İkinin ikincisi sendin Ya Sıddîk

Şükrü Atay
732

ŞİİR


50

TAKİPÇİ

İkinin ikincisi sendin Ya Sıddîk


İKİNİN İKİNCİSİ SENDİN YA SIDDÎK

Altın Silsile’nin sen ilk halkası
Beraber olduğun Sevr mağarası
Üçüncüsü Allah bunun manası
İkide ikinci sendin Ya Sıddîk

Dünyayı hiç tercih etmez ahrete
Değer vermedin sen hiçbir nimete
Ümmeti içinden doğru Cennet’e
Girecek birinci sendin Ya Sıddîk

Dünyada en sâdık olup erlikte
Kevser havuzunda bile birlikte
Benden dedi Resûl ona dirlikte
Denilen o inci sendin Ya Sıddîk

Nebî’ye güvenip gönlünü serdin
“O ne söylüyorsa doğrudur!" derdin
Mirâca çıkınca tasdîk ederdin
Bu dinin bilinci sendin Ya Sıddîk

Yemek olmayınca paylaşıp azık
Ashabın içinde sendin en sâdık
Üzerine çıkıp çiğnedi fâsık
İmanın direnci sendin Ya Sıddîk

Elinde olanı hepten verince
Resûl’ü Zîşan’ı düşünüp ince
Âilene ne bıraktın deyince
Nebî’nin sevinci sendin Ya Sıddîk

Helâl olmalı der yenilen lokma
Dökmediysen hiç ter haramı sokma
Kendini bilerek ateşte yakma
Resûl’ün kıvancı sendin Ya Sıddîk

Çok fazla severdi onu sahâbe
Yaşlı babasıydı Ebû Kuhâfe
O da iman edip aldı mesâfe
Babanın güvenci sendin Ya Sıddîk

Cenâb-ı Hak izin verdi hicrete
«Evet, beraberiz!» denen kısmete
Yüce Resûl ile dolu nimete
Gönülden inancı sendin Ya Sıddîk

Sen hep birlikteydin, O’nun yanında
Yâr-ı Gâr’ı oldun her bir anında
Onu hep korudun gitse canın da
Resûl’ün övüncü sendin Ya Sıddîk

Müşrik takibinden, duymuştun keder
Sana vermişti bir müjdeli haber
" Üzülme! Bizimle Allah beraber ”
Resûl’ün avuncu sendin Ya Sıddîk

Hastaydı Resûl’ün namaz kıldırdın
Vedâlı sözlerden anlam çıkardın
Duyunca ağladın hem de hıçkırdın
Resûl’ün dayancı sendin Ya Sıddîk

İki sene üç ay devr-i hilâfet
Feyzi hep fazlaydı dolu bereket
Gölgesi uzunca ikindi nimet
Sahâbe özenci sendin Ya Sıddîk

Tâbî olun bana dürüst kalırsam
İstikâmetimde doğru olursam
Eğer yanılıp da yoldan çıkarsam
"Düzeltin" sezinci sendin Ya Sıddîk

Sen hiç bu dünyaya vermedin değer
Halife maaşı almamış meğer
Varsa Beytü’lmâle ödensin eğer
Hassaslık erinci sendin Ya Sıddîk

Şükrü Atay

25 Eylül 2020 - KOCAELİ

Şükrü Atay
Kayıt Tarihi : 26.9.2020 00:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


