Ne o?
Gidiyor musun?
Ruhunda özgürlüğün kavurucu ateşi,
Gönlünde tutsaklığın kahreden esareti
Ufkun koyu mavisinde bırakıp hayallerini,
Dağ yeşili gözlerinden koparıp kır çiçeklerini
Hüznün hazana boyanmış rengini
Solduruyorsun öyle mi yürek kenarımda?
Peki öyle olsun!
Git, ayrılık ülkesinin başkentine sürgün edip beni
Kırgınlığımın ucuna iliştirip kendini
Son yolcu da uğurlarken,
Uzak şehirlere yüreğindekini
Yağmurları ıslatan gözyaşımı sarıp
Uğurla öyle git yalnızlığımı.
Bilmeden, görmeden, duymadan…
Umarsızca tıkayıp kulağını vicdanın
İçinde hayalini kurduğun dünyanın
Fildişi kulelerinden el salla mazine
Ve sakın pişmanlığın gem vurduğunda inadına
Geri dönme.
İnkisara dil dökmüş kelimeler dillendirme
Ve heceleme adını kabahatin,
Suçu toyluğuna verme ne olur zamanın
Günahına girme boş yere şeytanın
Biliyorum zaman saracakken yaramı
Dermana sağacakken sol yanım
Çıkıp karşıma masumluğunu katledeceksin masumiyetin
Ve biliyorum masum çehresinde buruk tebessümün
Fetih tam tamları tutturacaksın ince bir nazarla
Gözlerim süzülünce yerden gözlerine
Ama…olmayacak çok geç kalmışlığın çaresizliğinde
Yasa duracak kirpiklerin ,yasa durduğu gibi gönlümün…
Elleri cebinde sırt dönüp umutlarıma
Yitik yıllarımın ıslığıyla dudaklarımda
Yollar kucaklıyor olacak gölgemi.
Ben gururumun esaretinde çırpınırken
Yüreğim sen de kalacak
Sen nefretler yeşertirken yüreğinde bana.
(Mümin DÜZGÜN (24/03/14)
Kayıt Tarihi : 4.4.2014 20:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!