cinsinden olması ise uzlaşmanın nispeten daha kolay gerçekleşmesi mümkün olacaktır.


İktidarla uzlaşma arayan bir yapılanmanın (TÜSİAD’IN) her ne kadar Mustafa Sarıgül’e bir desteği var idiyse de bu desteği devam ettirmenin çok da anlamı kalmamıştır artık. Bir başka şekilde söylenecek olunursa eğe, denilebilir ki Sarıgül feda edilmiştir. Artık kendisinden ne köy olur ne de kasaba. Bu saatten sonra CHP’nin başına bile geçirilmiş olsa çok da fazla bir anlam ifade etmez.

Hükümet ve İstanbul Sermayesi’nin arasında bir uzlaşmanın gerçekleşmesi demek eskinin temsilcilerinin yavaş yavaş ama kesin bir biçimde tarih sahnesinden çekilmek zorunda olması demektir. CHP, MHP ve kısmen de BDP eskinin temsilcileri olarak mevcut halleriyle ve politikalarıyla artık daha fazla ayakta kalamazlar. Çünkü bu eskilerin bu ülke insanına söyleyebilecekleri ve verebilecekleri hiçbir şey kalmamıştır. Değişmeli ve ülkenin gerçeklerini samimi bir şekilde kavramalı, politikalarını bu gerçekler üzerinden oluşturmalıdırlar.

Ufukta büyük bir uzlaşma görünüyor gibi. Sancılı ama gerçekçi ve zorunlu bir uzlaşma… Bu uzlaşma yakın gelecekte ülkenin dengelerini değiştirmesi bakımından belirleyici bir role sahip olacak ve bütün taraflar yeni duruma göre kendilerini belirlemek durumunda kalacaklardır. Aksi takdirde ülke bu günkünden çok daha zor bir yola girecektir ki bu yol hiç de doğru bir yol değildir.

Tarih boyunca geleceğe dair doğru bir analiz yapmamış, yapamamış olanlar isimleri ve unvanları ne olursa olsun eşyanın tabiatı gereği zaman içinde yok olmaktan kurtulamamışlardır. Bizimkiler için de deniz bitti artık, kara göründü. Bu kesin gerçeği görmek mecburiyeti gün gibi aşikârdır. İnat etmenin âlemi yoktur. Bir an evvel gerçekleri görmek bu ülkede siyaset yapmak isteyen her kesin ve her kurumun kendi gelecekleri açısından olmazsa olmaz mecburiyetidir ve elzemdir. 17.06. 2013

Recep Akıl
Kayıt Tarihi : 12.12.2020 01:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Recep Akıl