TEVBE SURESİ 40. AYET Siz Peygamber’e yardımcı olmasanız da Allah ona mutlaka yardım edecektir. Nitekim İNKÂRCILAR İKİ KİŞİDEN BİRİ OLARAK ONU yurdundan çıkardıklarında Allah ona yardım etmişti: HANİ ONLAR MAĞARADAYDILAR; arkadaşına “TASALANMA! ALLAH BİZİMLE BERABERDİR” diyordu. Derken Allah ona kendi katından bir güven duygusu indirdi, sizin göremediğiniz askerlerle onu destekledi ve inkârcıların sözünü değersiz hale getirdi. Allah’ın sözü ise en yücedir. Çünkü Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir. HZ. EBUBEKİR’İN (R.A.) HAYATI Hz. Ebûbekir, 573 senesinde Mekke’de dünyaya teşrif etti. Hz. Ebûbekir’in ismi Abdullah’tır. Tertemiz nesebi, Resûlullah Efendimiz’in altıncı batındaki dedesi Mürre bin Kâ‘b ile birleşir. Efendimiz’den iki yaş küçüktür. İslâm’dan önceki 38 yıllık hayatında dahî içki kullanmamış, putlara tapmamış, dâimâ nezih ve örnek bir şahsiyet sergilemiştir. Allah Resûlü, Peygamberliğini îlân ettiğinde, hemen îmân etmiştir. Peygamberimizin En Sevgili Dostu Hz. Ebûbekir, Allah Teâlâ’nın ve O’nun en sevgili Resûlü’nün en sevgili dostudur.[1] Kur’ânî ifâde ile; “İkinin İkincisi”dir.[2] Canıyla, malıyla ve âilesiyle Peygamber Efendimiz’in etrâfında âdeta pervâne olmuş, ömrünü ve bütün varlığını İslâm’ın muhâfazası ve neşri için vakfetmiştir. Hz. Ebûbekir dîni idrâk etme hususunda son derece firâsetli, sır ve hikmetlere vuk¯ufiyette yüksek anlayış sahibi, nerede, ne zaman ve nasıl konuşacağını gâyet iyi bilen, yumuşak huylu ve çok cömert bir zât idi. Az konuşur; halîfeliği sırasında da kumandan ve vâlilerine az konuşmalarını tavsiye ederdi. Âyet-i kerîmeleri ve Peygamber Efendimiz’in sözlerini en iyi o anlardı.[3] Zira ömrü boyunca Efendimiz’den hiç ayrılmamıştı. Bedenen ayrı kaldığı kısa zamanlarda bile kalben O’nunla beraber olarak dâimî bir râbıta hâlinde bulunurdu. CENNETE İLK GİRECEK KİŞİ Ashâb-ı kirâm, Ebûbekir Efendimiz’in kıymetini bilir; “Onu kızdırırsak, Resûlullah gazaplanır, Resûlullah gazaplanınca da Cenâb-ı Hak gazap eder ve biz helâk oluruz!” diye ona karşı çok dikkatli davranırlardı.[4] Efendimiz ona şu ebedî müjdeyi vermişlerdi: “–Ey Ebûbekir! Ümmetimden Cennet’e ilk girecek kişi olman sana kâfî değil midir?!” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 8/4652) İKİNİN İKİNCİSİ Resûlullah Efendimiz, Hz. Ebûbekir’i çok severdi. Her gün mutlakâ yanına uğrardı.[7] Ebûbekir (r.a.) de Allah Resûlü’nü görmeden huzur bulamazdı. Peygamber Efendimiz’in herhangi bir seriyye ile gönderdiği veya hac emîri tâyin ettiği günler hâriç, O’ndan hiç ayrılmadı. Yani ömürleri beraber geçti. Hz. Ayşe şöyle anlatır: “Resûlullah, Ebûbekir’in (r.a.) evine her gün ya sabah ya da akşam muhakkak uğrardı. Ancak, Allâh’ın kendisine hicret için izin verdiği gün, hiç âdeti olmadığı hâlde, tam öğle saatinde bize geldi. Babam onu görünce: «–Resûlullah bu saatte gelmezdi. Mutlakâ mühim bir iş olmalı!» dedi. Allah Resûlü içeri girince, babam oturduğu yerden kalkıp yerini O’na verdi. Babamın yanında ben ve kızkardeşim Esmâ vardı. Resûlullah babama: «–Odadakileri dışarı çıkar, (mühim bir mesele konuşacağız)!» buyurdular. Babam: «–Ey Allâh’ın Resûlü, onlar benim kızlarımdır (bir zarar gelir diye endişelenmeyin). Anam-babam Sana fedâ olsun, bu mühim mesele nedir?» diye sordu. Resûlullah: «–Allah Teâlâ bana Mekke’den çıkarak hicret etmeme izin verdi.» buyurdular. Babam: «–Ey Allâh’ın Resûlü! Ben de Sana arkadaşlık edecek miyim?» dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz: «–Evet, beraberiz!» buyurdular. Hazret-i Ebûbekir, sevincinden