Güneşin Saklandığı Ev
Kuzeyin soğuk rüzgârında
bir kadın yürür, iki valizle,
hasta kedisiyle –
bir yoldaş, yükü ağır,
güneşin sırrını arar,
karanlık evlerin perdelerinde.
Sevdiği adamın sessiz surlarında
boş bir oda bekler,
kapısı kilitli, anahtarı yok,
güven bir nefes kadar uzak,
saygı bir hayal gibi silik.
Kadının kalbinde Fortuna döner,
paranın tanrıçası, şansın çarkı,
ritüellerinde umudu yeşertir,
ama gölgelerden kaçmaz kimse,
kaderin ağır yükünde yalnızdır insan.
Adam, bir fincan kırmızı şarapta,
acı ve tatlıyı taşır,
pankreas yangını gibi,
hassas, kırılgan, sınırda.
Kadın ister, adam vazgeçer,
aralarındaki ince çizgiyle.
Ev, iki oda, bir salon,
doğudan doğan güneşle ısınır,
birlikte pişen yemekler,
sevgiyle yoğrulmuş ellerde.
Ama boş kalan odalar,
içinde saklı umutlar.
Kadın, kara gün dostu mu?
Adam, hizmetkâr mı olmuş?
İlişkinin terazisinde,
kim yük kaldırıyor daha çok?
Güvenle tartılamayan duygular,
sessiz çığlıklarla konuşur.
İki valiz, bir hasta kedi,
bir kadın güneşi arar hâlâ,
adamın kapısını çalar,
ve gölgeler arasında
bulur kendini,
kendinden başka bir yerde.
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 21:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!