İki Tasarıdan İlki
Yürüyüşün
Bir deniz kıyısıdır
Bozkırda bir akşamüstü
Yaylada bir sabah
Sen varken
Üstüne perde çekilir gürültülerin
İlk adımını atar bir bebek
Tedirginlik ve heyecan kaplar yüreğini
Şaşkındır toplarken eteğinden dökülen alışılmamış rüyaları
Sen varken
Hiçbir gülümseme tam
Hiçbir gülümseme yalan değildir
Gece narin parmaklarıyla dolandığında gelinciğin boynuna
Çocuk elleriyle dövdüğüm müsveddelerden
Akıttığım her damla kan -muhakkak- utançtır biraz
Ama yine de durmaz cesaretin damarında
Yatağında huzursuzdur ırmaklar
Gökkuşağı tohumları serpilir kokundan
Kokun bir saçak altıdır
Ansızın yağmura yakalanan kuşlar
Kanatlarını kurutabilsin diye
O kuşlar mevzi taşır omuzlarında
Bakışlarından huysuzlanır uçmayı bilmeyenler
Savaşmayı, çarpışmayı
Göğsünü gere gere ölümün koynuna girmeyi bilmeyenler
Korkarlar
Müfteri bakışlarla süzerler seni
Zapt olunmayan duruşunu kıskanırlar
Bükülmeyen bileğini kıskaçlarında
O solgun ve yılgın suratlar
O sırtında kırk büklüm yamaç taşıyanlar
Gözlerinden kurt ve irin fışkıran
Debelenip duran kasırga ortasında
Nezaketsiz kibarlığın hamalları
Bu kıvılcımlar
Çiçeğe durmuş
Terütaze nal sesleridir iç çekişlerin
Bir göz hareketiyle ağır ve tozlu-dumanlı haykırışların
Huysuzluğu bundan olsa gerek diyorum
Rüzgâra mülhem sunturlu sancılarımı okşayan
Cam kırıklarının letafeti
Sevdiğim
Esirgemem kör bıçağımı ellerinin beslemediği yabanıllardan
Sevdiğim
Ağrılarım
O camlar, kırıkları
Nimettir
Avuçlarımın yangınında saklıdır
Filizlenen ve meyvesini düşlediğim
O -tohumu itinayla zerk edilmiş- toprağı yüreğimin
Şimdi ben burada kendimi tartaklıyorsam hırsla
Sataşıyorsam dalkavukça düşlere
Tantanalı akşamlarsa yolunu gözlediğim
Ve yaşımı unutmuşsam adam sayılmak korkusuyla
Sevdiğim
Bil ki nimettir cesedimden saçılan parçalar
Onlardan koşturan sıcak ve nemli barut kokusu
Yeşertecek özgürlükleri
Yeter ki sen ayık kal
Çabala uykunun hain ellerinde dağılmamak için
Çabala bunca kir ve pasak ortasında
Vur geceyi fiyatsız mihenge
Yamalı esvabıma, kaybettiğim bakışlarıma bırakılsaydı karar
Dövdürür müydüm künyemi
O sedef elleriyle örsünde hüznün
Arzuladığın dermanı kubbesindedir soluklandığın soruların
Miskini dür koy cebine
Acabaların içimde büyüdüğü yerde o
Alsın pürüzünü heyecanımın
Kambur sırtından sıyrılıp kayan yıldızın
Malayani kelimelerin etiketinden
Kalpazan tehdidinden kalabalıkların
Sıyrılıp vuralım toz kaldırmayan her patırtıyı şakağından
Dilerim
Şah damarımdan süzülsün dileğim
Çıkalım neye talip olduğunu bilenlerin katına
Erisin birbirine katışan harlı sancılarımız
Erisin, soğusun, keskinleşsin
Çiğdemler ayaklansın tam tekmil
Ayetlerin şanı sürülsün namlulara
Üniformalar bezensin mavinin tonlarına -ki
Muştu ancak böyle bahşedilmiştir
Kayıt Tarihi : 10.6.2018 16:06:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yamalı asfalt ya da ona benzer her ne varsa
![Hamza Talha](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/06/10/iki-tasaridan-ilki.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!