İki gözüm…
Çocukluk arkadaşımın ağabeyinden öğrenmiştim
Tatvan’da ki mahallemizde sürdüğüm telden arabayı yapmayı
Bazen bir çukuru, bazen de bir tümseği çıkmaya çalışırken
Bilemedim ince narin tel direksiyonuyla seni yürütmeye çalıştığımı
Mahcubum…
İki gözüm…
Sakın alay etme n’olur bu giryan-ı gariple
Demirden çemberimin peşinden koşarken
Erzurum sokaklarında soluk soluğa
Bilemedim seni kovaladığımı tozdan topraktan yollarda
Mahcubum…
İki gözüm…
Abdurrahman Gazi’nin yemyeşil alanlarında
Çok ama çok uzaklara atabilmek için
Ağaçtan çeliğe çomakla vururken var gücümle
Bilemedim seni oyun alanından zalimce çıkarmaya çalıştığımı
Mahcubum…
İki gözüm…
Olanca dikkatimle kurşun dökülmüş kemikten aşığımı
Savururken çizgide ki diğer aşıklara
Çocukluğumun akıp gittiği sokaklarda
Bilemedim yaşamın her alanından seni çıkarmaya çalıştığımı
Mahcubum…
İki gözüm…
Sanki gök yüzüne taştan yol kuruyordum
Dokuz taş oynadığımız yassı taşları sabırla üst üste koyarken
Sonra basit bir top vuruşuyla yıkmaya çalışırken sabırsız bakışlar altında
Bilemedim seninle O’na beni götürecek yolları yıktığımı
Mahcubum… Mahcubum ey hayat.
Kayıt Tarihi : 25.11.2014 16:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)