İkliminde Başladı Her Şey İstanbul'un

İlyas Han Şahin
65

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

İkliminde Başladı Her Şey İstanbul'un

Bir şehrin ikliminde başladı her şey
içimde depremden gökyüzü
beynimde bir uzay ısırığı ile
Bir kent, bir şehir bir serüvenle başladı her şey
Uzay küçüklüğündeydi şehrim, deprem hıçkırıklarım
Ben korktum hep, yalan yok! çok korktum
Yaşayanlar ve ölüler, gezginleri kıskandıran kardeşlikle ola geldiler
Kırmızı bir kavuşma hayalinde, bir düş vardı o gün
Fethedilen şehirler durdular hep bir arada
Beklediler şehirlerin sultanını, özlediler
Yılların içinden çıkıp gelen her adı sanı kaybolmuş tahta yüzlü bilekler
Gizliden bir uğultu başlamıştı kıskanç ecnebiliklerin solgun suratlarında
Zamana yenik düşen hayalleri ve kendileri olamayacak kadar
Kendilerinden olamayacak kadar zamansızdı boylarını aşan emelleri
Dünya kuruldu kurulalı beri söylenecek bir menkıbe bu
Efsunlu duruşunda asalet, bağrında binlerce zaman hikayeleri
Çıkageldi özlenilen, beklenilen şehir, tüm muhteşem endamıyla
Kıskandı ateş,su ve yaşanılası tüm mekanlar
İstanbul geldi, azametinden sızan asaletiyle, serencamıyla
İki kıta arasında bir boşluk, iki yaşam arasında bir köprü
Anlamak için bakışan binlerce soğuk nefesin arasında ılık bir duruş
Altından taşı, altından toprağı oldu halk hayallerinde
Geçmiş eğer geçmesiydi, gelecek bekleseydi biraz
Cennet olacaktı belki parçası ile inanmışlara, inanmaya susamışlara
Kol kanat gererdi şehirlerin kof ve nemli varoluşlarına
Işıklı, tertemiz bir semboldü İstanbul, ilacını arayanlara
Hangi mâşuk bu kadar özlenirdi ki ve hangi görülen bu denli değerli
Bir şehrin yedi ikliminde başladı her şey
Şehirler saltanatının tahtına oturana dek sürü yaşam
Antik bir duygusallık, moderniteye tekmeler savurdu
En kanlı tehditleri bu şehrin gölgesinde savurdu
Yaşayanlara, ölümü burada tadanlara
Çentik olmak mı, çentik atmak mı gerekirdi kıyısında
Şehirlerin ruhuna, şehirlerin özlemine, hasretine
İstanbul bulundu
Şairlerin şiirlerinde, paslanmış çiviler gibi söküldü unutulma hissi
Yaşayan nasıl unuturdu, unutan nasıl yaşardı ikliminde yedi düvelin
Efendisiydi İstanbul, ezilmişlerin, ezenlerin
Şehirlerin sultanı, mühründen tarih damlayarak gelmişti birde
Önünde diz çöken kırmızı hayal, asil bir düş görüyordu
Şehirler dile gelmiş, insanlar dize gelmişti karşısında
Çiçekler sunuyorlardı, pembe fistanlı bakireler,ağaç yapraklarıyla
Bir kaleye bel bağlayan değil de, şehirlere ağlayan bir ulu çınar vardı
Saygıyla baktı tüm şehirler ona
Elinde şair kalemi, alnında zafer çizgisiyle
Serüven anlatıcıları sustular, koca çınarın asırlık öksürüğüyle
Elinde denizlerden bir taç ile yürüdü koca çınar
Dağları doldura doldura haykırdı, kıskanç bakışları susturdu
İstanbul dedi, İstanbul deyiverdi yüzlerce yıllık genç sesiyle
Otur! tahtına, otur şehirli sevdaların başlığına
İnsanlar, otlar, hayvanlar ve siyah taşlar aşkına
Şehirlerin ruhu aşkına, taşınmaz değerler adına
Durdu koca dünya, yaşlı döngüsünden sıyrılarak
Birlikte yaşadığı insanlara inat, kirlenmişliklere inat
Eskisini yaşamak vardı İstanbul’un, çağlar öncesini,
Şimdiden azade, şimdiden ötede
Koyu kahve kıvamında yaşanmışlıklarıyla beraber
Şehirlerin efendisi olan heybetiyle
Bir şehre sahip olmak bu, bir geçmişe, bir değere
Alelade basit bir kaldırımında bile insan kokan hayatın
Şehre sinmiş acıların, mutlulukların
Dünyada ne ararsan bu şehre dairdir
Bu şehirde ne ararsan dünyaya aittir.
Şehirlerin efendisiyken oldu her şey, bu şehir
İstanbul kokardı yer gök, acısına sevda ekleyenlere
Fakirine fukarasına hayattı bu şehir
Kirlettik birazda en kendimizden olanlarla beraber
Koca çınarları küsmekle tehdit ettiler, televizyonlar görmemezlikten gelsin diye
Tüketmesinler diye başka şehirler, kıskanmasın diye suratsız aynalar
Konulu, konusuz afişler astılar meydanlarına,
Sokaklarına kendimiz koksun diye insan savurdular
Mavi denizine gemiler bıraktı çocuklar, geçmiş zaman olsun diye
Bırakılanlar,bırakanlar,aşina olanlar şehirlerin inşâsına
Yaşayana dair her şey kısaca, uzunlamasına daldılar boğazın iki yakasına
Ne umutlar tüketti,ne tükendi umutlarla beraber
Anadoluda çocuklar, evlerinden kaçtıar
masalarına elyazması notlar bıraktılar
Anne! ben İstanbula gidiyorum, şair olacağım diye
Belki de artistlik olsun diye
İstanbul’du O çünkü, güçlüydü,zamana meydan okuyordu
Kirletenlere bile annelik beslerken
Allah bu şehri dünyaya nazarlık olarak yaratmışken
Başladı her şey
Bahçesinde gezegen büyüklüğünde sırlar taşırdı, anlayanlara için
Denizinde eskiye dair menkıbeler anlatırdı aşıklar için
Yedi tepesinde yedi medeniyet vardı, kılıcını kuşananlar için
Rüzgârında efsun, toprağında vatan tadı
Gölgesinde kuruldu dünya, mekânlardan azadeyken şehirler
İstanbul, adın bile bir ömre bedelken
Başladı her şey,
Hiçbir yerin yerlisi olmayan duygularımla selamlarım seni
Sokağında,varoşunda, yürüyen saklanmış hayallerle beraber
Adında asalet, adında tarih varken
Ben İstanbul! Ben, sana ait duygular beslerken
Zaman senden yana, anılar benimleyken
Özledim seni, senle yaşamak özgürlük oldu bende, ukde oldu bende
zamanla savaşmak, adına ağıtlar yazmak,okumak seni
kendimden, senden ve bizden bahsetmek insanlara
şehir ve insanın aşkını anlatanlara
Dedim ya!
İkliminde başladı her şey bu şehrin...

İlyas Han Şahin
Kayıt Tarihi : 18.4.2006 02:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlyas Han Şahin