İki Masum Kelebek
Kozasında Daralan İki Masum Kelebek
Su! Su! Diye İNLEDİ!
Suya duyulan arzu yıktırdı duvarları...
Yaşansa da pişmanlık, yoktu geri dönüşü.!
Ererken sefâsına sınırsız maviliğin;
Yas'ta idi bulutlar,
Deşildi, deşilecek...
Kelebek etkisiyle gölge düştü güneşe...
Dalga-dalga büyüyüp kuşatırken ihtiras;
Bir açık kapı bulup,
"Kader" mi, sayılmalı(?)
Cellat görev başında, arz-ı endam içinde
İlmek çoktan geçmişti değerlerin boynuna!.
Sağılmış özü/ruhu,
Ard’a kalan boş koza...
•••
Ayılınca "Rüyâdan"
Öyle bir AH! Koptu ki yürek semâlarından
Gök, derinden yarıldı!
Bütün ışıklar söndü,
Gün, gece'ye karıldı!
Boşluğun hiddetiyle savruldu yer, yerinden!
Öyle bir sarsıldı ki; akıl uçtu ser’inden.
26. 08. 2017 / Metanet Yazıcı
Metanet Yazıcı
Kayıt Tarihi : 29.8.2017 00:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kısaca sembolizm / imgecilik, dış dünyayı sembollerle anlatmak demektir.
Görünüşte dış âlemin insan üzerindeki etkileri anlatılır, ancak iç âlemin dışarıdaki nesnelerle, varlıklarla veya sembollerle eşdeğer tutularak yansımasından başka bir şey değildir.
…
Bu şiiri okuduğum an, ilk aklıma gelen ‘sembolizm’e ne kadar çok uyduğu oldu.
Bazen şairler bilerek bir akımın peşinden gitmezler. Sadece yazarlar.
Edebiyatçılar veya edebiyat eleştirmenleri bunları sınıflandırırlar.
.
Neden semboller?
Görünüşte anlatılan ‘kozasında daralmış iki masum kelebek’ belki de şekil değiştirmeye, yeni bir hüviyete, hayata kavuşmaya hazır kelebekler…
Kelebekler tırtılken kendi kozalarını kendileri örerler. Adeta kendini hapsederek, dış dünya ile bağlarını koparıp kendilerini sanki koruma altına alarak yeniden doğuşun başlangıcını hazırlarlar.
Şöyle bir düşünülürse tuhaf bir geri dönüşün, yeniden doğuşun veya yaratılışın yahut var oluşun sanki bariz misali…
.
Yoksa daha derin bir bakışla rüya ile başlayan uyarılmalar mı?
‘Kul daralmayınca Hızır yetişmez’ felsefesinin yansıması mı?
Kırılmaz sanılan kalıpların, sert ceviz misali aşılmaz olanların zaman içinde istese de, istemese de aşılabileceğinin bir göstergesi mi?
Şiddetle bağlı olunan değerler zırhının, sert rüzgârlarla, kum fırtınalarının tanecikleriyle, yağmur damlalarının sabırlı ve devamlı dokunuşlarıyla aşılabileceği gerçeği mi?
Şu ana kadar yazarak düşündük.
…
Şimdi bir soru daha soralım.
Bir koza içinde iki tırtıl olur mu?
Mademki her tırtıl zırh misali kendi kozasını oluşturuyor ve sonra da yırtarak çıkıyorsa, aynı koza içinde iki tırtıl olursa ki olmaz, elbette daralır, sıkışır, kabına sığmayacak olur.
…
Tekrar tefekkür edelim.
Aynı evi paylaşan ancak birbirine çok da uymayan iki insanın kendi dünyasına ördükleri koza mı, yaşadıkları hayat?
Hayal ederek bir başka şekilde olabileceğini düşünürsek.
Sıkı sıkıya bağlı olunan değerler kozasına mahkûm iki insanın, tamamen birbirlerine kapalı bir hayat içinde, tahammül sınırlarının çok çok zorlanmasıyla daralması, dayanılacak güçlerinin kalmaması mı?
İki kişilik yangın yeri.
Hayal âlemine dalıp debelenme.
Rüyaların ağırlığında çırpınıp bir damla suyla hayata yeniden dönülebileceğini kabullenme.
Hani boğaza düğümlenen lokmanın hayati tehlike yaratması durumunda alkolün bile haram sayılamayacağı durum hali.
O çok güçlü değerler silsilesinin cenderesinde iyiden iyiye nefessiz kalan birinin ufacık bir çıkış yolu, kurtuluş çaresi aramsı sanki bir damla su.