hüngür hüngür ağlamaya başladı. Vallâhi o güne kadar, bir kişinin sevinçten ağlayabileceğini hiç tahmin etmezdim.” (İbn-i Hişâm, II, 97-98) SEVR MAĞARASI Hicret esnâsında Sevr Mağarası’na doğru giderken Hazret-i Ebûbekir, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in kâh önünde, kâh arkasında yürüyordu. Allah Resûlü: “–Ey Ebûbekir, niçin böyle yapıyorsun?” diye sordular. Hazret-i Ebûbekir: “–Yâ Resûlâllah! Müşriklerin arkanızdan yetişebileceğini düşünüyor, arkadan yürüyorum; ileride pusu kurup bekleyebileceklerini düşünüyor, önünüzden yürüyorum!” dedi. Daha sonra Sevr Mağarası’na ulaştılar. Ebûbekir (r.a.): “–Yâ Resûlâllah! Ben mağarayı temizleyinceye kadar, Siz burada bekleyin!” dedi ve mağaraya girdi. Mağaranın içini temizledi. Eliyle yokluyor, bir delik bulduğunda hemen elbisesinden bir parça kesip orayı kapatıyordu. Bu minvâl üzere üst elbisesinin tamamını deliklere tıkadı, sadece bir delik kaldı. Ona da topuğunu koyduktan sonra: “–Artık gelebilirsiniz ey Allâh’ın Resûlü!” dedi. Hz. Ebûbekir’in üst kısmında elbise olmadığını fark eden Allah Resûlü: “–Elbisen nerede, ey Ebûbekir?” diye hayretle sordu. Hz. Ebûbekir de yaptıklarını anlattı. Bu âlicenap davranış karşısında son derece duygulanan Allah Resûlü, mübârek ellerini kaldırarak Ebûbekir için duâ ettiler.[8] Müşrikler, mağaraya yaklaşırlarken endişeye kapılan Hazret-i Ebûbekir Sıddîk, Resûlullah Efendimiz’e: “–Ben öldürülürsem, nihâyet bir tek kişiyim, ölür giderim. Fakat Sana bir şey olursa, o zaman bir ümmet helâk olur.” diyordu. Peygamber Efendimiz ayakta namaz kılıyor, Ebûbekir (r.a.) de gözcülük yapıyordu. Bir ara: “–Mekkeliler Sen’i arayıp duruyorlar. Vallâhi ben kendim için endişelenmiyorum. Fakat Sana zarar vermelerinden korkuyorum.” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz ise: “–EY EBÛBEKİR! MAHZÛN OLMA! HİÇ ŞÜPHESİZ ALLAH BİZİMLE BERABERDİR!” buyurdular. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, III, 223-224; Diyarbekrî, I, 328-329) Hz. Ebûbekir orada dolaşıp duran müşriklerin ayaklarını görünce de: «–Ey Allâh’ın Resûlü! Eğer şunlardan biri eğilip aşağıya bakacak olursa mutlakâ bizi görür!» dedi. Resûlullah ise: “–ÜÇÜNCÜLERİ ALLAH OLAN İKİ KİŞİYİ SEN NE ZANNEDİYORSUN, EY EBÛBEKİR?!” buyurdular. (Buhârî, Tefsîr, 9/9; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 1) Hazret-i Ömer, halîfeliği zamanında bâzılarının kendisini Hazret-i Ebûbekir’e üstün tutar biçimde konuştuklarını işitmişti. Bu duruma çok kızdı. Daha sonra, çileli hicret günleri gözünde canlandı. Resûlullah ile Hazret-i Ebûbekir’in Sevr Mağarası’nda birlikte geçirdikleri geceyi hatırlattı ve büyük bir hasret içinde şöyle dedi: “−Vallâhi, Hazret-i Ebûbekir’in o gecesi, Ömer’in bütün âilesinden daha hayırlıdır!..” (Hâkim, III, 7/4268) ÜÇÜNCÜLERİ ALLAH OLAN İKİNİN İKİNCİSİ İşte Hz. Ebûbekir, nice ilâhî esrar tecellîlerinin yaşandığı bu ulvî yolculuğun Sevr Mağarası safhasında, üç gün üç gece boyunca Efendimiz’in sadrından pek çok sır ve hikmet devşirdi. O husûsî yakınlığın yüksek fazîletine ve Allah Resûlü ile müstesnâ bir rûhî alışverişin büyük şerefine mazhar oldu. İlâhî esrâra gark olarak kalbi inkişâf ettirme dergâhı hâline gelen o mübârek mağarada, “üçüncüleri Allah olan ikinin ikincisi” pâyesine erdi. Resûlullah Efendimiz, bu azîz arkadaşına; “...Mahzûn olma, Allah bizimledir!..”[9] buyurdular. Böylece “maiyyet sırrı”nı, yani gönlün Allah ile beraberlik neticesinde ulaşacağı huzûr hâlinin keyfiyetini telkîn ettiler.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Şükrü Atay