İki satır konuşalım gel..
Kelimeler kifayet bulsun, doysun cümleler hecelere..
Bir ben konuşayım, bir sen sus.. Sonra ben susarım...
Susarak anlatırım birazda.. Anlattığım gibi gittiğindeki gecelere...
Boğazımda düğümlenmiş kocaman bir su damlası gibisin.. Susarım... Susarım.. Susarız…
İki satır kavuşalım gel...
Ayrılıklar kin tutsun bize, görmesin bunun gibisini kucaklar..
Varsın herkes baksın karşıdan... Desinler bunlar nasıl ayrıldılar...
Öyle sarılalım ki.. Göğsün gurur duysun atsın kendini öne...
Görecekler korkma, göstereceksin.. Çünkü yakınsın sen o güne...
İki satır savaşalım gel....
Çek bütün silahlarını, kur en hain planlarını farketmez...
Kumdandır kalelerim ama dalgaları kırarım, surlarıma gelemez..
Savunmamdır kendime güvenim.. Boyun eğmeyişim bundan..
Cesaretin ne kadarsa koy ortaya.. Öyle karşılık veririm ki, sonunda eğileceksin önümde saygından..
iki satır susalım şimdi..
Kokuma hasret kaldığını söyle susarak.. Sonra kokla uzaktan uzağa..
Susalım, zamanın bize kurduğu o korkunç tuzağa..
Görmek şart mı? Sus.. Yine sus... Galiba bu sefer anladım..
Çünkü ben sadece konuşmana açım.. susmana susadım..
İki satır koşalım şimdi...
Dağlar, yollar, dürülsün önümüzde.. Sanki biz.. Biz herşeyin üzerinde...
Yukarıdan bakalım toprağa, bir gün altına gireceğimize aldırmadan..
Ecele doğru durmadan koşmalı belkide her insan...
Duydun mu ne diyor küçük bir tohum, sesleniyor topraktan..
Susamış... Bende susadım... Yeter... Yoruldum.. Hadi artık susalım....
Kayıt Tarihi : 28.2.2024 04:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!