Yüreği yangın yeri olanın rahatlaması için bir damla suya kim itiraz eder ki?
Hatta soğuk ırmaklara dalıp hem yürek yangınını söndürmek, hem nefes almasını zorlaştıran kozasından sıyrılmak da var.
.
Suya duyulan arzu, yani iştiyakın gücü önünde set olmuş değerler duvarını yıkıp geçer.
Arzu da su gibidir. Bir defa akmaya başlarsa muhakkak kendine akacak bir yol bulur. Ne kayalar, ne barajlar, ne setler, ne dağ gibi toprak yığınları durdurmaya kadir olamaz. Sızıntıyla başlayan akışı, çağlayanlarla varlığını gösterir.
Akışın, yol bulup hedefe varışın pişmanlığı olur mu?
.
Zincirlerinden kurtulan arzuların gönlünce hür maviliklere erişip sefa sürmesi, yukarılarda olan bulutları yasa düşürür.
Yukarılarda olan bulutlar?..
İmgeler, simgeler, semboller…
Yukarılardan seyredenler!..
…
Kelebek etkisi!..
Kelebeğin bir kanat çırpışıyla üzerindeki una benzer tozları ya dünyayı kaplarsa!
Ya fırtınalar estirir, kıyamete sebep olursa!..
Veya dünyamızın her hangi bir noktasına konmasıyla dünyamız yörüngesinden çıkarsa!..
Ya bir dokunuşla bir hayat değişir, yeni bir hayat başlarsa!..
İşte kelebek etkisi böyle bir şey. Sonunun ne olacağı, çok büyük olaylarla ve durumlarla karşılaşma ihtimali. Sonucu sürprizlerle dolu bir olgu bu etki…
Bulutlar(!) çatlamak, deşilip boşalmak üzere kelebek etkisiyle. Kelebeğin ihtirasla açılan kanatları güneşi gölgelemek üzere…
.
İhtiras; arzuların en güçlüsü, önüne geçilemez isteğin adıdır.
İhtirası yaratan rüzgâra kapılıp kapılmamak, zamana yenik düşüp düşmemek insan iradesinin çok ötesinde bir durumdur. Bu bazen güçlü bir girdabın içinde döne döne yok olmak, bazen böyle bir kasırganın kollarında savrulup yere çakılmaktır.
.
KADER Mİ?
Bir açık kapı arayışı olmasın, kadere yol verme düşüncesi?
Belki de işin tesellisi…
.
Aşılmaz zırha benzeyen değerlerin arzular cellâdı olursa…
Kozasından sıyrılıp yeni hayata atılma arzusuyla ihtiraslara kurban etmek sanki kimi değerleri.
Adeta özü sağmak, ruhu dinginleştirmek…
.
Bir rüya!..
Hayat da bir rüya değil mi?
Uyandık, uyuduk olmayacak mı?
Geldik gideceğiz, değil mi?
.
Sığındık rüyaya…
Rüya da bir sembol değil mi sonuç olarak!..
Madem öyle, yürek semalarından gökleri kaplayan o ‘Ahhh..!’ın yankılanması niye?
.
Kıyamet efendim, kıyamet…
Ne gök, ne yer dayanamaz oldu bu kıyametin yıkıcılığına.
Kıyametin önünde duracak güce sahip olmak mı?
Gün karanlığa gömülür, gök yere örtünür, yer yarılıp boşlukta dağılır.
Boşluğa savrulup dağılmak…
.
Akıl, kelebek etkisiyle kanatlandı mı bir kez…
Zira bu akıl, bu sıkleti çekmez efendim
Çekmez!..
…
Semboller, imgeler…
Düşler, hayaller, rüyalar…
Yangın yeri yürekler, su damlaları, bulutlar, yağmalar…
Değerler, arzular, ihtiraslar ve ilmekler, kurbanlar…
Bölünmeler, kırılmalar, feryatlar - figanlar…
Semboller, imgeler!..
.
SÜRÇ-İ LİSANIMIZ HOŞ GÖRÜLE.
Sevgi, saygı ve selamlarımla.
Hikmet Çiftçi
24 Temmuz 2018
Öyle bir sarsıldı ki; akıl uçtu ser’inden.
Nefisti. Tebrik ederim.
Diğeri aklın...
İki kelebek...
Ama ikisi de masum..
İkisi de neredeyse benzer sonu yaşayan...
Sanırım sonradan eren aklın, sonuca yararı yok..
Doğru anladım mı bilmiyorum..
Şiirinizi özlemişim, demem lazım Metanet Hanım..
Kutluyorum Değerli Dost..
TÜM YORUMLAR (5)